Büyük sopa politikasıyla demirbaş oylar

ABD başkanlarından Roosevelt’e mal edilir büyük sopa politikası. Uluslararası ilişkilerde tatlı konuşulacak ama arkada mutlaka büyük bir sopa gizlenecek ve gerektiğinde kullanılacaktır.

Asıl olan emperyalizmin çıkarıdır. Bu çıkarlara engel olunmaya kalkılırsa, silahlı müdahale, toprak işgali, şantaj, darbe, terör, ambargo gibi her türlü yol denenecektir.

Bu politikanın esnek ve kılıf giydirilmiş bir başka yöntemi de demokrasinin olmazsa olmazı dedikleri seçimdir. Bir koşulla; kölelik düzeninde kölelerin feodale bağlılığı gibi demokrasi dedikleri düzende de oylar, seçmen hakkı ve iradesi olmaksızın, iktidarın demirbaşı sayılacaktır.

AKP bu politikayı ve demirbaş oy uygulamasını seçimlerin her aşamasında ve başlığında türlü yollarla kullanan, esneklikleri ve keyfilikleri hukukun içine monte eden, “istediğimiz olmazsa bize lazım” dedikleri yargıyı ve YSK’yi de zincire vuran yöntemi hep uyguladı.

7 Haziran seçimlerinden sonra düzen muhalefetini kullanmış ve kazanmıştı,  31 Mart’ta da YSK’yi kullandı.

YSK’nin büyükşehir belediye başkanı seçimini yenileme kararının hukuksal tartışmasına girmeye gerek yok. Daha önce aldığı “hile ve yolsuzluklarda seçimler yenilenmez, sorumlular yargılanır” kararlarını bile tanımadı.

Liberal hukukun, kendilerinin sevdiği sözcükle özgürlükler hukukunun ve yargısının olağan sonucu. Bu hukuk her seferinde farklı yorumlanabilir ve yargı her seferinde farklı karar verebilir, her seferinde de kararına gerekçe bulur. Ara sıra başvurduğumuz benzetmeyle, bu hukuk çok telli sazdır, hangi teline vurulursa/vurdurulursa o çalar.

Ama işin teknik yönünde bir şeyi söylemeden de geçmeyelim. AKP ve lideri yaptığı baskıyla, YSK de aldığı kararla kendileri için itirafta bulunmuştur. AKP de kusurludur, YSK de… Kusurlunun kusuruna dayanarak hak iddia etmesinin hukukta yeri yoktur.   

Seçimin yenilenmesi için ortaya koyduğu dayanakla kendisini suçlu ilan eden, seçim yolsuzluğunun sorumluluğunu taşıyan YSK -en azından karar yeter sayısını bulan yedi üye- yenilenecek seçimi yönetemez ve denetleyemez; yönetmemeli ve denetlememelidir. Reddedilmelidir.

Tekniği bırakıp esasa dönersek, böyle demokrasinin böyle seçimi ve yargısı olur. Zanlının yargıç olduğu mahkeme de olağanlaşır. Ama YSK yalnızca görevini kötüye kullanan ve yapılanlara gözlerini yuman zanlı değil, kriz ve çürümenin, keyfiliğin, hak ihlallerinin, oyların AKP’nin demirbaşı haline getirilmesinin, anomalinin ortağıdır aynı zamanda.   

Büyük sopa politikaları bitmez, binbir suratla ortaya çıkar. Bunu defalarca söyledik ama düzenin demokrasi düşkünlerine anlatamadık.

Hukukta ve yargıda gericilik; ilericiliğe, insanlığa, hak mücadelelerine, gerçek eşitliğe ve adalete ait değerlerin tanınmaması, her ne olursa olsun sömürücü düzenin ihtiyaç ve isteklerine uygun davranılmasıdır.

AKP döneminin hukuk ve yargısı da AKP’yle birlikte sömürücü düzenin gericiliğine uygun davranmaktadır. AKP hukuku ve yargıyı çökertmemiş, kendi yaptıklarına uyan ve uyum sağlayan hukuk ve yargı kurmuştur. Adaptör bugün de çalışmıştır.

Seçim hukukuna ve seçimlere müdahale,  birincisi kapitalizm ve emperyalizmle uyumlu devlet ve hukuk yapısının devamlılığı için müdahale, ikincisi bu yönetimi elinde tutan siyasi iktidarın devamlılığı için müdahale olmak üzere iki genel başlıkta toplanabilir.

Her ikisi de düzenin devamını sağlar. Birinci müdahale genel ve sınıfsal, ikinci müdahale düzen içi siyasetin iç çelişkileriyle yaşar. AKP her ikisinde de yürüyor, çürüte çürüte, yıka yıka götürüyor.

Doğanın, toplumun, düşüncenin ve siyasetin diyalektik gelişmesinin önünde durmaya kalkan her davranış, her hareket gericidir. İstanbul seçiminin yenilenmesi de bu gerici ve sömürücü düzenin parçasıdır.

Genel oy hakkı uzun hak mücadelelerinin, diyalektiğin ve ilericiliğin yolundan gelir. Gerçek sahibi seçim hakkının sahibi olan halktır. Gerçek mücadeleyi de halk verecektir.