İyimserliğin diğer yüzü

“Candide: ‘Ey Pangloss!’ diye bağırdı; ‘sen böylesine bir facianın olabileceğini hiç düşünmemiştin, artık olan oldu; sonunda senin iyimserliğinden vazgeçmem gerekecek!’ Cacambo: ‘İyimserlik de neymiş?” diye sordu. Candide ‘Heyhat!’ dedi; ‘iyimserlik, insanın kötü bir durumdayken her şeyin iyi olduğunu ileri sürmek çılgınlığına tutulmasıdır’.”

Yukarıdaki diyalog Voltaire’in “Candide” hikayesinde geçer. Hikayenin kahramanlarından biri “dünyadaki her şey olanaklı olanın en iyisi”dir diyen Pangloss; diğeri de Pangloss’a katıksız inanan, saf, temiz, her şeyden habersiz Candide’dir.

Pangloss’a güvenerek, dünyanın değişik ülkelerinde karşılaştığı kötü olaylara rağmen her şeyin iyi olduğuna inanan Candide, diyalogda geçen olaydan sonra yukarıdaki iyimserlik tanımını yapar.

Olay şöyledir: Candide arkadaşı Cacambo ile Surinam kentine yaklaşırken, sırtındaki tek giysi ancak yarısı kalmış mavi bezden bir don olan, yere uzanmış, sol bacağı ve sağ eli olmayan bir köle görürler. Candide ona “bu feci durumunda burada ne yaptığını” sorar. Köle, “efendisi olan beyaz tüccarı beklediğini” söyler. Candide, “seni bu hale efendin mi soktu” diye sorunca, köle: “evet efendim, buranın adeti böyle; elbise olarak bize yılda iki kez, bezden don verirler; şeker fabrikasında çalışırken parmağımızı değirmen taşına kaptırırsak elimizi keserler; kaçmak istersek bacağımızı keserler: ben bu iki felakete de uğradım. İşte siz Avrupa’da bu sayede şeker yiyorsunuz. Bununla birlikte anam beni Guyana kıyılarında on Patagon akçesine satarken bana: ‘sevgili oğlum demişti; tanrılarımızı kutsa, onlara her zaman tap, onlar da seni mutlu yaşatırlar. Beyaz efendilerimizin esiri olmak şerefini kazanıyorsun; bunu yapmakla da ananın, babanın mutluluğunu sağlıyorsun.’ Onların mutluluğunu sağlayıp sağlamadığımı bilemem, ama onlar benim mutluluğumu sağlamadılar. Köpekler, maymunlar ve papağanlar bizden bin kat iyidirler; beni hıristiyan yapan Hollandalı din adamları, her pazar ayininde, siyah beyaz, hepimizin adem babamızın çocukları olduğumuzu söylüyorlar. Ben soyağacı uzmanı değilim, ama eğer bu vaizler doğru söylüyorlarsa hepimiz amca çocuklarıyız. Şimdi siz söyleyin, insan akrabasına bundan daha feci bir davranışta bulunabilir mi?”

İşte Candide’nin “Ey Pangloss!” diye başlattığı isyanı bu olay üzerine gelir ve yıllardır vazgeçmediği iyimserlik için, “insanın kötü durumdayken her şeyin iyi olduğunu ileri sürmesi çılgınlığına tutulması” tanımını yaptırır.

Hafta sonundan bu yana, zorunlu nedenlerle, Türkiye’nin AKP dönemi siyasetinin etkili kentlerinden biri olan, aynı zamanda da darbe girişimi sonrası operasyonlarının hem kamuda hem de özelde geniş alana yayıldığı Kayseri’deyim. Olanak yaratmama gerek kalmadan, halk içinde küçük sohbetlere katılabiliyorum.

Kayserili, kentleri üzerindeki operasyonların daha da artacağını, başka şirketlere ve hatta siyasetçilere de el atılacağını tahmin ediyor; ama durumdan şikayet etme gibi tepkiyi dile getirmekten kaçınarak, Voltaire’in köleye söylettiği gerçeklerden uzak durmayı, sessizliği ve içine kapanmayı tercih ediyor.

Konunun bu yönünün felsefesini Sevgili Mesut Odman’a bırakırsak, “kötü durumdayken her şeyin iyi olduğunu ileri sürme” çılgınlığına tutulmanın örnekleri Türkiye düzen siyasetinde daha tipik ve yaygın olarak devam ediyor.

OHAL düzeni ve KHK’leri, devletin AKP’lileşmesi için gümbür gümbür çalışırken, iyimserlik çizgilerinden ödün vermeyen düzen muhalefeti de AKP’lileşiyor. İktidar ve muhalefetin sınıfsal niteliği daha da sıkılaşıyor. Dinselleştirilmiş kitlelerin devreye sokulmasıyla, bu sıkılaşmaya halkın desteği imajı da ekleniyor.      

Mağdurlardan ve halktan gelen tepkilerle, küçük hareketlenmeler var gibi gözüküyor: Yanlışların düzeltilmesine gideceğini söyleyen hükümet aslında kurduğu tuzaklarla meşrulaşma peşinde… Yanlışları düzelteceğim derken, insanlara bir yandan umut dağıtıyor diğer yandan tehdit savuruyor: “Biat edeni bağışlarım” diyor. Düzeltme listesinde yer alacaklar temiz olacak, yer almayanlar ise katmerli suçlu sayılacak.

Anamuhalefet de, KHK’leri Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğini söylüyor. “TBMM’de 30 gün içinde görüşülmeyen KHK’ler hükümsüzdür; uygulayamazsınız, uygulamanıza da izin vermeyiz” diyemiyorlar. 672 sayılı ilk KHK için iptal davası açmayacaklarını söyleyerek de hükümsüz KHK’leri hükümlü kabul ettiklerini açıklamış oluyorlar. İyimserlik çılgınlığı…  OHAL KHK’lerine, OHAL süresi bitiminden sonra uygulanacak ve/veya OHAL’le ilgili olmayan hükümler konulamazken iyimserlik içinde susanlar, bu KHK’lerin OHAL bitiminden sonra uygulanmasında da aynı iyimserliği çalıştıracak gibi gözüküyor.

Bu iyimserlik içinde Anayasa Mahkemesi’ne başvuru süresini kaçırmasalar bari…

AKP’nin, darbe girişimini önleme kahramanlığına ve OHAL çılgınlığına karşı gösterilen iyimserlik hem yapısal değişimi hem de sermaye sınıfına istikrar vadi üzerine yapılanları perdelemeye yarıyor.

İyimserlik çılgınlığıyla, halk üzerindeki baskının ve gerçeklerin de gizlendiğini sanıyorlar. Yanılıyorlar.

Ne yaparlarsa yapsınlar, iyimserlik oyunlarını ne kadar oynarlarsa oynasınlar emekçilerin sınıfsal mücadele güçlerini kıramayacaklar.