Direniş ve teslimiyet

Ali Rıza Aydın'ın “Direniş ve teslimiyet” başlıklı yazısı 13 Haziran 2013 Perşembe tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Direnişe damga vuran “Hükümet istifa” ve “boyun eğme” sloganları, değerlendirmelerin de ana başlıkları olarak öne çıkıyor.

Birincisi, hak ve özgürlükleri ihlal eden, otoriter siyasal iktidardan her ne pahasına olursa olsun kurtulmayı hedefliyor. Yine hükümetin istifasına yol açacak olan, “Halife-Başkan” adayına karşı “Başbakan istifa” sloganı ile destekleniyor.

“Boyun eğme” sloganı ise, istifayla yetinmiyor. Hangi iktidar olursa olsun, piyasacılığı, gericiliği, baskıyı, talanı sürdüren ve emperyalizmin ortağı olan tüm yönetimleri, sömürüyü karşısına alıyor. Mevcut ve sonrasına bütünsel bakıyor.

İstifa sonrası “yerine koyma” konusunda birinci belirsiz, ikinci ise ilkeli. Birinci, “kurtulma” ikinci, “kurtulma ve kurma” üzerine oturuyor. İkinci, birinciyi çözümsüzlükten de kurtarıyor, besliyor.

Direnişin, Batı demokrasilerinden “özgürlük” ve “demokrasi” anlayışıyla destek alması, hükümet istifası hedefiyle çelişmiyor. Aynı siyasetin farklı hükümetlerce yürütülmesi onların sorunu değil düzenlerinin bozulmasını, teslimiyet yasalarının engellenmesini istemiyorlar.

Direniş kıvılcımının çaktığı Mayıs ayının sonu, aynı zamanda bir teslimiyet yasasına da tanık oldu. “Türk Petrol Kanunu” 30 Mayıs 2013’te (gece yarısı 01.22’de) kabul edildi. 236 milletvekilinin katıldığı oylamada, 206 kabul, 30 ret çıktı. 206 kabul oyunun tamamı AKP’ye, 30 ret oyunun 22’si CHP’ye, 8’i MHP’ye ait. BDP milletvekilleri ise son oylamada oy kullanmamış.

Petrol Yasası, “toplumsal hak” olarak tanımlanan enerji kaynaklarında parçalanmanın ve büyük sermaye lehine teslimiyetin en önemli kavşağı… Gerekçesindeki anlatımla, “dünyadaki benzerlerine uygun olacak şekilde, yerli ve yabancı sermayenin petrol arama ve üretim faaliyetine daha fazla katılımını sağlamak için” çıkarıldı. Kadir Sev’in soL’daki “Petrolde yağma” başlıklı yazısında da belirttiği gibi (17.5.2013) Türkiye’nin, emperyalizmin isteklerine uygun yeni Ortadoğu düzenine uyumu sağlanmış oldu.

Bu Yasa’nın, 206 kabul oyunun sahibi olması nedeniyle, yalnızca AKP Yasası diye tanımlanmasıyla yetinilebilir mi? Soruya verilecek yanıt çok. Özetlersek, bir yasa, hangi partilerin ya da milletvekillerinin oyuyla kabul edilirse edilsin yasa koyucu ürünüdür. Petrol Yasası da TBMM’nin 24. Dönemi’ne mal olmuştur. Oylama, ancak sahip çıkanlarla karşı çıkanların kartvizitini gösterir. Ne Anayasa ne TBMM İçtüzüğü ne de çoğunluk esası, Meclis’i “teslimiyetçi” niteliğinden kurtarmayacağı gibi, toplumu da teslimiyetçi yasalar altında ezilmekten kurtarmaz.

Petrol Yasası, AKP’nin “yeni anayasa” ve “başkanlık sistemi” gibi kendine özgü kimi hırslarının direnişle frenlenmesinin ve demokrasi yanılsamasının görüntüsü içinde, uluslararası sermayeye “biz iktidardayız ve size hizmete devam ediyoruz” mesajıdır. Meclis’teki muhalefet partilerinin, kendi deyişleriyle “ellerinden gelen her şeyi yapması”nın masumiyeti, AKP’nin mesajı içinde nefes bile alamaz.

Sermayeye teslimiyet, direnişin hedefleri arasında olduğu gibi, direniş sonrası ilişkilerin ve yönetim seçeneklerinin iskeletinin belirlenmesi yönünden önemli bir göstergedir. Meclis’teki muhalefetin, bireysel katılımlar dışında, kurumsal olarak direniş içinde olmaması, “Hükümet istifa” hedefine ulaşılmasından sonrasını tartışmalı hale getirmektedir. Siyaset tekniği penceresinden bakıldığında, mevcut Anayasa kurallarına göre ortaya çıkan hükümetin istifası, aynı Meclis içinden çıkabilecek hükümet seçenekleri, Meclis’in feshi ya da erken seçim seçenekleri, yürürlükteki yüzde 10 barajlı seçim yasaları ile yapılacak genel seçimler sonucu oluşacak yeni Meclis ve onun içinden çıkacak iktidar seçenekleri, bir çeşit kısır döngüyü işaret etmektedir.

Direniş günlüğü ve polisin artan şiddeti bugün için elvermese de eylemlerin “istifa” ile birlikte, “iktidarı istemek” hedefine yönelmesi kaçınılmazdır. Yalnızca “kurtulma” üzerine kurulu direniş ile “kurtulma ve kurma” üzerine kurulu direniş arasındaki temel ayrım, mevcudun gitmesiyle birlikte, yeninin hangi ilişkilerde ve koşullarda, nasıl oluşacağıdır. Çözüm, teslimiyetçi kural ve politikalar içinde mi, yoksa teslimiyetçi olmayan, sınıfsal bakan, eşitlik-özgürlük diyalektiği içinde mi aranacaktır?

“Boyu eğmeme”, temsilcinin nöbet değişiminden öte, direnişin ve toplumun örgütlenerek teslimiyetten kurtarılmasının kilididir.