Erdoğan'ın iç sesi

“AKP’li yıllar gericiliğin vazgeçilmezi ‘kadın düşmanlığı’ için eşsiz örneklerin vitrine çıktığı bir dönem yarattı. İktidarın ilk yıllarında ‘istikrarlı’ gövdenin çatlak tınıları olarak duymazdan gelinen bu sesler, zaman geçtikçe üsluplarını şiddetlendirmekte tereddüt etmedi. AKP ve etrafında büyüyen gerici çete, kadını hedef alan eşitsizlik bilinçlerini dinle, kültür efsanesiyle beslemişti ve bunu adım adım değil, sıçrayıcı bir nitelikle dışavurdu.”

Başlık ve giriş paragrafı, soL Haber Portalı’nda yayında olan “AKP’nin Kadınlarla İmtihanı” başlıklı, Evrim Gökçe ve Turgut Yıldız imzalı (http://interaktif.sol.org.tr/AKPnin-kadinlarla-imtihani/ ) interaktif çalışmadan alındı.

Erdoğan’ın, AKP ve çevresiyle birlikte “bastırmaya lüzum görmediği iç sesi” susmak bilmiyor. Son ses “yarım kadın” oldu. Bu sesin siyasette ve hukukta adı çoktur: “ayrımcılık”tır, “hakaret”tir, “kadın dümanlığı”dır, “gericilik”tir, “insanlığa karşı suç”tur. Toplamı da AKP suçlarını artırır.

“Yarım” bakışlar ve dünyalar, başlı başına suçun yaratıcısıdır zaten.Yargıçlar ve savcılara, kamu çalışanlarına yarım bakarlar; ya kendilerinindir, ödüllendirirler ya da karşıtlarıdır, cezalandırırlar. Her türlü ödül/ceza yöntemi kullanılır.

Hukuku ya uygularlar ya da uygulamazlar. Yargıyı ya severler ya da yerden yere vururlar. Cumhurbaşkanına hakaret suçunun özel bir maddede işlenmesi iyidir de o maddenin Anayasa’ya aykırılık iddiasında bulunulması kötüdür. Son yargıçlar ve savcılar kararnamesinde, başta bu maddeyi Anayasa Mahkemesi’ne taşıyan YARSAV Başkan Yardımcısı Murat Aydın olmak üzere kıyıma uğranlar, “yarım” bakışlarının dışavurumudur.

Savaştan, kaostan beslenirler, barışa uzak dururlar. Bir devleti ve halkı yok sayarlar, o devleti yıkmaya yeltenen, halkı yurdundan eden, yakan, yıkan, öldüren çeteleri meşru görürüler.

Kadın, gözlerini yumup vazife yapan, erkek kahramandır. Kadının kapalısı makbul, açığının kaportası bozuktur.       

İnananlar yandaşlarıdır, inanmayanlar düşmanları. İnanların Sünnileri özleridir, Sünni olmayanları dışlanır. Çalışma saatinde camiye gidenler makbul, greve katılanlar suçludur.

Zorunlu din derslerini İslam dinine bağlamak, kuran ve peygamberin hayatını okutmak iyidir, okutmamak kötü.  Gericilik yaşam tarzlarıdır, aydınlanmacılık nefretleri.

Sendikaları, dernekleri, meslek kuruluşlarını bölerler. Demokratik kitle örgütlerini sevmez, sivil toplum kuruluşlarını severler. 

Onlar yapınca “fiili durum” olur, halk yaparsa “direniş”… Onlar konuşunca siyaset ve eleştiri, halk konuşursa hakaret sayılır.

Seçim, kazanırlarsa demokrasinin vazgeçilmezi, kaybederlerse kösteğidir.

Anayasa’yı kendilerince uygular ya da uygulamazlar, Anayasa’ya karşı hilede sabıkalıdırlar.

Sınıflı toplumu, sınıflar içinde de sermayeyi severler. Sermaye her şeyleridir, emekçiler köleleri. Sermayeyi teşvik ederler, emekçilerin yılların mücadelesi sonucu kazandıkları hakları budarlar.

Kendileri konuşur, başkaları konuşunca kızarlar. Kendileri hakaret edince eleştiri olur, başkaları eleştirince hakaret sayarlar.

“Karanlık ortaklık”ları sermaye düzenine ve gericiliğe dayanır. Aydınlığa adım atmaktan korkarlar.

“Yarım” bakışları ile beslenir, “yarım” bakışlarıyla yaşarlar. Yaşamı kendi yarım dünyalarında severler.

Onların yarım bakışlarının gölgesinde yaşayanların da akılları gölgelenir, mücadeleleri körelir.

Boyun eğmeyenler, yarım bakışlıların gölgesine sığınıp güneşi aramazlar; örgütlü ve sınıfsal mücadeleye devam ederler. Karanlık ortaklığa ve payandalarına karşı direnme ve mücadele hattı ve hedefi nettir: emek/aydınlanma ve sosyalizm…