Meclis araştırmasıyla boyaladılar, Meclis soruşturmasıyla oyalıyorlar. İkisi de Meclis’in denetim yolları ve yetkileri arasında…
Birincisi, belli bir konuda bilgi edinmek için yapılan incelemeden ibaret. İkincisi, Başbakan veya bakanlar hakkında soruşturmayı içeriyor. Soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde, kurulan Komisyon’un raporu Meclis tarafından görüşülüyor ve üye tam sayısının salt çoğunluğunun gizli oyu ile ilgililerin Yüce Divan’a sevkine karar verilebiliyor.
AKP ile özdeşleşen sözcüklerin başında gelen “yolsuzluk”, 2002 yılı sonunda iktidara gelen AKP’nin kendinden önceki dönemi kastederek, “son yıllarda ülkemiz gündeminden hiç düşmeyen usulsüzlük ve yolsuzluğun, tüm sosyal ve ekonomik boyutlarını, sebeplerini araştırmak, alınması gereken tedbirleri tespit etmek amacıyla” Meclis araştırması açılması talebiyle, 2003 yılı ilk yarısında gündeme ağırlığını koydu. Yani, AKP iktidar yolculuğuna kendi milletvekilleri tarafından başlatılan yolsuzluk araştırması ile başladı.
7.1.2003 tarihinde kurulan Meclis Araştırması Komisyonu (1138 sayfalık) kapsamlı bir rapor hazırladı (Esas No: 10/9). Soldan bakanlar için, bu raporun, liberalizmin “iyi yönetişim” ilkesi ile Dünya Bankası ve OECD ilkelerinden kaynaklanan yöntem ve öneriler üzerine kurulduğunu anımsatmakla yetinelim.
11 yılın sonunda öyle anlaşılıyor ki, bu Meclis araştırması, önerildiği gibi önceki dönem yolsuzluklarını araştırmak ve gerekli önlemleri almak için değil, iktidarları döneminde yapılacak yolsuzlukların ayrıntıları ve perdelemeleri için kullanılmış.
Şimdi bir yandan bakıldığında, AKP’nin yolsuzlukları yönetme konusundaki başarısı liberalizmin ilkelerini bile alt üst ettiğine göre sermayenin uluslararası kuruluşlarını da şaşırtması gerekir. Diğer yandan bakıldığında ise ulusal ve uluslararası sermaye bu konuyu şimdilik talî görmekte, yoluna AKP ile devam etmektedir.
Dört bakan hakkındaki yolsuzluklarla ilgili olarak, AKP önerisiyle 5 Mayıs’ta başlatılan “torba” Meclis soruşturması ise, Yüce Divan yolunu açmayı değil kapatmayı amaçlıyor. Yüce Divan için Meclis üye tam sayısının salt çoğunluğu gerekiyor, o da AKP’nin elinde. Yapılacak gizli oylamada AKP’nin 276’yı bulamama olasılığı var mı? Onu da siz düşünün.
11 yıl önce gözleri boyadılar, sonra her türlü yolsuzluğa yelken açtılar. Şimdi de kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar: Kendin pişir kendi ye… Meclis muhalefeti de her zamanki gibi “sandalye sayısı”na sığınacak. Onlar doymayacak, güçlü cumhurbaşkanlığını, yeniden iktidarı istemeye devam edecek. Meşruiyet tartışmasını derinleştirip gereğini yerine getiremeyenler ise bakmaya devam edecek.
Yağma yok. Masum ders alma provalarından, yeni tarihler beklemekten bıkan bir halk var ve Haziran’ın yıldönümü geliyor. 30 Mart’ta, 1 Mayıs’ta canlanamayan Haziran Direnişi’ni canlandırma zamanı geliyor. 6 Mayıs emarelerini gösterdi.
Gönderme ve hesap sorma yollarının, düzenin kurum ve kurallarıyla açılamayacağı ortada. Yüce Divan oylaması gibi, cumhurbaşkanlığı seçimi gibi, onların tarihlerini beklemenin değil, yiyemeyecekleri, yutturamayacakları, uyutamayacakları bir toplumsal zemine basmanın zamanı…
Bu tartışmalar, Mayıs’ta tüm Türkiye’ye santim santim yayılmalı, tüm Türkiye forum ve eylem alanı yapılmalı Haziran’da milyonlarla buluşmalı.
AKP güdümünde yürütülen siyasetten kurtulmanın tek yolu var: AKP gitmeli… Devleti dönüştürmekle kalmayıp paramparça eden, hukuku paçavra haline getiren, halkı ümitsizliğe ve kulluğa sevk eden, siyaseti ve siyasetçiyi kirleten sömürücü AKP, bir dakika bile beklemeden, hem hesap vermeli hem gitmeli…
Havaya, havaya, bütün eller havaya…