Seçim savaşları kızıştı (!)

12 Ekim’de, yargı yönetimi ve denetiminde, anayasal kurum olarak en etkili organ olması gereken Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu seçimi var.

2010 Anayasa değişikliği, AKP’nin planı ve niyeti biline biline, “seçimle oluşan HSYK ile demokratik bir yargı yönetimi oluşacak” gerekçesiyle pompalandı. İlk seçimlerde kaybeden demokrasi bağımlıları oldu. Ve yargıç ve savcıların oy kullandığı seçimlerde AKP 16-0 kazandı.

2013 sonlarında başlayan, 2014’de sarkan “paralel” operasyonu, tartışmalar içinde HSYK Yasası değişikliği ile sonuçlandı. Bu değişiklik sonrasının ilk ve 2010 Anayasa değişikliği sonrasının ikinci seçimi 12 Ekim’de yapılacak.

2010 seçiminde, Cemaat/AKP ortaklığı el ele kol kola sürüyordu. YARSAV, onlara göre karşı cepheydi. Demokrat Yargı Derneği, demokrasiye olan inancını kaybetmemek için Adalet Bakanlığı ile işbirliğinde sakınca görmemiş hüsran, eşbaşkanın “Yargı Meselesi Hallolundu! -yargıçların ‘eşekli demokrasi’ ile imtihanı-” kitabı ile dile getirilmişti.

2010’dan buyana yargının hali herkesin gözü önünde… “Demokrasi” dediklerinin kimlerin işine yaradığı görüldü.

Şimdi yargı camiası HSYK seçimleri için kolları sıvadı. AKP, “paralelciler”i de tasfiye peşinde. Buna “tasfiye” yerine, siyaset ortaklarının “pazarlık ve çıkar” hesapları demek daha doğru. YARSAV, bu kez Yargıçlar Sendikası ile birlikte yine onlara karşı cephe.

Adalet Bakanlığı, “Yargıda Birlik Platform” adı altında bir havuz oluşturma peşinde. Bir yandan elçileri aracılığıyla işbirliği için her iki demokratik kitle örgütünün ve adaylarının kapısını çalıyor, diğer yandan bu örgütlerin duman edilebileceğinden söz ediliyor tehditler uçuşuyor.

Öyle ki, bu çalım oyunları içinde YARSAV üyeliğinden, Tüzüğün disiplin maddesini ihlal gerekçesiyle çıkarılan bir savcı, bu işlemi bile bile üç gün sonra YARSAV’dan istifa için dilekçe verebiliyor. Bir YARSAV üyesinin yanıtı anlamlı: “Üyelikten çıkarıldığını bilerek istifa açıklaması yapmak siyaset dersinin öğrenildiği anlamına gelir mi?” Evet, AKP siyasetinin dersini yargıç ve savcılar da öğreniyor.

HSYK 3. Daire Başkanı, yargıç ve savcıların korkutulmaya çalışıldığından 1. Daire Başkanı, seçimden önce yargıç ve savcılara zam açıklamasının, zam uygulamasına ilişkin yasanın seçim sonuna bırakılmasının manidar olduğundan söz ediyor.

HSYK seçimlerini yönetim ve denetimle görevli Yüksek Seçim Kurulu, yargıç ve savcı statüsünü kazandığı halde ataması yapılmayanların, görev yerlerinin (il/ilçe olarak) belli olmaması nedeniyle, seçimlerde oy kullanamayacakları kararını alıyor.

Yargıçlar Sendikası ve YARSAV seçim savaşlarında o kadar ilginç olaylara tanık olmuşlar ki, “serbest ve eşit olmayan koşullarda seçim”den yakınıyorlar. Türkiye bu sözcüklere yabancı değil.

AKP’li dönemde bir seçim daha oyunlarla, tehditlerle yaklaşıyor. Yine “demokrasi adına” umutlar taşınıyor. Ve seçime kilitlenen yargı dünyası, yapıyı, düzeni ve bu düzen içinde AKP’yi, yargının işlevini tartışmayı unutuyor ya da unutmak işine geliyor. Ya da AKP gibi düşünüp, onun batağı içinden sıyrılıp çıkılabileceği umuyor.

Gerçekler ortada dolaşıyor ve “ne yargının ne de yargıç ve savcıların seçen ve seçilen olarak katıldığı seçimin bütünden soyutlanacağını” haykırıyor. Bu yazıyı elim gitmeyerek yazdım iyiniyetli ve meslek ahlakını koruyan yargıç ve savcılara saygı için ve de onları üzme pahasına… Umarım yanılırım.
Geçmişten örnek olsun diye, Orhan Gazi Ertekin’in “Yargı Meselesi Hallolundu!” kitabının arka kapak yazısını yazan Selçuk Kozağaçlı’nın Laurent Beccaria’dan yaptığı alıntıyla bitireyim:

…Adaletin önünde açılan iki yol vardır bundan böyle. Değişen bir şey yoktur yani. Çözülmez bir çelişki içinde sıkışıp kalan yargıç, siyasal dengenin bir aracı gibi kalma tehlikesi içindedir. Yönetimdeki elitler arasında çok küçük farklılıklar göze çarpar artık. Bugün siyasal bir rakibi saf dışı etmenin en etkili yolu çatışmayı hukuk alanına taşımaktır baskı gruplarının bilinçli bir tavırla yönlendirdiği ihbar, hesaplaşma ve kamuoyu oluşturma kampanyası çoğu zaman bir araç haline getirilmiş ya da saf dışı edilmiş yargıcın haberi olmadan acımasızca uygulanır. Bu oyunda yalancı ve yalnız kalmış bir isyancı durumuna düşen ‘küçük yargıç’ büyük bir engizisyoncu olma tehlikesi ile karşı karşıyadır yapıcı bir iktidar görüntüsünün eşlik ettiği dramatik sonuçlarla birlikte…