AKP ve başkanlık sistemi

Ali Rıza Aydın'ın “AKP ve başkanlık sistemi” başlıklı köşe yazısı 13 Aralık 2012 Perşembe tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Ne zaman siyasal istikrarsızlık olsa ısıtılıp gündeme getirilen başkanlık sistemi, AKP tarafından kaleme alınan bir taslak metinle TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunuldu. Oradan buradan alıntılarla oluşturulan karma bir sisteme, AKP’ye ve özellikle de lideri Erdoğan’a özgü eklemeler yapılarak, sözde “Türkiye’ye özgü” sistem önerildi.

AKP, kimilerinin göstermek istediğinin tersine, krizin içine daldığı gibi ülkeyi de krize sokmuştur. 2023 gibi uzun erimli proje ötelemeleri bunun açık kanıtıdır. Savaş kozu tutmamıştır. Yeni Anayasa mayası tutmamıştır. AKP hukuku ve yargısı formülü, altından kalkılamayacak yük ve karmaşa yaratmıştır. Sekiz milletvekilinin tutukluluğunu sürdürme başarılarına, Meclis içindeki milletvekillerini dışarı atma girişimi eklenmeye çalışılmaktadır. Önündeki üç seçimden birincisi, yerel seçimler, sınırlarıyla oynanmış ve büyütülmüş belediyelerle aşılmaya çalışılmaktadır. Mevcut Anayasa’ya göre yapılacak bir Cumhurbaşkanlığı seçimi, Erdoğansız AKP korkusunu bacaya sarmıştır. Özalsız ANAP, Demirelsiz DYP anımsandıkça korku büyümektedir.

Dönüştürdüğü Cumhuriyet ve yaşam tarzı ile hesaplaşma alanı olarak seçtiği Cumhuriyet ve AKP karşıtlığı arasında sıkışıp kalan AKP için siyasal istikrarsızlık değil, ekonominin başını çektiği “büsbütün kriz” söz konusudur. Yıkılanın yerine cazibesi yüksek bir şey konulmalıdır. Bu durumda, atılacak yeni adım, “sihirli değnek” gibi olmalı, birçok alanda işe yaramalıdır.

Başkanlık sistemi, kurucu iradeyi yansıtmayan, meşruiyeti de hukuksallığı da tartışmalı olan, ancak “AKP’nin (yeni) anayasası” için üzerine misyon yüklenen Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nu bir yandan pazarlık masası yapacak, diğer yandan Komisyon çalışmalarının tıkanmasına neden olacaktır. Türlü pazarlık kozlarıyla istenilen elde edilmez ise Komisyon dağılacaktır. Böylece yeni anayasa yükünden kurtulacak AKP, sorumluluğu kendisiyle uzlaşmayan partilere yıkacak, daha önce denediği “parçacı değişiklik” girişimlerini deneyecektir. Duruma göre, yanına ortak parti bulması kolaylaşacaktır.

Geniş ve sınırsız gücü tek kişide toplayan başkanlık sistemi, görünüşte AKP’nin dağılmasını önleyecektir. Zaten liderin varlığıyla varlığını sürdüren AKP, “lider başbakan” yerine “lider başkanı” yeğleyecektir. Milletvekilleri arasından bakanlar kurulu çıkmamasının kaybı, başkanın gücü ile giderilecek, seçmene hesap verme sorumluluğu da ortadan kalkacaktır.

AKP, uyumlu işbirliğine dayanan “kuvvetlerin ayrılığı”ndan tamamen kurtulma çabasındadır. “Kuvvetlerin sert ayrılığı”nı öngören başkanlık sistemi, bu yönüyle de tercih nedenidir. Yasama ve yargı organlarını güdümüne aldığı halde AKP karşıtlığını kıramayan ve yaptıklarını saklayamayan AKP, göz önüne fazla çıkan ve yasama faaliyeti dışında, denetim faaliyetini de kullanan Meclis’ten kurtulmak istemektedir. O Meclis ki, denetim faaliyetinden sonuç alamasa bile en azından toplumu bilgilendirme görevini yapmakta, hatta yerel seçim tarihinin öne alınmasında olduğu gibi ayak bağı da olmaktadır. Oysa ortada, 34 Kanun Hükmünde Kararname gibi sessiz, derinden ve başarılı bir örnek vardır.

Denetimsiz ve kolay yönetim için toplumu da siyasetten uzaklaştırmak gerekir. İçinden “hükümet” çıkmayacak bir Meclis seçimi, toplumu, siyasetin örgütleri olan partilerden uzaklaştıracaktır. Halkın siyasetle seçimden seçime buluşması, partilerden uzak, başkan adaylarına özgü olduğunda, bırakalım katılımcı demokrasiyi temsili demokrasi dahi kırılacaktır. Siyasal partilerle birlikte, sendikalardan, derneklerden, meslek kuruluşlarından oluşan toplumsal denetim örgütlerinin gücü de kırılacaktır.

Siyasetin partilerden uzaklaştırılıp kişiye özgülenmesi olarak nitelendirilecek başkanlık sistemi, 10. yılında krize sürüklenen bir partinin kurtuluş arayışıdır. Avantajı, “Küçük Amerika” “Yeni Osmanlı” karışımı olması ve İslamlaştırma projesinin halife-padişah gücüne aykırı düşmemesidir. Olmadı, “partili Cumhurbaşkanı” kozu kullanılabilir. Ancak, başkanlık girişimi, bütün yolların “AKP’nin Erdoğanı”na çıkması nedeniyle çıkmazın ve çözümsüzlüğün de adıdır.

“AKP’nin geleceği”nin garantisi olarak düşünülen başkanlık girişimine, kayıtsız koşulsuz hizmet ettiği sermayenin karşı çıkmaması, işi kolaylaştıracaktır. Bu konuda, AKP’nin önerisinin içeriğini tartışmanın anlamı yoktur. Sermayenin, hem yönetim sisteminde hem de Erdoğan’lı AKP’de, nerede durduğuyla birlikte emekçilerin ve halkın başına geleceklere ve tavırlarına bakmak daha önemli ve gereklidir.