Seçimlere giderken 'Marx’ın Marksizmi'

Düzenin çok partili ve birbirinin içine geçmiş çok adaylı siyaseti aslında tek siyasetle yerel seçimlere giderken, AKP liderini merkeze oturtan bir kampanya yürütüyor. Başkanlı rejim, liderin baskıcı tavrı gibi nedenler, milletvekili kaynaklı adayların cılız çıkışlarını da eritiyor.

Siyasi parti yerine başkanın muhatap alınması, bunun minik örneklerinin de belediye başkanı adaylarının proje hayallerine ve kandırmacalarına yansıması hem seçimi hem de ekonomik ve siyasal gerçekleri bireyselleştirerek saklayan bir örtüye dönüşüyor. Medya ve araştırma şirketleri de başka parti ve siyasetleri görmemekteki ısrarlarını aynı kısır döngü içinde sürdürüyor.

Marx’ın Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire'i’nin Almanca ikinci baskıya yazdığı önsözde Victor Hugo’ya göndermeyle söylediği “olayı, yalnızca, tek bir bireyin şiddet eylemi olarak görüyor” sözleri yüzelli yıl sonra başka bir coğrafyada başka boyutlarla yeniden canlanıyor sanki.

Marx, Hugo’yu eleştirmekle kalmıyor, sınıf savaşımının nasıl olup da bir kişinin kahraman rolü oynamasına izin veren koşulları ve durumu yarattığını gösteriyor. Bir yanda var gibi gözüken parlamento diğer yanda yürütme gücünü bütün nitelikleriyle kullanan, eylem olanakları sınırsız genişlikte başkan…

1848 Anayasasını sınıfsallıkla analiz eden Marx, bugün başkanlı rejime geçtikten sonraki ilk seçimlere giden Türkiye’de yalnızca bu analizle değil bütünsel olarak marksizmle aramızda.

Özgür Şen’in Marx’ın Marksizmi - Tarih ve Devrim adlı kitabı bu buluşmayı sağlayacak ayrıntıları 181 sayfada neredeyse tüm başlıklarıyla sunuyor okuyucuya.

Marx şöyle sesleniyor sanki: Başkanlı rejimde yerel seçimlere giderken içinde bulunduğunuz kapitalist ve emperyalist ilişkilerin devrimci analizini mutlaka yapın; sakın çözüm değil çözümsüzlük üreten, sınıfsal mücadeleyi kıran, aydınlanmayı da kendisine tutsak eden kapitalist aklın peşine takılıp kalmayın.

Yazılama Yayınevinden ikinci baskısını yapan Marx’ın Marksizmi, birinci bölümü “Marksizm Diye Bir şey Var” konu başlığıyla başlayan, “Tarihin Çözülmüş Bilmecesi”, “Sosyalizm: Bir İhtimalin Ötesi…”, “Kapitalizmin İyi Saklanan Sırları”, “Devrim İçin Marksizm, Marksizm İçin Devrim” başlıklarıyla devam eden beş bölümden oluşuyor.

Kitap, yerel seçimlerin siyaset ile siyasetsizlik arasındaki kısır tartışması içinde boğulup kalan, çıkış yolu arayan, seçime giren onüç partinin onikisinde ve kandıran vaatlerde fark görmeyen, onlarla aynı gemide olmak istemeyen, siyasete küsen, sınıfsal mücadeleden ve teoriden uzaklaşan ama insanın insanı sömürmediği bir düzen umudunu da yitirmemiş birçok insan için yol gösterici öze sahip.

Özgür Şen, günümüzde de çokça düşülen seçim ve demokrasi tuzağı için Marx ve Engels’ten hareketle uyarıyor: “Marx da Engels de komünisttir. Yaşadıkları dönemde pek çok ülkede daha burjuva devrimleri dahi tamamlanmamış olmasına rağmen bu hedeflerinden hiç vazgeçmemiştir. Marx’ın da Engels’in de, genel oy hakkını savunurken ya da dönemin gerici hükümetlerinin baskıcı politikalarını eleştirirken akıllarında hep bu hedef vardır. Dahası, mücadeleyi bu tür demokratik hedeflerle sınırlayanları mahkum etmekten çekinmedikleri gibi, komünist kimliklerini saklamamanın siyasi bir gereklilik olduğuna inanırlar. Hedefleri burjuva demokrasilerini sola itmek değil, devrimci bir dönüşümdür.”    

“Marksizm aslında tam olarak siyaset ile teori arasındaki gerilimden beslenir. Marx’ın kendi yaşantısı da bunun belki de en iyi örneklerinden birisidir. Onun tüm teorik üretimi ile siyasi faaliyeti arasında kopmaz bir bağ vardır” diyen Şen, “fikirler hiçbir şeyi hayata geçiremez ve fikirlerin hayata geçmesi için toplumsal mücadeleler gerekir. Ama devrimci fikirlerin yokluğunda, devrimci eylem varolamaz. Siyasi eylem teorik üretimi gereksiz kılmaz ancak siyasi eylem olmaksızın da teorik üretim bir hiçtir” derken tam da bu düzenle aynı gemide olmayanların yerel seçimlerdeki tavrını anlatıyor.

Tabii ki, “hem modern toplumun devrimci öznesi olarak işçi sınıfı, hem de sınıf kavramının kendisi marksizmin teorik ve siyasi alanda simgesidir”. “Sınıfın devrimci rolüne duyulan bağlılık” düzenle aynı gemide olmayanların gemisinin rotasıdır.

Marksizm, yalnızca seçimlerin değil ekonominin, siyasetin, devletin, hukukun ve yaşam tarzının kılavuzu olurken, kapitalizm içinde “kötünün iyisini” arayanlara da yanıt verir. Çünkü “hâlâ güncel ve yenidir”. Çünkü “Marx haklı çıkmıştır”.

Özgür Şen’in finaliyle ve eklemeli olarak bitirirsek:

“Marksizm insanı (yalnızca seçimden seçime değil, her mekanda ve zamanda her an) tarihe müdahale etmeye çağıran devrimci bir teoridir ve insanla çoğalır. Devrimci fikir ve eylemle büyür…”

“Marksizmi insanla çoğaltmanın, marksizmi daha çok insana götürmenin tam vaktidir. Aslında hep vaktidir. Komünist bir sabaha uyanana kadar tüm vakitler marksizmin vaktidir.”