Düzenciler İttifakı

İttifak denilince seçim için özel bir anlam yüklenmiş gibi ayrıksı, özellikli bir durum yaratılıyor sanki, biraz da havalı oluyor.

İttifak, bildiğimiz anlaşma, bağlaşma… Özü şu; farklı isimler aynı siyaset, farklı partiler aynı siyaset… Tıpkı farklı hükümetlerin aynı siyaseti sürdürmesi gibi. Üstüne bir de seçim ve sandık onların mülkiyetindeymiş gibi bencillikleri var.

Siyaset onların, seçim hukuku onların, sandık onların.

Seçmen? Seçmen de onların…

Tıpış tıpış gidip onların işaret ettiklerine mühür basıp, mühürsüz zarflarını sandığına atacak; böylece “eşit oy”la seçme hakkını kullanacak kişi seçmen.

Sandık görevlileri onların, sayım onların. Sayım sonuçlarını birleştirip toplayan bilgisayarın merkez beyni de onların elinde.

Seçimlerin yönetim ve denetiminden sorumlu yargı, kararları kesin YSK de onların.

Onlar?

Onlar, düzenin dinci, gerici, şoven, muhafazakar, sosyal demokrat kılıflar giymiş siyasal partileri.

Onlar, hukuku, devleti, siyaseti ve toplumu dinsellik ipleriyle yönetenler; “Aydınlanma”ya sırt dönüp gericiliğe gözlerini kapatanlar, dünyaya kapitalizmin gözlüğüyle bakarken gericilik gözlüğünü de takanlar.

Onlar, kapitalist düzenin emperyalist işbirliğiyle yaşaması için rolleri paylaşan siyaset ortaklıkları… Ortak değilmiş gibi gözüken, çürümüş düzenin istikrarı için seçimlerde ortaklıklarını açıklamaktan kaçınmayan düzenciler; ulusalcıyız deyip NATO karşısında esas duruşa geçenler.

Onlar, üretim araçlarına, üretim güçlerine, üretim ilişkilerine, sermaye sınıfının kılına dokunulmaması üzerine kurulu bekçiler; hukuku, düzen çıkarı için üstün ilan edip, aynı üstünlüğe sığınarak sermayenin sınırsız tahakkümünün hizmetine sokanlar.

Onlar, toplumsal eşitsizliği ve adaletsizliği, sınıflı toplumu hukukla maskeleyenler.

Onların hukuku, sermayeyi teşvik edip emekçinin hakkını kesmekle, parlamento görev ve yetkisini KHK’lere, devlet yönetimini OHAL’e teslimle sınırlı; 24 Haziran’dan sonra her şeyi tek kişiye teslim etmekten, cumhurbaşkanlığı kararnamelerine hukuk demekten kaygıları yok. 

Onların ekonomi politikleri sömürü…

Onlar, emek sömürüsüyle köşeyi dönenler.

Onlar, kendi küçük hesaplarıyla emekçiye ara sıra verecekleri bir parmak balı, sosyallik diye sunanlar; sosyali savunup özelleştirmenin hukuksuzluğuyla mücadele ederken özelleştirmeye gözlerini kapatanlar.

Onlar, dünyaya başka bakış yokmuş gibi kendilerini her şeyin sahibi ve seçeneksiz ilan edenler.

Ve onlar yüzlerin ya da giysilerin değişmesi kandırmacasına demokrasi diyenler.

Düzenciler ittifakı, yalnızca seçim için ittifak yapan partileri kapsamıyor; sandık zamanı politikalarını demokrasi diye satıp sömürücü düzeni koruma dışında kaygıları olmayan tüm siyasi ortaklıkları kapsıyor.

Farklı tezgahlarda satılan aynı çürümüşlüğe rıza göstermek ile “çürümüşlüğe bulaşmam olur biter demek” aynı kapıya, sermayenin tahakkümü kapısına çıkıyor.

Düzenciler ittifakı, bu düzen hep kalmalı, değişmemeli diyenlerin ittifakı…

Bu düzen değişmeli…

“Bu düzen değişmeli” diyenler ne düzencilerin ittifakının peşinden gidiyor ne de “ne yapılabilir ki” edilgenliğine kapılıyor.

Düzenciler ittifakını değiştirmek düzencilerin düzenini değiştirmekle olanaklı.

“Güzel günler, güneşli günler” görmek bu düzenin değişmesiyle olanaklı.

17 bağımsız adayla çıkıyor yola, aralarında olmaktan gurur duyduğum “Bu Düzen Değişmeli” diyenler. Sınıf mücadelesinin örgütlü gücü ve ortak aklı, “bu düzenle devam etmeyeceğiz” diyen emekçiler, yağma düzenine son vermek isteyen halk, hep birlikte “düzencileri” değil kendi yolunu seçecek.

Kapitalizmin, emperyalizmin çürümesi durdurulamaz. Yeni toplumsal düzenin oluşmasının durdurulması ise olanaksız...