Hukuksuz OHAL düzeni hukuksuz kanunlaşıyor

17 aya sıkışan 31 OHAL KHK’si hemen her alanda altüst etti yaşamı, hakları, özgürlükleri ve hukuku. Yüzlerce kanunun yüzlerce maddesiyle oynandı. Bu oynamaların çoğunluğu, OHAL süresini aşan etki yaratması, OHAL’in gerekli kıldığı konularla ilgili olmaması,  temel hak ve özgürlüklerin dokunulmaması gereken alanlarına dokunması nedenleriyle Anayasa’ya ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olarak yapıldı.

Hukuksuzluğa yeni Anayasa Mahkemesi de katıldı. Anayasal denetimdeki konumunu, görev ve yetkilerini, bu ülkenin üstün ve bağlayıcı kurumu olduğunu unutarak devlet içinde yalnızca iktidara yarayan bir tutum sergiledi. AKP iktidarına “istediğini istediğin gibi yap, benden yana kaygı duyma, serbestsin” dedi. Bireysel ve toplumsal haklar çiğnenirken gözlerini ve kulaklarını kapattı.

Yürütme ve yargı organları hukuksuzluğu oynarken yasama organı geride kalır mı?

TBMM hem Anayasa’yı hem de kendi İçtüzüğünü tanımadı. Bugüne kadar yalnızca 5 OHAL KHK’sini kanunlaştırdı ama usul kurallarını ihlal ederek. Ne “ivedilik” kuralına uydu ne de “en geç otuz gün içinde” görüşme ve karara bağlama kuralına.

31 KHK’nin daha önce kanunlaşan 5’i dışında kalan 25’i TBMM’deki 30 günlük görüşme ve karara bağlama süresini doldurdu. Son KHK ise 12 Şubat itibarıyla dolduracak.

Bunun iki sonucu var: Birincisi süresi içinde TBMM’de görüşülüp karara bağlanmayan KHK’ler artık yok hükmünde ama uygulanıyor. İkincisi TBMM 30 günlük süresini kullanmadığından artık KHK’leri görüşüp karara bağlayamaz. Çünkü süre, OHAL ile sınırlanan ve durdurulan hakların korunmasını amaçlar. 

Hukuksuzluk tüm OHAL KHK’leri için sürüyor. AKP taktik değiştirdi ve birden tüm KHK’leri Meclis gündemine aldı. Bu taktik değişikliğinde toplumun geniş kesimini ilgilendiren hak ihlallerinin OHAL KHK’lerine olan tepkiyi artırmasının etkisi ne kadar var tartışılır. Kimi sermaye çevrelerinden de tepki geldiği biliniyor.

Bu gerekçelerle birlikte öne çıkan tablo şöyle: AKP toplumu öyle bir batağın içine itiyor ki artık OHAL’siz yaşaması olanaksız. Hukuksuz KHK’lerini yine çıkaracak ama bir yandan da bir buçuk yıla dağılan hukuksuzluklarını Meclis aracılığıyla sözde örtecek, sözde meşrulaştırma yoluna gidecek.

Elbette yine hukuksuzlukla yürüyor işler. Süre konusu bunlardan biri ki Meclis Başkanı ağzıyla itiraf ediliyor.

Meclis Başkanı tarafından TBMM Kanunlar ve Kararlar Başkanlığına yazılan yazıdaki itiraf şöyle:

“Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 128’inci maddesinin birinci fıkrasında, Anayasa’nın 121 ve 122’nci maddeleri gereğince çıkarılan ve TBMM’ye sunulan kanun hükmünde kararnamelerin, Anayasa’nın ve TBMM İçtüzüğü’nün kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi için koyduğu kurallara göre komisyonlarda ve Genel Kurulda diğer kanun hükmünde kararnamelerle, kanun tasarı ve tekliflerinden önce, ivedilikle en geç 30 gün içinde görüşülüp karara bağlanması gerektiği düzenlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında ise komisyonlarda en geç 20 gün içinde görüşmeleri tamamlanmayan KHK’lerin Meclis Başkanlığınca doğrudan doğruya Genel Kurul gündemine alınacağı ifade olunmuştur.”

Bu girişten sonra her OHAL KHK’si için komisyonlara havale tarihi ayrı ayrı belirtiliyor. Yine her KHK için komisyonlarda görüşülmesine ilişkin 20 günlük sürenin sona erme tarihi de belirtiliyor. Başkanın yazısı şu satırlarla sona eriyor: “Bu nedenle, belirtilen süre içerisinde komisyonlarda karara bağlanamayan bahse konu Kanun Hükmünde Kararname(ler), TBMM İçtüzüğü’nün 128’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca doğrudan Genel Kurul Gündeminin ‘Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler’ kısmına alınmıştır. Genel Kurulun bilgilerine sunulur.”

Özetle TBMM, komisyonlarındaki 20 günlük süreyi tanıyor ama genel kuruldaki 30 günlük süreyi tanımıyor. İçtüzüğe işine gelince uyuyor, gelmeyince uymuyor.

Bir de homojen bir içerik taşımayan, aklımıza gelen gelmeyen her konuyu kapsamına alan tüm KHK’ler “temel kanun” olarak görüşülüyor. Yani madde madde, tümce tümce didiklenmesi gereken hükümler birçok madde bir arada oylanarak, bırakalım ayrıntıyı görüşülmeden karara bağlanıyor.

Meclis “kapkaç yöntemi”ni kullanıyor OHAL KHK’leri için. Tutanaklarda en çok kullanılan sözcükler: “maddeyi oylarınıza sunuyorum”, “kabul edenler… kabul etmeyenler… kabul edilmiştir”…

Bu konuları dile getiren muhalefet milletvekilleri söyledikleriyle kalıyor. Sonuçta ret oyu vermek de işe yaramıyor. Çünkü demokratik, ayrıntılı ve içerikli bir görüşme ve karar düzeni yok, asıl olan AKP çoğunluğunun isteği.

Şimdi Anayasa Mahkemesi’nin yolu kanun denetimi nedeniyle açılacak. OHAL KHK’sinden kaçan Anayasa Mahkemesi’ne kaçacak yol kalmadı. Yürütmesi, yasaması ve yargısıyla organlar elbirliğiyle hukuksuzluğu meşrulaştırma peşinde diye boş vermişliğe kapılmamak gerekiyor.

AKP döneminde “muhalefet”in, hukuksallığın dar satırları içinde boğularak anlamını yitirdiğini, meşruiyet sorunu içindeki AKP’yi yaşatmak dışında bir işe yaramadığını sürekli vurguluyoruz. Hukuksuz OHAL düzenini hukuksuz kanunlaştırmak da bunlardan biri. Öyle ki alıp başını giden AKP’nin hızı bile kesilemiyor.

Bundan sonra OHAL düzeni “kanun gücü” ile sürecek. Bu haftaki Boyun Eğme’de işleneceği gibi “AKP’nin OHAL’i emekçinin ezilen hali”…

AKP, halka “bu kadar da olmaz” dedirten her şeyi yapıyor. “Düzen değişikliği talebini” haklı çıkaracak tüm olumsuzluklar herkesin gözü önünde dağ gibi büyüyor. Ama düzen muhalefetinin böyle bir talebi gözükmüyor.

Türkiye Komünist Partisi’nin “‘bu kadar da olmaz’ yanlış bir tepkidir çünkü bugünkü düzende başka türlüsü olmaz” demesi işte bu işlevsiz tepkisizliği de saptıyor. Hem bugünü hem yarını kazanmak için “düzen değişikliği talebi”ni dile getirip gereğini yapacak olanların mücadelesine katılmak ve örgütlenmek, Türkiye’nin çaresiz olmadığını göstermek şart.