Gevşek mücadele

Yalnız mücadele değil, çok şey gevşek. Sabahattin Eyüboğlu’nun dediği gibi “Ucuz kahkahalar gibi, ucuz gözyaşlarının da müşterisi hâlâ bol”. Ucuz kahramanlıklardan da geçilmiyor.

Şah Fırat operasyonundan Sümeyye suikastı iddiasına, yüzde on barajlı serbest oydan parlamento demokrasisine nereye baksanız bol koku...  Devlet tepesinden tırnağına, hukuk virgülden noktasına gevşedikçe gevşiyor.

AKP döneminde, olağandışılık asıl, olağanlık tali… Zaten konumuz da AKP yönetimindeki vaziyetin analizi değil. Bu yönetim yozlaşmasına ve baskısına karşı mücadeledeki gevşeklik... Aynı zamanda da vahşi kapitalist düzene, gerici yaşam tarzına karşı mücadeledeki gevşeklik…

Mücadele gevşek olduğu zaman, düzen de, yönetim ve ekonomi politikalarında istediği gibi at oynatmaya devam ediyor.

“Bu kadarı da haksızlık; Meclis, iç güvenlik paketi için en kavgalı görüşmelere tanık oluyor; direnişe tanık oluyor” denirse, “maddeler de bir bir geçiyor” diye yanıt verilir. Yani, maddeler üzerinde görüşmelerde ve oylamada AKP hedefine ulaşıyor. Geriye kalıyor tasarının tümü üzerinde oylama… Haydi bu da umut kırıntısı olarak dursun. İşte gevşek mücadele…

AKP döneminde ne tasarı ve teklifler gördü ülke insanı, bir bir yasalaşan… Tıpkı bir bir AKP’nin kazandığı seçimler gibi…

Yasama süreçleri de seçim süreçleri de kopyala yapıştır yaşanıyor. Her seferinde de “bu son fırsat, yoksa ülke biter” baskısıyla… Şimdi bir de Syriza örneği ya da “birkaç sosyalist meclise girse iyi olmaz mı?” söylemi. Yani adaletsiz ve eşitsiz seçim düzeni ve hukuku duracak, içinden birkaç delik açılacak…  İşte bir gevşek mücadele daha…

Haziran Direnişi, birinci gününü, ikinciye üçüncüye ve sonraki gündüz ve gecelere taşıdığı için, her gün çoğalarak aktığı için tarihsel rehber oldu. Bugün, bir güç ve mücadele birlikteliği “Birleşik Haziran Hareketi” adını alıyorsa 2013 Haziran’ı direniş tarihindeki yerini “meydan okuyarak” aldığı için.

Mücadeleler, tabii ki düzen içinde de sürer, hatta düzen içinde de kazanılır; ancak düzenin tutsağı olunduğu zaman ne mücadele kalır ne de kazanım… Türkiye’de, düzen içi partiler aracılığıyla siyaset, artık kurtulması olanaksız bir tutsaklık içine girmiştir. Partiler aracılığıyla siyaset ve sandık denildiği zaman, dört partinin akla gelmesi, siyasetin bu dört partide sürdürülmesi yanılgısı, sosyalistlerin bile dört parti aracığıyla meclise girme umudu, hep bu tutsaklığın uzantısıdır.

Soma katliamının ardından hesap vermeyen ve hukuksuzluklarına devam eden AKP’ye tepki olarak, çok sayıda aydın tarafından ilk çağrısı yapılarak halkın imzasına açılan ve 21.5.2014 tarihli soL Gazete’de “Meclis’i boşaltın AKP’yi ve Erdoğan’ı susturun” manşeti ile verilen Meclis’ten çekilme çağrısı da gevşek muhalefeti uyarıyordu.

AKP’nin meşruiyeti kalmadığı savına dayanan çağrı, bir siyasi direniş çağrısıydı ve “halkın seçtiği temsilcileri çağırması” temeline dayanıyordu. Burjuva demokrasisine dayanan sistem çatır çatır dağılıyordu ve sistemin kurum ve kuralları bu dağılmaya engel olamıyordu. Bugüne kadar bu dağılma durdurulamadığı gibi, hızlandı.

Yasa görüşmelerinde, hızı yavaşlatıcı eylemler yapmak, dağılmayı önleyemediği gibi, muhalefeti de aynı uçuruma sürüklüyor.

Bu darmadağınık düzen içinde AKP, sıkıyönetim yasasını çıkarmaya çalışıyor ve seçime gidiyor. AKP, yıka yıka, yuta yuta ilerlerken, aynı sele kapılanlar bu batakla birlikte seçime gitme sevdasına kapılıyor.

2014 Mayısında cumhurbaşkanlığı seçimi umut olarak satıldı, şimdi de genel seçim umut olarak satılıyor.

Meşru olmayan düzeni meşrulaştıran masumiyet, kendi gevşekliği içinde, düşünce ve eylemlerini düzen hizmetine sunmayanları ve devrimci dinamiği de eritme çabasında.

Sığınılan şey hukuk ise eğer, bu hukuk da AKP’nin ve egemen sınıfın elinde… Hem çıkar amaçlı hem de baskı amaçlı kullanılmaya devam ediyor. Meclis’i boşaltın çağrısını desteklerken de yazdığımız gibi, “anayasal düzen, çalışmamakta; yalnızca AKP’nin faşizm yolculuğuna vitrin görevi ile yetinmektedir”. “Meşruiyetini yitiren AKP hükümeti, TBMM varlığına dayanarak varlığını sürdürmekte”, Meclis de “önleyici hiçbir eyleme ve faaliyete imza atamamaktadır”.

Direniş cephesini gevşeklikten kurtarmadan, AKP’den de gerici ve vahşi düzenden de kurtulmak olanaksız. Yoldaşlarla ve partili mücadeleyle sosyalizm yolculuğuna devam etmek gerekiyor.