TEKEL Boks Kulübü

KENTİN SESİ - İZMİR Yazıları

Babamın anlattıklarından biliyorum. Çocuk değil, henüz bebek yaşta tütün küfelerinin içinde uyuyarak sabahın 1’inde 2’sinde gidildiğini, tütün kırmaya tarlalara. Yüzlerini de ancak hayal edebiliyorum fiyat kıran tütün tüccarlarının, 1871 Paris komünarlarından Fransız ressam Gustave Courbet’in [1] ya da “faşizmin ayak seslerini” resmeden Alman ressam Otto Dix’in [2] resmettikleri sanat simsarlarından farksız suratlarını.

Şöyle demişti fizik öğretmenim boş bir derste “boşver mühendisi olma hayallerini, ya kamyon şöförü ya da tütün eksperi olacaksın oldun mu. Şimdiki aklım olsaydı…” (Ha, bu arada Türkçemizde “veya” yerine kullanılabilecek “ya da” diye bir kelime olmadığını da belirtmeliyim sadece “ya” ve “ya da” olarak birlikte kullanılan bir bağlaç var.) ODTÜ fizik mezunu, simyaya da bulaşmış dünyalar güzeli bir öğretmen. Çöpe atılacak fotograf banyolarından altın elde etmeye çalışmış öğrenciliğinde.

12 Eylül babamı da onu da bir yerlere fırlatmıştı, birlikte çalıştıkları liseden.

Bu adamların yakından tanıdığım güçlü ve sararmış parmakları arasındaki o kısa Samsun sigarasını ve masalarındaki paketi hiç unutamıyorum.
Dedemi de öldüren sigaraları. Onunkisi belki de bir Yenice paketiydi, rakı masasında eksik olmayan, hatırlayamıyorum.

Yeni Rakı’yı tattığımda ben de bebek yaşlarındaydım, dedemin kucağında: “bir dilim elma, bir parça peynir, şimdi hop bir yudum rakı.”
Henüz kısa pantalonlu iken çok seyrek de olsa limandaki ara sokaklardaki TEKEL’in devasa sarı badanalı tütün depolarının tüm mahalleye yaydığı tütün kokularının arasından geçerek dayımların yazıhanesine giderdim.

Daha yazıhanenin girişinde insanı kalın siyah çerçeveli gözlükler, tavladaki zarların ve pulların şakırtısı, ellerde tesbihler ve yanık pipoların kokusu karşılardı. Ve masada açılmış bir Türk Pipo Tütünü paketi. Dünyaca ünlü bir tütün eleştirmenin üzerine övgüler düzdüğü tütün:

“…vay be! hiç böyle bir şey tatmamıştım. yakar yakmaz hemen bir baharatsı virginia lezzeti tattım. o kadar baharatlıydı ki dumanı burnumdan çıkarırken hapşırdım… sadece kaliteli virginia ile harmanlanınca burun kıllarını gerçekten neşelendirebilen izmir ve zannedersem diğer oriental yapraklar bu. tütün kolayca yanık tutulabiliyordu ve hazne sonuna dek düzgünce yandı. lezzet yarı tatlılıkta ve hiç aroma eklenmemiş, derinlemesine zengin tam tütündü. hiç gerçek keskin virginia kokusu yok. bu da bana iyi bir soslanma sürecinden geçtiğini gösteriyor…paket bitince hayalkırıklığına uğrayacağım. dünya çapında bulunabilmiş olmasını arzu ettiğim harika bir tütün.” [3]

Şimdi bu tütünün dünya çapında bulunmasını bırakın Türkiye’de bile bulunabilmesi neredeyse olanaksız. Evet o da özelleştirildi ve yok oldu!

Limandaki tütün depolarının bir kapısında hayal meyal Boks Kulübü tabelası asılı olduğunu hatırlıyorum. İnsanın burnunun direğini sızlatan bir koku ve spor. Amcamın da gençliğinde maçlara çıktığı kulüp bu kulüp müydü emin değilim ama kemiksiz burnuyla oynadığımdan eminim. Parmağınızla pastrınca burun içeri doğru kıvrılıverir.

Sadece boks branşında değil bir çok branşta Türkiye’nin en iyi kulüplerinden birisiydi TEKEL. Şimdi ne durumda bilmiyorum ama zaman zaman sağda solda özelleştirmelerden sonra bağlı spor kulüplerinin de kapatıldığı haberleri alıyorum.

Belki de “TEKEL Tek Yumruk!” sloganı TEKEL Boks Kulübünün parlak yıllarından kalma bir slogandır.

[1] Gustave Courbet

[2] Otto Dix

[3] ekşi sözlük