Arayış

Türkiye’de, ilişkilerin, düzenin, siyasetin, devletin ve hukukun analizi konusunda hemfikir olanlar çoğalıyor. Ortak tanıyı “kriz” olarak adlandıranlar çoğalıyor.

Bir yanda bu konuda kendisine toz kondurmayan Erdoğanlı AKP, diğer yanda kriz tanımcıları… Birinci taraf alabildiğine hırçın ve güç gösterisi içinde, ikincilerin geniş kesimi ise “karşıtlık” ile yetinen dağılmışlık ve parçalanmışlık içinde konuşuyor gibi gözükse de “suskunluk” içinde…

Üflense dağılacak olan bir siyasal iktidar konuşuyor ve muhalefet ediyor gibi görünen suskunlar dünyasının mütevaziliği ile ayakta durmaya devam ediyor. Hatta kendi aralarındaki iç çelişkilerden memnun görünüyor.

Böylece birçok insana keyifle izlenecek, yalnızca izlemekle yetinilecek kavga sahneleri sergiliyor. 11 yıl boyunca darmadağınık ettiği hukukla yeniden ve yeniden oynayarak, gurur duyduğu emniyet güçlerini ve yargıyı çil yavrusu gibi dağıtarak ve yandaşlarını yerleştirerek güç gösterisine güç katmaya çalışıyor. Yaptığı kendi marifeti değilmiş gibi yeni yargı arayışlarını dayatmayı ihmal etmiyor. Uzlaşarak anayasa yapma pazarlığına oturmak istiyor.

Halkın dikkatini seçime yönlendirerek uyuşturma politikalarından birini devreye sokuyor. Yerel seçimlerin arifesinde Cumhurbaşkanlığı seçimini de gündeme getirerek halkı sandığa kilitlemeye girişiyor. Cemaat ile gerginliğini öne çıkarırken, tarikatlar düzeyinde sıcak temaslarla kemik kitleyi tutmaya çalışıyor.

Toplumsal rehavet öylesine sürüyor ki, klasik yılbaşı zamlarının üstüne zamlar yığılırken, TL’nin değer kaybının üzerine faizler yükselirken, cebinde kırıntısı kalan parayı vahşi kapitalizmin kasasına göndermek zorunda kalan halk, olağan çaresizlik yanılsaması içinde, gözleri kapalı yaşamaya zorlanıyor.

Emperyalizm, her türlü gericilik ve sömürü herkesin gözü önünde devam ediyor. AKP faşizmi de alabildiğine yaşamaya devam ediyor. Ve hâlâ kurulu düzenin kılına dokunmadan AKP’den, hiç olmazsa Erdoğanlı AKP’den kurtulma rüyalarına yatılıyor.

Karşıtlıkları kafaya yerleştirip yatılan her rüyadan da diktatörün kabusu ile uyanılıyor.

12 Eylül 1980 faşist darbesinden sonra, darbe düzeninden ve anayasasından güç alarak tek başına iktidar olan ANAP, önce 1989 yerel seçimlerinde yenilip 1991 genel seçimlerinde de yerini DYP-SHP (Demirel-İnönü) ortaklığına bıraktığında neredeyse bayram havası oluşmuştu. “Yalnızca ANAP değil darbeciler de yenildi” rehavetine, demokrasi rehavetine kapılınmış idi.

Ancak, farklı hükümetlere karşın hep “tek siyaset” uygulandı. Neoliberalizmin yeni sömürgecilik düzeninde değişiklik yapılmadı, o düzene sadık kalındı. Ve dahası, kendilerini sosyal demokrat ya da demokratik sol olarak tanımlayan partilerin de düzene sadık kalması sağlandı. 1991’in 12 Eylül 1980 ve ANAP karşıtlığı, gerçek karşıtlığa dönüştürülemedi. Krizden çıkış için ABD’den bakan ithal edildi.

Solun uyarılarına kulaklar kapatıldı. Halk, kandırıldıkça kandırıldı. Küçük kıpırdanmalarla ve farklı partilerle devam eden koalisyonlar dönemi, 2002 yılı sonunda AKP’ye devredilirken de aynı güdük demokrasinin olağan sonucunun yaşanıldığına inanıldı. AKP’den medet umuldu. Sonra da “değişim” adı altında AKP ortaklığına teslim olundu.

Yerine konulacakları bilmeden karşıtlık işe yaramıyor. Yalnızca karşı olmak yetmiyor. Yalnızca “gitsinler” demekle olmuyor. “Oh birbirlerine düşsünler” rüyasıyla gerçeğe ulaşılmıyor.

“Duran adam”, Haziran Direnişi simgesi olarak iyiydi. Sonra onlar da “duran adam iyi” ama “çevresi kötü, çok kalabalık, hırçın, barışçı değil, isyancılar” dediler. Yani “siz durmaya devam edin, biz de yolumuza devam edelim” dediler. Şimdi de “emniyeti, yargıyı temizliyoruz, yeni yargı paketi hazırlıyoruz, DGM’leri kaldırıyoruz” diyorlar.

24 Ocak 1980 kararlarına inat bir başka 24 Ocak’ta arabasıyla birlikte paramparça edilen Uğur Mumcu cinayetinin soruşturulması için önce patlamayla çevreye dağılan parçalar süpürülmüş, sonra deliller, katiller ve azmettirenler aranmaya başlanmıştı. Sömüren kendisi için süpürür. Onun süpürmesi temizlik değil marifetlerini gizlemek içindir. Onun süpürdüğü yerde halk için umut arayışı çıkmaz, yerine konulacakların temeli atılmaz.