AYM kararlarının 
geriye yürümesi

Konu teknik ama halkı kandırma aracı olarak kullanıldığından, okuyucunun sabrına sığınarak açıklamak zorunlu oldu.

AKP’nin, hukuku kendi istediği anlamı yükleyerek kullanmasına örnek çok…

Bunlardan biri, Anayasa Mahkemesi (AYM)’nin Twitter kararına yönelik eleştirilerde, “olağan kanun yollarının tüketilmiş olması” koşuluna sığınılması oldu. Bu sığınmanın, hukuk devleti ilkeleri, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin “etkili başvuru hakkı”nın kullanılması ve “etkin denetim” yönündeki içtihadı karşısında anlamsız kaldığını, “Adalet İçin Hukukçular” sitesinde yazdık. Burada yinelemeyeceğiz (bkz: http://www.adaletvesosyalizm.org/asiri-arzudan-saygi-duyulmayan-yargiya-...).

Bir diğeri, AYM “iptal kararları geriye yürümez” kuralı… Bu kural, iptal edilen yasa kuralına dayanılarak kazanılmış olan hakların korunması amacıyla getirilmiştir. Ancak, kuralın yalnız söze bağlı kalınarak yorumlanması da hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan güvenlik, adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabilecektir.

Geriye yürümezlik kuralı, Anayasa Mahkemesi kararlarının etkinliğini ortadan kaldırmamalıdır. İptal edilen yasa kuralına dayanarak, daha önce yapılan işlemler, her ne kadar meşru gözükse de, Anayasa’ya aykırılığı saptanan bir kuralla hakları ihlal edilenler de olacaktır. Bunlar yönünden hukuksal meşruluk ve adalet, ihlal edilen haklarının yerine getirilmesiyle sağlanacaktır.

Geriye yürümezlik kuralının her durumda kayıtsız ve koşulsuz kullanımı, mahkemeler tarafından bakılmakta olan davalarda uygulanan yasa kurallarının Anayasa’ya aykırılığı savında bulunulması halinde, Anayasa Mahkemesi’nce yapılacak denetimin amacına ters düşer.

Anayasa’ya göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. İptal kararından önce açılan davalarda mahkemeler, ellerindeki davaları bekletecek ve AYM kararının verilmesinden sonra Anayasa’ya aykırı kuralı gözeterek karar verecektir. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır, yani geçmişe yürütecektir. Tabii aynı durum, iptal edilen kurala dayanarak karar vermek zorunda kalan, ancak itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. Nitekim uygulama bu yöndedir.

Hakları, Anayasa’ya aykırılığı saptanan kuralla ihlal edildiği halde dava açmamış olanlar yönünden “geriye yürümezlik” sözcüklerine katı bağlılık ise iptalden beklenen sonucun elde edilmesini engelleyecektir. Bu durumda, iptal kararlarının, iptal davası ya da itiraz başvurusu sonucu verilmiş olmasına bakılmaksızın, etkinliğini sağlamak için önlemler alınması gerekmektedir ki, bunlardan biri ilgili idarelerin hak ihlalini giderici işlem yapması, bir diğeri ise iptal kararı gerekçe gösterilerek yeni dava açılmasıdır.

Anayasa Mahkemesi kararlarının, geriye yürümeyeceği hükmünün ortaya çıkaracağı sonuçlar, yapılması gereken işlemler ve alınması gereken önlemler, uygulama ile ilgili bir işlem olup, hukuk devleti olmanın gerekleri tam da bu noktada ortaya çıkar.

Önüne, arkasına, içeriğine, sonucuna bakmadan, başta Adalet Bakanı olmak üzere AKP’lilerin yaptıkları geriye yürümezlik açıklamaları, kendileri yönünden “hukuk devleti olmadıklarının” dışa vurumudur. Diğer deyişle, malumun ilanıdır.

İptal kararlarının ileriye yönelik “derhal” etkisi tartışmasız biçimde ortadadır. Çünkü Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edilen bir yasanın geleceğe yönelik tüm etkilerinin kaldırılması ve iptal kararına uyulması tüm devlet kuruluşlarınca kaçınılmaz bir zorunluluktur. Hukuksuzluğu hukuk kurallarıyla yaşatma becerisine sahip AKP bu konuda da tescillidir. Ancak, “hukuk devleti” savında olanların gerçek yüzleri, ileriye yönelik etkiden çok geriye yönelik etkide ve hakları korumada ortaya çıkar.

Sonuç olarak iptal kararlarının, kimi durumlarda geçmişi, her durumda geleceği etkilemesi asıldır. Kurallar, devlete ve hukuka güven ilkesinin sarsılmaması, devlet ve toplum yaşamında karmaşaya neden olunmaması için getirildiğine göre, devletin de geriye yürümezlik kuralına sığınmaksızın hareket etmesi, hak ve özgürlük ihlallerine yol açacak işlemlere yeltenmemesi gerekir.

Hukuku “çıkar” ve “hesaplaşma” aracı yapan AKP’nin, yargı kararlarını da aynı özneyle okuması, kendilerince olağan sayılsa da “hak mücadelesi” içindeki halk tarafından olağan sayılmaz, reddedilir.