"Kancık Osmanlı"

KENTİN SESİ - İZMİR Yazıları

Üniversite’de üç Kürt arkadaşım vardı 90’lı yılların başında. Üçü de marksizme ve sol harekete belirli bir mesafe ile yaklaşırdı. Geçmişte belirli düzeylerde ilişkileri olmuş olsa da Kürt hareketine de daha az mesafeli değillerdi. Siyaset okuyanı Türkiye’yi askeri-bürokrat bir elitin yönettiğini düşünür ve yanlış hatırlamıyorsam Baskın Oran’ı severdi. Sosyoloji okuyanı bir şairdi, Enis Batur hayranıydı. Felsefe okuyup marksizme en yakın olanı ise Frankfurt Okulu’na sempati duyuyordu.

Üniversite’de üç Türk arkadaşım vardı 90’lı yılların başında. Siyaset, psikoloji ve mühendislike okuyorlardı. Üçü de marksizme ve sol harekete belli bir mesafe ile yaklaşırken Kürt hareketine karşı ise ciddi bir sempatileri vardı. Üçü de Yalçın Küçük hayranıydı. Ayrıca ne Baskın Oran ne Enis Batur ne de Frankfurt Okulu’na karşı herhangi bir yakınlıkları olduğunu hatırlamıyorum.

Hepsinin ortak noktası ise olanca “radikalliklerine” karşı ne Kürt hareketi ne de sol hareket içinde örgütlü mücadele etmek konusunda gösterdikleri isteksizlikti.

1995 seçiminde Halkın Demokrasi Partisi (HADEP), Birleşik Sosyalist Parti (BSP), Sosyalist İktidar Partisi (SİP) ve diğer sol örgütlerin oluşturduğu Emek-Barış-Özgürlük Bloğunun Ankara’nın Cebeci semtinde düzenledikleri mitingte de yoklardı. Blok, yağmurlu bir havada üstü kapalı o küçük semt pazarını bile pek dolduramamıştı.

Önyargılar böyle oluşuyor olmalı. Sonrasında hem Baskın Oran, Enis Batur ya da Frankfurt Okulu’na sempati duyan başka Kürt arkadaşlara karşı hem de Yalçın Küçük’e karşı sempati duyan başka Türk arkadaşlara karşı baştan siyasi anlamda olumsuz düşünceler taşımaya başladım.

***

Mücadele etmek isteyenler ise ne zaman nerede kim olursa olsun birbirleri için kafalarını kesmeye, kestirtmeye hazırlar, Yörük Osman ve Koca Arap gibi, Çakırcalı Mehmet Efe ve Kürt Hacı Mustafa gibi.

Osmanlının İzmir valisi Ege’deki Rum eşkiyalara karşı işbirliği yapmak için efeleri Konak’taki vilayet konağına görüşmeye çağırır. Dağlardan inen efeler ile vali karşılıklı yemek ve sohbetten sonra anlaşırlar. Kahvelerde içilince efeler de yola koyulur. Daha doğrusu yola değil de merdivenlerde kurulan tuzağa. Karşılıklı silahlar patlamaya başladıktan sonra Yörük Osman vurularak, Koca Arap ise valiyi yakalamak için üst katlara çıkarken yakalanıp başı kesilerek öldürülür.

Çakırcalı Mehmet Efe babası Yörük Osman’ı küçük yaşta bu şekilde kaybedince iyice beller bu sözü: “Osmanlı kancıktır!”

Çakırcalı Mehmet Efe babası gibi dağlara çıktığında en yakın yoldaşı kendinden yaşça büyük Kürt Hacı Mustafa’dır. Mehmet Efe bir gün Hacı Mustafa’ya yemin ettirir. Eğer yakalanacak olurlarsa Mehmet’in başını kesip saklayacaktır, Mustafa. Böylece “Kancık Osmanlı” Çakıcı Efe’yi hiç bir zaman ele geçiremeyecektir.

Olaylar Kürt Hacı Mustafa’nın yeminini tutmasını gerektirecek şekilde gelişir.

“Kancık Osmanlı”nın Çakıcı Efe diye başsız bir cesedi günlerce şehir meydanında gezdirdiği anlatılır.

Kaynak: Şeref Üsküp, Çakıcı Efe, Hür Efe Matbaası, İzmir, 1975.