Boyun eğme, her an enselerinde ol!

“Bu parlamenter rejimden kurtaracağımız şeyler var; daha esnek, kolay, ilkesiz ve denetimsiz bir yönetime ihtiyaç var” derken, “yine de ihtiyaç duyulduğunda kanunlarımız olmalı, kanunlarla baskıyı sürdüreceğimiz alanlar var” diye başkanlı yönetime geçerken sermaye sınıfının çıkarını düşünüyorlardı.

Yürütme, yasama aleyhine güçlenmeliydi; yargı da buna engel olmamalıydı. 12 Eylül 1980 darbesinden bu yana devletle ilişkilerinde ve devletin üst yapı olarak üstlendiği görevlerde sınıf çıkarına en uygun arayışlar için çalışıp çabaladılar. 

Seçimi hiç ihmal etmediler. Adaletsiz seçim hukuku ve uygulaması için de çalışıp çabaladılar. 

Her çabalarında amaçlarına ulaştılar. Çok siyasi partiyle tek iktidar olmayı başardılar. Düzen içi siyaset yelpazesi demokrasi kandırmacasının ve emekçi halkı oyalamanın en uygun yolu oldu. 

Bugün devasa bir “Türkiye ittifakı” içinde iktidarı ve muhalefetiyle sömürünün tüm araçları kapitalizm için çalışıyor. Demokrasi kandırmacasını gericilik tutkalıyla yapıştırarak sömürü kazanını her daim kaynar tutuyorlar işçi sınıfı üzerinden beslenmek için.

Oynaya oynaya yalama ettikleri yargının düzen içi denetiminden bile tatmin olmadılar.       

Yargının yerine tahkimi, arabuluculuğu oturttular. Uzlaştırma kurumları, hem sınıf denge ve çıkarları için iyi çalışıyor, hem para kazandırıyor, hem de kafasını dik tutanlar ve emekçileri sindirmeye yarıyor.

Ah bir de milletvekillerinin üçte biri civarında ve de yandaş bürokratların rağbet ettiği arabuluculuk sınavı hezimeti olmasaydı işler daha iyi yürüyecekti. 

Patronlar, “biz boşuna mı parlamentoyu işlevsiz hale getirdik, sınav bile kazanamıyorlar, arabulucu bile olamıyorlar” demişler midir?

Milletvekilleri işlevsiz ve işsiz oldukları savıyla mı yeni iş arayışlarına girmeye kalkışıyorlar?  

“Sermaye sınıfı mayayı biliyordu, bunun için de parlamentoyu ‘ihtiyacım olursa çalışırsın’ diye elinin ucuyla itti” demek ve devlet üzerine teorilerle tartışmalara girmek neye yarayacak?

Arabuluculuk sömürü düzeni için uzlaşma ve uyumlaştırma amacıyla getirildi. Parlamento da aynı amaca hizmet ediyor. Yasaları çıkarmak yetmiyor, uygulamaya da el atılması gerekiyor. 

Demokrasi yanılsamasıyla sürdürüyorlar düzenlerini. Demokrasi diye ortaya çıkan temsili rejim de uzlaşmacılık aslında. 

Akşener’in Davutoğlu ve Babacan için söylediği “milletvekili isterlerse veririz”, “biz de CHP’den aldık” sözleri her şeyi gözler önüne seriyor.   

Sevgili Mesut Odman’ın deyişiyle “demokratlığı en üstün mertebe sanan” solcular da aynı yanılsama içinde değil mi?   

Kapitalist düzenin en iyi devlet örnekleri üzerine oyalanıp aralarından şu modelleri seçelim ya da şuraya geri dönelim demenin anlamı mı kaldı?

Hepsi kapitalizmin düzeni...

Emekçiyi sömürüyor, halkı kandırıyorlar; birileri de aynı geminin batmaması için uyumlaştırma peşinde.

Kaşındıkça kaşınmak için destek istiyorlar, vahşileştikçe uzlaşma istiyorlar. Angaryayı serbest sanıyorlar. 

Yalnızca sermaye için, sömürü için var olan burjuva madrabazlarıyla oyalanacak zaman yok.

Somut durum analizleri yapılıyor ama yetmiyor. Fatura hep emekçiye kesiliyor, devleti yönetenler ve patronlar keyfini sürüyor. 

Emekçi halka patronların, onların temsilcilerinin ve arabulucularının olmadığı sömürüsüz bir düzen gerek.

Lenin’in dediği gibi, “canlı hayatı, gerçeğin kesin olaylarını” göz önünde bulundurmak şart. 

Boyun Eğme!

Patronların, katillerin, istismarcıların, tecavüzcülerin, gericilerin, işgalcilerin, talancıların, hırsızların, doğayı ve emeği sömürenlerin ensesinde ol!

Uzlaşmacı düzene kanma!

Sömürücülerin sınıfsal kökenlerini gizlemelerine izin verme! 

Somut bir durumun somut bir şekilde çözümü için her an enselerinde ol!*

Umuda, örgütlülüğe, halkın şölenine katıl!**

-----------------------------------------------------------------------------------------

*https://patronlarinensesindeyiz.org/

** 21 Aralık Cumartesi İzmir’de, 22 Aralık Pazar İstanbul’da, 4 Ocak Cumartesi Ankara’da tüm dostları bekliyoruz. http://www.tkp.org.tr/tr/aciklamalar/umuda-orgutluluge-halkin-solenine-c...