Anayasayla oyalama

Oyalamayı kısa yoldan söylersek: 

Bir, “anayasamız var, anayasalı toplumuz” denir ama anayasaya uyulmaz, hukuk devleti ilkeleri çiğnenir, çifte standart uygulamalar yapılır, varlığından destek alınan anayasayla keyfiliğin üstünlüğü esasına dayanılır. 

İki, “anayasamız var ama içinde yerine oturmayan parçalar var, tamirata girişsek iyi olur” denir. 

Birincisi, bugünün siyasal iktidarının gelip oturduğu ve düzen içi siyaseti ve toplumun bir kesimini uyumlaştırarak oturttuğu yerdir. Dağıttı, parçaladı; bunu da kanıksattı. İstediğini dışarı attı, perişan etti; istediğini yanına alıp ihya etti. İstediği anayasa değişikliklerini yaptı. Törpülemeye hayır demez. 

İkincisi, yerel seçimlerin gazlamasıyla bugünün muhalefetinin halidir. Tamirat isteniyor. Bir gün başkanın siyasi parti liderliğinden dem vuruluyor, başka gün parlamenter rejimi güçlendirmekten. İhtiyaç tanımları olmadığı gibi ne istediklerini ve nasıl yapacaklarını da bilmiyorlar.

İki tarafın yaptığı da oyalama. İki taraf da düzenin kılına dokunulmasına karşı. Aslında taraf değiller.

Ayakkabıların altı delik. Toz, su, çamur, içerde. Çoğunluğun çorabı da delik, yaralar başlamış, büyüyor. Ama anayasa oyalamacıları bağcıklarla ve boyayla meşgul.

Her iki tarafta da sermaye devrede; bir yanda istedikleri yasayı çıkartan parlamento var, diğer yanda istediklerini anında uygulamaya sokan başkanlık…

Sömürücü düzenleri sürüp gitsin istiyorlar; biraz vahşilik ve keyfilik törpülemesi fena olmaz. Ki, vahşiliğe ve keyfiliğe, baskı ve şiddete ihtiyaç duyulduğu an gereğinin yapılması her zaman olası. 

Mülkiyet ve birikim paylaşımı konusunda adres değiştirmelerin olması da çok umurlarında değil. Hepsi fırsatçı, hepsi kârına kâr katıyor; emekçi halkı sömürme ve işgücünü esnekleştirip ucuza satın alma konularında endişeleri bile yok. Ayaktalar, düşen orta ve küçük sermayenin yerini hemen bir yandaş kapıyor. 

Anayasa değişikliği için ne deniliyor özetle:

“Mevcut yönetim şeklinin bazı sakıncaları ortaya çıktı. Sistemi yeni denge ve kontrol mekanizmalarıyla destekleyecek anayasa değişiklikleri yapılmalı”. 

Kim söylemiş olabilir? Bir muhalefet partisi mi? Bir sermaye örgütü mü? Altındaki imza kapatılınca anlaşılmıyor. Başkanlı yönetimi, “ekonomiye daha fazla katkı” yapmak üzere isteyen, hatta “iyi de hazırlanmıştık” diyen TÜSİAD’ın sözleri.  

Sakıncaların giderilmesini istiyor sermaye. Meclis içi muhalefetin talepleri de farklı değil. 

Anayasa değişikliği için gücünüz varsa önce sermayeyi teşvik etmek, emekçiyi ezmek için çıkardığınız yasaları değiştirin de görelim. Gündemdeki “yeni sömürü paketi” olan torba yasa teklifini çıkartmayın da görelim.

Hukuk kılıfıyla talan edilen kamu kaynaklarını talancıların elinden alın da görelim. 

Bütçe açıklarınızı dar ve sabit gelirlilerin üzerine yıkan maliye politikalarını değiştirip, büyük sermaye için Türkiye’yi vergi cenneti yapan uygulamalarınızı değiştirip, değiştirmek istediğiniz Anayasada yer alan “mali güce göre adaletli ve dengeli vergi dağılımını” yaşama geçirin de görelim.

Anayasanın eşitlik ve laiklik ilkelerini, hukuk devletinin gereklerini yerine getirip, hak ve özgürlüklerde çifte standartları durdurun da görelim.    

OHAL kalktığı halde koşullarını ve baskısını uzatan yasayı, onunla birlikte OHAL KHK’lerinin aynen yer aldığı yasaları yürürlükten kaldırın, darbe girişimcileri arasına, onlardan daha çok sayıda yerleştirerek işsiz, mesleksiz bırakılan mağdurların işlerini ve haklarını verin de görelim. 

Kriz fırsatçısı patronların haklarını da gasp ederek kapı önüne koyduğu işçileri tüm haklarıyla işe alın da görelim.

İşçilerin haklarını gasp edenleri, işçi cinayetlerinin gerçek sanıklarını yargılayıp cezalandıracak bir adalet düzenini getirin de görelim.

Bırakın anayasa değişikliğini, seçim yasalarındaki adaletsizlikleri ve barajı kaldırın da görelim.

Bunlar, görüldüğü gibi öyle zor talepler değil. Makul ve düzen içi talepler. Kapitalizmin ve emperyalizmin yasalarını zorlamıyor, burjuva hukuku delmiyor. 

Bunlar duracak, yasalar aynı kalacak, anayasa değişecek öyle mi? 

Kim yapacak anayasa değişikliğini? AKP çoğunluklu parlamento. Yani?

Yani anayasa değişikliği uzlaşmayla yapılacak. Uzlaşmanın bir tarafında da AKP olacak, Anayasa değiştirme konusunda cemâziyelevveli ve kandırmaları bilinen AKP. 

İçinden bir parti daha çıksa ne değişecek?

Sömürü ve baskı yasalarını, adaletsiz hukuku engelleyemeyenler anayasa değişikliğini nasıl yapacak? Sermaye sınıfı ve siyasal iktidar uzlaşmasıyla…

Sömürü düzeninde sömürülen halkın sorunu, nasıl Haziran Direnişinde ve bugün ODTÜ KYK direnişinde olduğu gibi yalnızca ağaç değilse, düzenin keyfine ve uzlaşmasına uygun anayasa değişiklikleri de değil.

Sermaye düzeni ve onun siyasal ortakları sistemi yeni denge ve kontrol mekanizmalarıyla destekleyecek anayasa değişiklikleri isteyecek, emekçi halk da “oh ne âlâ”, “anayasa değişiyor” deyip, durumuna şükredip susacak.

Yağma yok. 

Anayasalar halkı kandırmak, yanıltmak ve oyalamak için yazılmaz. Hak mücadeleleri de “irade” olarak sermaye sınıfına uygulanmak, işçi sınıfına uygulanmamak üzere hukukun metni ve konusu olmaz.

Anayasalar durdukları yerde ve sözleriyle yaratmazlar; ekonomik, siyasal ve toplumsal ilişkilerin yansıtıcılarıdır. İşte 1982 Anayasasının defalarca değiştirilmesi ve bunların içindeki AKP hakimiyeti bu yansımadır. 

Bir ikisi dışında -ki onlar da AB etkisiyle yapıldı- Anayasa değişikliklerinin özü kapitalist emperyalist düzenin kriz ve ihtiyaçlarını kapsar. 2019 gündemindeki değişiklik de bunlardan biri. 

Sermaye düzeninin ve gericiliğin oyalama taktikleriyle, hukuk içindeki cafcaflı sözcüklerle geçirecek bir saniyesi bile yok emekçi halkın.

Sınıfsal düşmanlarının anayasa ve hukuk oyalamalarıyla, arabuluculukla kandırılamaz işçi sınıfı.   

Kapitalizme, emperyalizme, onların gerici politikalarına, bütünsel olarak da insanın insanı sömürmesine son vermek için örgütlenenler, bir yandan düzenin gerçekleriyle birlikte bu tür oyalamaların somut analizini yapıp sınıfsal mücadelesini verirken diğer yandan da “sosyalist cumhuriyet” ve onun “toplumcu anayasası”na hazırlanıyor.