Bayram gelmiş neyime

15 Temmuz 2016, bayram değil, ‘demokrasi ve milli birlik günü” olarak genel tatil günleri arasına dahil edildi. “Bayram, bayram” diye alkış yapanlara karşı, bayram yapılmadı diye sevinilecek bir durum yok ama kavram kargaşalarına devam etmemek için durumu da açıklamakta yarar var.

Hukukumuz içinde, “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun” adlı (2429 sayılı) bir yasa var.  Bu yasaya göre tek ulusal bayram, 1923 yılında Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim günü. Bu bayram, 28 Ekim günü saat 13.00'ten itibaren başlar ve 29 Ekim günü devam eder. Türkiye'nin içinde ve dışında Devlet adına yalnız bugün tören yapılır.

Yasada sayılan resmi bayram (23 Nisan günü Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs günü Atatürk'ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı, 30 Ağustos günü Zafer Bayramı) ve dini bayram (Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı) günleri genel tatildir.

Ayrıca bayram olmadıkları halde 1 Ocak günü “yılbaşı”, 1 Mayıs günü de “emek ve dayanışma” günü olarak genel tatildir. 15 Temmuz, henüz yasa yürürlüğe girmemekle birlikte, “demokrasi ve milli birlik günü” olarak bu tatiller arasına eklenmiştir.

Ulusal, resmi ve dini bayram günleri ile yılbaşı, 1 Mayıs ve 15 Temmuz günleri resmi daire ve kuruluşlar tatil edilir. 29 Ekim günü özel işyerlerinin de kapanması zorunludur.

Hukuken bayram olan günlerde kutlamalara devlet katılır ve yön verir. Bayram olmayan 1 Ocak ve 1 Mayıs günleri kimlerin, hangi içeriklerle, neyi, nasıl anlamlandırarak kutlayacakları ise devletin müdahalesi dışındadır. 1 Ocak bireysel, 1 Mayıs ise kitlesel kutlanır.

1 Mayıs ile 15 Temmuz, sınıfsal karşıtlardır ve aynı yasa maddesinde yan yana dizildiler. 15 Temmuz’u tatil yapan yasa, düzen parlamentosundan ittifakla geçti. Bu da notlarımız arasında duracak. TBMM’nin, 15 Temmuz’u bayram yapmadı diye kutlanacak hali yok.

OHAL’li Türkiye’ye geçişi sağlayan 15 Temmuz, “demokrasi ve milli birlik günü” ilan edildi de, OHAL hukuksuzluğunu, OHAL KHK’lerini, bu KHK’lerin usulsüz yasalaştırılmalarını, masumiyet ilkesi çiğnenerek cezalandırmaları, yargısız infazları, işsiz bırakılanları ve ailelerini, mağdur emekçileri ne yapacağız? 15 Temmuz için kabul oyu verenlerin vicdanları hiç mi sızlamadı?   

Gelecek 15 Temmuz tatilinin içinin kimler tarafından nasıl doldurulacağının emareleri 2016’nın 15 Temmuzundan bu yana, AKP’siyle, selalı çağrılarla, zikirlerle, cami toplantılarıyla, gerici desteklerle fazlasıyla gösterildi.

15 Temmuz hukukun satırları arasına yerleşti diye kimse bayram ya da kutlama yapmak zorunda değil.

15 Temmuzun demokrasisinin, özgürlüğünün, eşitliğinin ve adaletinin sahipleri, eşitsizlikten, sömürüden ve gericilikten beslenen piyasacılar ve çıkarcılar. Yazdıkları hukuk da onların hukuku…

***

 Bu yazıyı yazarken, OHAL’in kapattığı YARSAV’ın Başkanı Murat Arslan’ın tutuklanma haberi geldi. Soyut ve belirsizliklerle dolu bir karar… Ne ya da neler olduğu belli olmayan “kuvvetli suç şüphesi”nin varlığı, tanık anlatımları ve gizli tanık anlatımlarına dayanıyor.

Yazımı, bu bağlamda, yasa satırlarında yan yana getirilen 1 Mayıs ve 15 Temmuz günleriyle bağlantı kurarak sonlandıracağım:

1 Mayısın içeriği işçiler ve emekçiler tarafından doldurulur. İşçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü, aynı zamanda emekçilerin örgütlü gücünün, sömürü düzeniyle, emperyalizmle ve gericilikle, yani 15 Temmuzu yaratan ve ondan beslenenlerle hesaplaşma günüdür.

Düzenin demokrasi sevdalılarına güveneceksek, susacaksak, hesaplaşmayacaksak daha çook baskı yiyecek, daha çoook ezileceğiz. Onların umudu “umut” değil, onların bayramı bizim değil.

Halkın sesinin söylediği gibi:

Bayram gelmiş neyime / Kan damlar yüreğime / Yaralarım sızlıyor / Doktor benim neyime…

15 Temmuzların tatil ömrünün ne kadar olacağı, hukuksuzlukların ne kadar süreceği, emekçiler üzerindeki hukuk ve yargı destekli baskının, sömürü ve gericiliğin ne zaman sonlanacağı örgütlü güç hesaplaşmasına bağlı. Hesaplaşma, 1 Mayıs ve 15 Temmuz günlerinin sınıfsal karşıtlığı içinde işçi ve emekçilerin örgütlü mücadelesiyle sonlanacak.