Haritayı kim çiziyor?

Ali Rıza Aydın'ın “Haritayı kim çiziyor?” başlıklı yazısı 16 Mayıs 2013 Perşembe tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen 14. Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı 14 Mayıs’ta Ankara’da başladı. “Sözümüz var” sloganını taşıyan Kurultay’ın ilk paneli “Türkiye’nin Demokratikleşme Süreci” başlığıyla yapıldı. Panelde, eski Dev-Genç başkanlarından Mehmet Ali Yılmaz ile birlikte konuşmacıydık. Demokratikleşme sürecini, emperyalizmin Türkiye’ye girişi ve kapitalist ekonomi politikalarıyla birlikte değerlendirdik. Gerçek demokrasiyi, bağımsızlık ve sosyalizm için sınıfsal mücadeleleri ve burjuva demokrasisi içinde bu mücadelelerin kırılma örneklerini anlattık. AKP dönemini anlatmak için bir sözcükle oynamak yetti: “Demokratikleşmeme süreci…”

Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, demokratik gelişme ortamında etkili bir “demokratik kitle örgütü” görevi üstlenmişlerdir, üstlenmeye de devam ediyorlar. 1961 Anayasası’yla güvence altına alınan “kamusal nitelikleri”, demokratik toplum kültürünün kamu düzeninde olumsuzluk yaratmadan derinleştirilebilmesine dayandırılır. Demokrasinin, siyasal mekanizma dışında, aynı zamanda bir yaşam tarzı olmasının en etkin örnekleri arasında bulunan doktorlar, eczacılar, mimar ve mühendislerin meslek kuruluşlarının işlevsizleştirilmesi için AKP tarafından hukuksal düzenlemeler yapıldı, daha da yapılacak gözüküyor. Avukatlar fiili darbe altındalar, yasaları sırada bekliyor. “Demokratik kitle örgütü” tanımlaması da tıpkı “sınıf” gibi unutturulmaya çalışılıyor, “sivil toplum örgütü” ağızlara sakız yapılıyor. Yeni anayasada hedef, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını tamamıyla kaldırmak, isteyen istediği derneği kursun diyerek parçalamak.
Meslek kuruluşlarıyla, yalnızca ilgili bakanlıklar uğraşmıyor. Devlet içinde, Rekabet Kurulu’ndan Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’na kadar geniş bir yelpazede çalışmalar yapılıyor, raporlar düzenleniyor. Yetmiyor, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Genel Başkanı Ertuğrul Candaş’ın Kurultay açış konuşmasında da vurguladığı gibi, Liberal Düşünce Topluluğu projesi devreye sokuluyor. Sözde, karşılaştırmalı akademik çalışmalar yapılıyor. Ağababa ise OECD… Meslek kuruluşları, “solcu” yönetimlerin elinde “tekel” olmuşlar, “tekelci sermaye”nin özgürlüğüne sekte vuruyorlarmış rekabeti engelledikleri için insanlar daha düşük kaliteli, daha ilkel teknolojili ve daha yüksek fiyattan hizmet satın almaya mahkum ediliyormuş. Tek hedef gösteriliyor: Profesyonel mesleklerin piyasa açısından önemi, piyasadaki rekabetin engellenmemesi ve daha rekabetçi piyasa…

Emperyalizm, hem haritaları çizip, kadastroları çıkarmak, hem yerleşme planlarını yapmak, hem mimar ve mühendisliği piyasaya sunmak istiyor. Toprağı, suyu, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını istiyor. Sağlığı, eğitimi, savunmasız yargıyı istiyor. Mühendisliğin tüm inceliklerini istiyor. “Kamu” sözcüğünü sevmiyor, “her şey ‘özel’ olsun” diyor. Toplumsal özgürlüğü sevmiyor, “her şey bireysel özgürlük için” diyor.

ABD Haber ve Kültür Merkezi (USIA) tarafından hazırlanan kitapçıkta (tarihe dikkat: 1991) demokrasi, “özgürlüğün kurumsallaşması” olarak tanımlanıyor. Özgürlüğün, siyasal olduğu kadar ekonomik işlerde de vazgeçilmez öğe olduğu vurgulanıyor. USIA’ya göre, demokrasilerde ekonomik konuları tartışma, “devlet yönetimindeki komuta ekonomilerinin başarısız olan alternatifi üzerinde değil de, giderek daha da karşılıklı bağımlı hale gelen bir dünyada serbest piyasanın yararlarından herkesin pay almasını sağlamak noktasında odaklaşmaktadır”. Özetle, demokratik toplumun anahtar öğesi, sermayenin ekonomik özgürlüğüdür. Yeni sömürgecilik, insanın gen haritasından ulusların ve daha geniş coğrafyanın haritalarına kadar her türlü haritaya el atmakta, “özgürlük” derken, insanların canına gözünü kırpmadan kıymaktadır. Onlara göre herkes ve her şey, dünya kapitalist sisteminin bir parçası olmak zorundadır.

Emperyalizmin peşine takılan ve Türkiye’yi savaşın göbeğine iten AKP’nin yeni anayasasının gericilikle bulamaç yapılmış özeti de budur. Toplumun siyasetten soğutulmasının, örgütsüzlüğün ve denetimsizliğin adı olan başkanlık sistemi de karşılığında pazarlık yapacağı, sınırların içinde ya da dışında oluşturulacak eyalet sistemi de emperyalizmin insan ve mekan düzenleme amacına hizmet edecektir. Tabii, “sözümüz var” diyenlere, AKP’nin ve emperyalizmin oyunlarını, terör, iç çatışmalar ve katliamlarla besledikleri savaşlarını “reddediyoruz” diyenlere dayanabilirlerse…

Reddetmek, yapmaya da hazır olmak demektir.