Angajman diye diye

Kural, keyfiliğe açık olduğu zaman, uygulayıcılara sınırsız yetki verdiği zaman hukuk olmaktan çıkar.

Uluslararası alanda keyfilik ve sınırsızlık, iç alana göre, halkları da içine alarak daha ciddi ve giderilmesi güç sonuçlar doğurur.

Uluslararası hukuk bu alanda, barışı ve çatışmasızlığı esas alan bir seviyeyi yakalamıştır. Birleşmiş Milletler Şartı’nda, tüm üyelerin, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığa karşı, gerek BM’nin amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınması vurgulanmıştır.

Angajman kuralları, devletlerin kendi silahlı kuvvetlerine yönelik direktifler bütünü olarak tanımlanabilir. Bir ülkenin hava, kara ve deniz sularındaki tehdide karşı vereceği tepkinin koşulları ve detayları kendi belirleyeceği kurallarda gösterilir.

Örnek olarak, Rusya-Türkiye arasında silahlı hareketin konusu uluslararası hukuka, Rusya’nın Türkiye’ye ya da Türkiye’nin Rusya’ya karşı tepkisinin koşulları ve detayları da tepkiyi gösteren ülkenin angajman (bağlantı) kurallarına dayanır. Özünde de saldırıyı keyfice kullanmayı değil, sınırlandırmayı içerir.

Angajman kuralları, yalnızca askeri ihtiyaçları değil, politik ihtiyaçları da buluşturur. Uluslararası hukukta da angajmanda da esas ilke barışı destekleme ve korumadır ki bu bağlamda politik ihtiyaç askeri ihtiyacın önüne geçer.  

Burada, dikkat çekilecek konu, hem uluslararası hukukun hem de ulusal angajman direktif ve uygulamalarının keyfiliği önlemek için ne kadar önlem aldığıdır.   

Neler yasaktır, her yasak ihlaline karşı tehdit kayıtsız ve koşulsuz silahlı karşılık görmeli midir? Angajman en sert haliyle uygulamak zorunluluk mudur?

Yanıt iki başlıkta verilebilir: Birincisi angajmanın politik gerekliliğinde, çözüm askeri değil politiktir; politik çözüm askeri eyleme ihtiyaç duyurmaz. İkincisi angajmanın askeri gerekliliği kaçınılmaz ise yapılan eylem ne olursa olsun hukuka aykırı olamaz.

Sınırların ve devletlerin varlığının, aynı zamanda korumayı da gündemde tutması ilk bakışta kaçınılmaz gözükür. Koruma, saldırının karşılığıdır denilir. İşte sorun da burada başlamakta, “kim kime niçin ve nasıl saldırmaktadır?” sorusu sorulup yanıtı verilmeden kurallara sarılmak, barışın yerine savaşı tercih etmektir.

Emperyalist dünyanın silaha ve saldırıya duyduğu derin ihtiyaç, barışın yerine başka hareketlerin oturması ihtiyacını da getirir. Angajman kurallarındaki arka plan tam da bu ihtiyaca karşılık verir, barışı rafa kaldırır.

Türkiye’nin 2012’deki uçak düşürülme olayında olduğu gibi bugünlerde de angajman sözcüğüne sığınması, emperyalist dünya ihtiyacının Türkiye versiyonundan başka bir şey değil.

Yasaklar için olduğu gibi saldırılar için de her zaman hukuksal gerekçe bulunur. Mülksüzlük için olduğu gibi mülksüzleştirme ya da aşırı mülk edinme için de, emeği baskılamak için olduğu gibi sermayeyi besleyip büyütmek için de her zaman hukuksal gerekçe bulunur. Liberal hukuk tam da bunun için kolları sıvar.

Sıkça yinelediğimiz gibi, liberal hukuk “çok telli saz” gibidir. Hangi teline vurulursa onun sesi çıkar. Kimi zaman birkaç tel koparılır ama saz her zaman çalar halde tutulur; “hukuk var, meraklanmayın” denilir.

Tabi temel sorun, hukukun çok telli saz olmasından öte sazın kimin elinde olduğudur. Angajman gibi askeri yanı önde gözüken kuralların “politik yanı” perdelemesi sazı elinde tutana da büyük kolaylık sağlar. Bunun adı dümdüz “keyfilik kolaylığı”dır.

Keyfilikler, kimi zaman basit hukuksal ilişkilerde kimi zaman Rusya uçağı örneğinde olduğu gibi uluslararası ilişkilerde, yani küçüklü büyüklü parçalar halinde toplanır. Aslında bütünseldir ve toplumsal ilişkilerden uluslararası ilişkilere temel işleve hizmet eder: Egemen düzeni korur, bu düzene karşı halkı sindirir, sınıfsal mücadeleyi bastırır. Egemenler arasındaki küçük ihtilaf ya da çelişkiler, Türkiye’de olduğu gibi kahramanlık nutukları attırır; o kadar…

Ancak iç ihtilaf ya da çelişki diye hafife alınan, hukuksal gerekçesi varmış diye ihmal edilip göz yumulan her bir parça sonuçta emperyalizme ve gericiliğe karşı mücadeleleri eriten, barışı tırtıklayan pas gibidir.

Tehdit var diye hukuksuz hukuklara sığınanların, halklar üzerindeki tehditlerini saklayacakları sığınak ise yoktur.