Onlar…

Karşıtlarını ve paralellerini yargı kararıyla demir parmaklıklar arkasına atanlar ve yargıyı emir kulu yapanlar; avukatları, aydınları, gazetecileri, yurtseverleri ve emekçileri susturmaya kalkanlar onlar…

Mahkemelerde adil yargılama yapılıp yapılmadığı, adaletli karar verilip verilmediği konularını yargının üzerine yıkanlar da onlar; hukuksal adaletsizliği, asıl olarak da toplumsal adaletsizliği unutturan ve kendilerine düşmanlığı öne çıkarıp gerçek mücadeleyi saptıranlar da…

“Bu iş bitmiştir, yargıçları bile tutuklayanlar daha neler yapmaz ki” üzerinden korku salarken, avukatları adliyelere sokmayanlar da onlar, savunmaları ve dilekçeleri kabul etmeyenler de…

Tırlarını aratmayanlar da onlar, kozmik odalara girenler de…

Muhaliflere, “faşist” ya da “faşist kafalı” diyenler de onlar, kendilerine faşist denildiğinde, hakaret sayıt soruşturma açanlar da…  

Onların kendi siyasetleri özgürlük yüklü, demokratik… Onların dinsel sömürülerinin adı inanç özgürlüğü…

1 Mayıs da onların, kutlanacak alanlar da…

Anayasayı onlar yapar, yasaları onlar çıkarır;  onlar yorumlar ve uygular.

Silahı, onların polisi; palayı, onların esnafı kullanır.

Meşru müdafaa hakkı da onlarındır, masumiyet karinesi de…

Hava, su, toprak, tabiat ve kültür varlıkları onların.

Sanat onların yaptığı, müzik onların dinlediği…

Seçim sandıkları da onların, seçimi yöneten ve denetleyen yargı da…

Eğitim ve sağlık zaten onların.      

Her konuda diledikleri gibi tasarruf etme hak ve özgürlüğü onların.

Büyük medya ve ekranlar onların.

Sendikalar, dernekler, vakıflar, meslek kuruluşları onların.

Onlar masumlar; yolsuzluk yapmazlar ama zenginliklerine zenginlik katarlar.

İş cinayetlerinde de sorumlulukları yoktur, halkın malını peşkeş çekmede de…  

Onlar, istedikleri zaman istedikleri ile ortaklık yaparlar, istedikleri zaman ortaklarını düşman ilan ederler.

Yandaşları olan emniyet güçlerinden, savcı ve yargıçlardan istedikleri gibi yararlananlar da onlar, kendi şiddet, vahşet ve öldürmelerine, kendi hukuksuzluklarına aynı yargı ile destek arayanlar da…

Onlar, kendilerine karşı kalkan kaşa “şiddet” deyip, devlet şiddetini halkın üzerine boşaltanlar.

Onlar, hukuku guguk yapanlar.

Onlar…

Saymakla bitmeyecek kendilerinden menkul marifetleriyle bir ülkeyi yönetmeye kalkıp emperyalizmin hizmetine sunanlar…

Onlar halkın cebinden vergiyi alıp, kendi sırça köşk ve zevklerine harcayanlar.

Onlar halkın kaynaklarını sermayeye peşkeş çekenler.

Onlar sömürüyü, zekat mantığıyla perdelemeye kalkanlar.

Onlar sınıfsal karşıtlığı unutturmak için bin bir takla atanlar.

Onlar sermayeyi efendi, emekçiyi köle gibi görenler…

Onlar…

Onlar, işçi sınıfının mücadele gücü karşısında ne yapacağını bilemeyenler…

Onlar…

En büyük, en güçlü, en silahlı, en paralı, en örgütlüyken, yasakladıkları meydanı ve anıtı koruyamayanlar…

Onlar…

Bir avuç ama yürekli komüniste, “bunlar da nereden çıktı” diyecek kadar şaşkın,  zayıf ve korkaklar…