AKP’nin kurtarıcıları ve kurtuluş arayışları

Sermaye düzeninin büyük kurtarıcılığının altını çizerek başlarsak, “cemaatçi” diye diye yüklendikçe yüklenen AKP’nin saldırılarından büyük yıkımı emekçiler görüyor.

Emekçi kıyımında üç konu dikkati çekiyor:

Birincisi, işsiz bırakılanların, mesleklerinden men edilenlerin, gözaltına alınanların, tutuklananların çoğunluğunun suç iddiası belirsiz, soyut…

İkincisi, çevrelerinden tanınma özelliklerine göre yine çoğunluğunun piyasacı gerici düzenle ilgileri yok, cemaat bağlantısı kurulamıyor ya da oradan buradan teğet geçiyor. Bu iki konunun AKP yönünden kurtarıcılığı, “cemaat” örgütlenmesinin legal olmaması; koca bir havuzun içine her attıklarının boynuna terör askısını asabilmeleri.

Üçüncü konu ise yine çevreden tanınma özelliklerine göre, cemaatle ilişkilerini geçmişte saklamayanların bir kısmına dokunulmaması. Bu konunun AKP yönünden kurtarıcısı dinsellik… Görünen yüzde dinsellik, görünmeyen yüzde pazarlık var.

Temizlik ya da tasfiye dedikleri işlem ya da eylemler,  AKP örgütüne neredeyse bulaşmıyor. Milletvekilleri, parti merkez organları, il/ilçe organları, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, il genel meclisi üyeleri, parti üyeleri yönünden birkaç tekil örnek dışında temizlik yok. Oysa 2002 yılından bu yana ortaklar, birlikte düşünüp birlikte eylediler, iç içe yaşadılar.

AKP, tasfiye işini örgütünü zedelemeden yapıyor, ötekileştirdiklerine kıyarken kendisini koruyor. Bu konuda tüm ipler kendi elinde; kural koyucu, savcı, yargıç savunman hep kendisi…

Sürekli yazıyoruz; AKP 2008 yılında demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerini ihlalden suçu sabit görülen bir parti. O tarihten bu yana Anayasa’yı ihlal suçları ve odak hali kat kat arttı, artmaya devam ediyor. Bunun anlamı şu: Anayasa yürürlükteyse, AKP hukuken kapatılması gereken bir parti. Nitekim bu konuda suç duyurusu çalışmalarının olduğu gizli değil. 15 Temmuz bu yönden kurtarıcı oldu.

AKP’nin meşruiyet sorunu açık ama siyasi kurtarıcıları da kararlı… Muhalefet partileri bu konuda ellerinden geleni yapıyorlar.

“Yığınlar üstünde başlıca etkileme aracı” olarak din de, sermaye düzeniyle birlikte büyük kurtarıcı…

AKP yukarıdan aşağıya örgüt olarak, sermaye kriziyle o kadar zayıf, savaş suçlarıyla o kadar batakta, suçladığı cemaatle o kadar içli dışlı ki, üflense devrilecek. İktidarda kalmak için kurtarıcıları var ama kurtuluşa da ihtiyacı var. Örgütten bir kolon çekildi mi çökecek. Örgüt içi operasyonlara girmesi bu nedenle zor.

Partinin kapatılma riski, yargı operasyonlarıyla, kapatma davasını açacak olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının güçsüzlüğü ve suskunluğuyla durdurulmuş gözüküyor. Anayasa Mahkemesi çantada keklik mi? Bu yalnızca polemik konusu olabilir. Polemiklerle geçirecek zaman yok.

Erken seçim mi? OHAL koşullarında ve AKP yönetimindeki yargının denetiminde, olsa olsa hesap sorulamayan bir partinin kör cesareti olur. Ya da seçim tarihleri ve hukukuyla oynarlar.   Hesaplar yapılmaya başladı bile

OHAL koşulları denilince, OHAL dönemi düşünülmesin. OHAL KHK’lerinin hükümleri hukuk devleti ilkelerine aykırı olarak OHAL bitiminden sonraya da yansıyacağından, OHAL kuralları olağan dönemlerde de uygulanacak. Bu koşullarda artık “geçicilik”ten söz edilemez, OHAL’in sürekliliğinden ve olağanlaştırılmasından söz edilebilir.

AKP’nin 7 Haziran/1 Kasım seçimleri ve sonrasında, “yasama ve yargıyı içine alan yürütme modeli”ni yaşama geçirme marifeti ve 15 Temmuz sonrası devam eden OHALLİ süreç, olağanlaştırılmış OHAL’in emarelerini fazlasıyla veriyor. Bu durum birkaç KHK kuralını Anayasa Mahkemesi’ne götürmekle önlenemez. Tersine hukuksuz/hükümsüz OHAL KHK’lerine meşruluk kazandırır.    

AKP’nin kurtuluş arayışları içinde, siyasi bir hamleyle yeni bir parti de olabilir. Cemaatçi bulaşığından kurtulmuş imajı verecek, siyaseten kamuoyuna şirin gözükecek, mevcut partinin odak olma ve kapatılma riskini ortadan kaldıracak, ayıklanmış gibi yapacak ama ABD destekli eski ortaklığın bir başka versiyonunu yaşatacak, demokrasi kahramanı (!) yeni bir parti…

Yeni parti olasılığında risk, hükümet değişimi… Burada da kurtarıcı hazır; Recep Tayyip Erdoğan… Erdoğan’ın kurtarıcısı ise çoğunluk esası… AKP yeni parti operasyonunu Meclis çoğunluğunu koruyarak yapabilirse -ki yapar- sorun çözümlenir. 1 Kasım seçimlerine rıza gösteren, Yüce Divana göndereceği siyasetçileri bağrına basan siyaset, bu yenilemeye neden karşı çıksın ki?

Bu yazıdaki kısmi değinmeler aslında yalnızca AKP yönünden derin bir krizi ve çaresizliği işaret etmiyor. Düzen muhalefetinin ve siyasetinin, düzen istikrarı için uzlaşmacılığın, bütünsel olarak da düzenin krizi ve çaresizliğini işaret ediyor.

Düzen istikrarı denilen şey gericiliğe dört elle sarılan sermayenin birikim ve kârlarının, emperyalizmin yayılma politikalarının istikrarı… Mülksüzleştirerek sınırsız mülkiyet haklarını,  nüfuslaştırarak vahşi mekan işgallerini, işsizleştirerek sözleşme özgürlüklerini, hukuksuzlaştırarak baskıcı hukuklarını tinsellikle koruyorlar; emekçilerin önüne din özgürlüğüyle duvar örüyorlar.

Düzen istikrarının hizmetinde olmayanlar için direniş, hem moral görevi hem insancıl zorunluluk… Düzenin tüm hesaplarını ve pazarlıklarını boşa çıkarmak olanaksız değil. Örgütlü mücadele için küçük bir adım yeter.