Operada 6’lı Ganyan

KENTİN SESİ-İZMİR Yazıları

Yaklaşık bir ay önce belediyenin öncülüğünde İzmir Kültür Çalıştayı toplandı. Çalıştay basına kapalı bir etkinlik olması nedeniyle iddialılığı oranında bir ses getirmedi. İddia’nın sahibi ise Başkan Aziz Kocaoğlu’ydu:

“İzmir’i kültür ve sanatta önce Akdeniz de, sonra da Akdeniz'in gücüyle Avrupa'da bir dünya kenti haline getirmek istiyoruz.”

Çalıştayın içeriği hakkında ayrıntlı bilgiyi ancak klasik Batı müziği dergisi Andante’nin editörü Serhan Bali’nin Radikal’deki köşe yazısında bulabiliyoruz.

“İzmir Operası Müdürü Aytül Büyüksaraç, İzmir Devlet Senfoni Müdürü Kenan Gökkaya, Orkestranın Müzik Direktörü İbrahim Yazıcı, Dokuz Eylül’den müzikolog Fırat Kutluk ve piyanist Süher Pekinel ile masanın ‘müzik cephesi’nin ‘performans-eğitim-basın’ ayaklarını oluşturduk.”

Halk müziği, geleneksel sanat müziği, rock, caz, hip-hop ve rap müzik türlerinden temsilci yok. Hepsinden vazgeçtim belediyenin kendi müzik kurumları “Klasik Türk Müziği”, “Türk Halk Müziği”, “Çocuk” korolarından ve kentteki her belediye etkinliğinde yer alan müzik emekçilerinin bandosu ve kent orkestrasını temsilen de kimse yok.

Olmaz elbette, öyle “yüksek meseleler”e klasik Batı müziği dışında kalanların kafaları basmaz.

Peki bu “yüksek meseleler” nelermiş?

1. “Süher Pekinel… İstanbul’daki Tevitöl’de (özel bir kolej, acg) kardeşi Güher Pekinel ile yürüttüğü müzik eğitimi çalışmasıyla ilgili bilgi verdi. …bu projenin İzmir’deki devlet okullarında uygulanabileceği önerisinin, ilköğretim ve liselerden müzik eğitimini nerdeyse silmek isteyen Milli Eğitim’in bilinçli engellemeleriyle karşılaşacağı kesin ama İzmir’in özel okulları Tevitöl’le özdeşleşen bu müthiş projeyle mutlaka ilgilenmeli”

2. “…İzmir’in operası ve senfoni orkestrasının faaliyetlerini geniş kesimlere duyurabilmesi için şehrin her yanına afiş kuleleri yerleştirilmesi..”

3. “Oslo, Kopenhag, Montreal, Atina, St. Petersburg hatta Abu Dabi gibi şehirlerin…‘Opera’larının göğe yükselişini izledikçe, Büyüksaraç’ın ve onun motive etmeyi başardığı Kocaoğlu’nun ‘İzmir Operası’ konusu…”

4. “..halkın taleplerine cevap vermeyen tüm tepeden inmeci yaklaşımların sonuçsuz kalacağı..”

Birincisi afiş kulelerini akıl etmek için profesörleri bir araya toplamak ayıp olmuş. İkincisi özel okullarda müzik eğitimi projesi ya da göğe yükselen opera binaları gibi akçeli işlere Başkanı motive etmek için ille de müzik dehalarına ya da koskoca müdürlere hiç gerek yoktu. Opera ya da senfonide at yarışlarından başını kaldıramayan ya da otellere müzisyen pazarlayan bir kaç “sanatçı”ya danışmak da işi çözerdi.

Sonuç olarak klasik Batı müziği ve göğe yükselen binalarının konuşulduğu böyle bir toplantıda “tepeden inmeciliğin eleştirisi” gibi garabet bir yaklaşımın çıkması hiç şaşırtıcı bulunmamalıdır.

Şaşırtıcı olan işgalci ABD askerlerine kucak açıp dostluk maçı düzenleyen bir belediye başkanının “kentlilik bilinci”nden bahsetmesidir:

“5 yıldır uyguladığımız sosyal kültürel politikalarla kentlilik bilincini geliştirmeye ve kentte yaşayan tüm bireylerin birbirine dokunmasını sağlamaya çalışıyoruz.”

“Kentlilik bilinci” diye bir şey varsa onun azamisini de İzmir’i ABD askerlerine kapatan komünistler göstermiş olmalı.

Belediye ise öyle göğe yükselen değil ama içine hipodrum sığacak bir opera binası tasarlayıp inşa ettirebilir. İçinde hem atlar koşturur hem opera sahnelenir hem ilgisi olan opera “sanatçıları” 6’lı ganyan oynar. Kısacası ekonomi kazanır, belediye kazanır, sanat kazanır, İzmir kazanır!

Kaynak: Radikal