Halit Çelenk ve hukuka bakış

4 Kasım 2014 günü Ankara’da Türkiye Barolar Birliği’nde, Birlik Başkanı Metin Feyzioğlu ve yönetim kurulu üyeleri ile Halit Çelenk Hukuk Ödülleri Seçici ve Düzenleyici Kurul üyelerinin katıldığı, basına yönelik bilgilendirme toplantısı bir kez daha gösterdi ki, Halit Çelenk adı altında yapılan bir basın toplantısı bile sıradanlığı aşıyor.

Türkiye’de hukukun altüst oluşuna yanıt için Halit Çelenk gibi “devrimci duruş” insanlarının yol gösterici olacağı açık.

Bu yol göstericiliğin, Halit Çelenk kimliğinde toplanan birçok nedeni var.

Birincisi, O bir hukuk insanı. Kendi sözleriyle, “yasa adamı” değil, “hukuk adamı”. Çünkü “hukuk adamı yasaların da üstünde olan hukuka bağlı adamdır. Yasalar toplumun ekonomik ve sosyal gelişmesini engelliyorsa, köstekliyorsa, belli bir sınıfa hizmet ediyorsa, yasa adamı da bu çıkarlara hizmet ediyor demektir. Hukuk adamının tutumu bundan farklıdır. O, yasaların, kimin hangi sınıfın çıkarına hizmet ettiğini saptayacak ve ona göre tavır takınacaktır”.

İkincisi, O bir siyasetçi. Hem öyle dışarıdan bakıp cafcaflı sözler edenlerden değil. Fiilen siyasetin içinde ve devrimci... Devrimcilerin ödünsüz savunmanlığını yaparken de sanık sandalyesinde otururken de devrimci, sosyalizmin bilgesi.

Üçüncüsü, O bir araştırmacı yazar. Hukuk ve siyaset alanında aktif yer alırken yaşadıklarını ve düşüncelerini korkusuzca kaleme döken, üreten, düşündüren ve yazdıran bir öğretmen.

Dördüncüsü, O bir örgüt insanı. İnsanın, siyaseti örgütle yapacağına, örgütle güçleneceğine, örgütle hedefine ulaşacağına inanan örgütçü. TİP’in ve birçok demokratik kitle örgütünün üyesi, yöneticisi ya da kurucusu…

Beşincisi, O bir insan dostu. Halkla, işçilerle, öğrencilerle, ezilen ve sömürülenlerle, haksızlığa uğrayanlarla, işkence görenlerle, aydın ve sanatçılarla, ailesiyle birlikte insan. Umudu insanda gören, “insanlar düşündükçe haksız ve vahşi düzeni değiştirmek için mücadelelerini sürdürecektir” diyen sınıfsal bakan, sınıfsal düşünen insan.

Bu, eksiği fazla olan sıralama, Halit Çelenk’in ardından üretilecek eserlere de hukuka bakışa da yol gösterici olacaktır. Asıl yol göstericilik ise egemen sınıfın çıkarlarını esas alan, piyasacılık ve gericilik üzerine kurulu düzene karşı mücadele için olacaktır.

Türkiye yıllardır burjuva hukukunun soyut hak ve özgürlük tanımları içinde yaşadı. Sermaye, birikimini ve isteklerini somutlaştırırken, halk ve emekçiler demokrasi ve adalet yanılsamasıyla yaşadı.

AKP dönemiyle birlikte devlet ve hukuk yalnızca, karşıtları sindirmenin, baskıyı yaygınlaştırmanın, insanları susturmanın, sömürü düzenini engelsiz sürdürmenin, AKP’lilerin ve yandaşlarının ihtiraslarını gerçekleştirmenin aracı haline getirildi. Yargı, savunma ayağıyla birlikte, bu yanlı ve siyaseti net hukuk sistemi içinde, sözde adalet arayışına girişti.

Halit Çelenk de adalet arayışındaydı ama aynı zamanda devleti, hukuku ve düzeni sorgulayarak…

Halit Çelenk ve yoldaşlarının yol göstericiliğinde, burjuva devleti ve hukukunun ne olup ne olmadığının bilinmesi, eşitsizlik ve adaletsizlikten kurtulma yollarının aranması, devlete ve hukuka sınıfsal bakışın doğru okunması, hukuk/hukukçu ve toplum ilişkisinin kurulması, hukuk ile üretim ilişkileri arasındaki bağın görülmesi artık her zamankinden daha çok ihtiyaç haline geldi.

Halk, demokrasi, cumhuriyet, laiklik, devlet, hukuk, otorite, baskı, korku, sömürü, diktatörlük bağlantılarının sorgulanması her zamankinden daha çok ihtiyaç haline geldi.

Devleti ve hukuku siyasetten soyutlayarak görme çabası, ayrımına vararak ya da kimi zaman varmayarak, aslında bu sorgulamalara ve eş zamanlı mücadelelere köstek olmaktan öte bir işe yaramıyor. Yaramadığı gibi artık onarılmaz, giderilmesi olanaksız zararlar veriyor, çürütüyor, yok ediyor.

Devlet ve hukukla birlikte, mevcut toplumsal ilişkileri ve yaşam tarzını, üretim ilişkilerini, sınıflı toplumu kayıtsız koşulsuz sorgulamak her zamankinden daha çok ihtiyaç haline geldi.

Daha da önemlisi, artık ihtiyaçları saptamak yetmiyor. Kolları sıvamak, eyleme geçmek ve sonuç almak gerekiyor. Sol tavrı yaşam tarzı yapmak gerekiyor. Bireysellikten, masumiyetten ve tutuculuktan kurtulup kurumlaşmak gerekiyor.

Hukuka bütünsel bakıp doğru okuyarak, siyaseti, eylemi ve hedefiyle hukukta sol tavır için yola çıkma gereği de tam buraya oturuyor.