İzmir’in Yeni Havagazı ve Ring Servisleri

KENTİN SESİ - İZMİR Yazıları

Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey
Dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey
Fakat artık ümit yetmiyor bana
Ben artık şarkı dinlemek değil
Şarkı söylemek istiyorum.

(Nazım Hikmet, “Seni düşünmek güzel şey”)

Ankara’da üniversiteyi kazandığımı duyan Ankara görmüş tanıdıkların bir anlamda İzmir’i küçümseyen ortak bir söylemi vardı: “Ankara tam bir kültür sanat şehri, müzik, sinema, tiyatro, festivaller vs. vs.”

O zaman bu söylemden çok fazla etkilendiğimi hatırlamıyorum. Ankara’ya gidince de bu yargım değişmedi. 6 yıl boyunca bir kez tiyatroya (Dostoyevski’nin “Beyaz Geceler” oyunuydu), bir kez de senfoniye (eseri hatırlamıyorum) gittim.

Sanırım en fazla Ankara Film Festivali’nden yararlandım. İtalyan komünist yönetmen Francesco Rosi’nin “İsa Eboli’de Durdu”, “Şehrin üzerindeki Eller”, Taviani kardeşlerin “Allonsanfan”, Godard’ın “Serseri Aşıklar”, Truffaut’nun “Jules ve Jim” filmlerini izlediğimi hatırlıyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse o yıllarda TRT’nin sinema kuşakları pek de öyle festivallere gitmeye gerek bıraktırmayacak kadar olağanüstüydü. Bir ara TRT’de Vecdi Sayar, Atilla Dorsay, Rekin Teksoy ve yanlış hatırlamıyorsam Alim Şerif Onaran’ın aynı dönemde ayrı ayrı sinema kuşağı programları vardı.

İzmir’den sonra kasvetli bulduğum bu şehri en fazla aydınlatan şey ise üniversitelerdeki öğrenci hareketinin kültürel etkinlikleriydi. Bahar şenlikleri, eylemler ve kulüpler ilgili birisi için hem kültür ve sanatın ne olduğuna dair gerçek bir bilgi veren hem de insanın katılarak üretimde bulunabileceği etkinliklerdi.

Sonra İzmir’e gidiş gelişlerimde Evrensel Kültür Merkezi’ni keşfettiğimi ve Ankara’da böyle bir kültür merkezi olmayışına hayıflandığımı hatırlıyorum. Ne yazık ki İzmir’e döndüğümde bu merkez de kapanmıştı.

Şimdilerde o zamanların Ankara’sına benzer bir kültürel canlılık İzmir’de de var. Yakın zamanda kültür merkezine dönüştürülen Tarihi Havagazı Fabrika’sında sinema tarihinden ücretsiz filmler ve önemli grupların katıldığı konserler düzenleniyor. Güzelyalı semtinde geçen yıl devasa bir Adnan Saygun Sanat Merkezi açıldı. Uzun zamandır ise Fuarın içindeki Sanat Merkezi ise hem sinema hem tiyatro hem de müzik etkinlikleriyle hizmet veriyor.

Doğrusunu söylemek gerekirse ne Ankara’nın ne de İzmir’in kültürel anlamda bu canlı atmosferini eleştirmek mümkün değil. Tek bir şartla eğer sadece “seyirci” olmak insana yetiyorsa!

Bu anlamda daha sonra Merkez haline gelen İstanbul ve Ankara’daki Nazım Kültürevi deneyimleri büyük bir kıskançlık kaynağı oldu yıllarca kendi adıma. Ülkenin yetiştirdiği en değerli tiyatrocuları, şairleri, sinemacıları, edebiyatçıları ve müzisyenleri ile buluşup birlikte tartışıp birlikte üretebilmek… Aklı ve mücadelesi ile ülkenin onuru komünist parti kadrolarının memleket üzerine söyleşilerini canlı olarak dinleyip tartışabilmek…

Yılmaz Güney’in bir sözünü anımsıyorum: “İyi bir boks izleyicisi olmaktansa, kötü bir boksör olmayı tercih ederim.”

İzlemekten sıkılanlar için artık İzmir’de aylık programlarıyla NKE var. Edebiyat topluluğu, yazarlık, tiyatro, fotograf ve müzik atölyeleri İzmirlileri birlikte tartışıp birlikte üretmeye davet ediyor.

Ringe çıkmak şart ama sonunda kötü boksör olmak şart değil!

Bu pazar Erkin Özalp’in “Kapitalizmin Krizi ve Marx’ın Kapitali” söyleşisi ve bu ayın son cumartesi günü de Kemal Okuyan’ın “86. Yılında Türkiye Cumhuriyeti” söyleşisi sadece kültür-sanat alanlarında değil bu ülkedeki acılı hayatımızda da “iyi bir boks izleyicisi” ya da “kötü bir boksör” olmak zorunda olmadığımızı anlatacaklar.

Diyeceğim ringe çıkmak isteyenler için İzmir’de de artık “havagazı”nın yanında bir de NKE var!

Uyarı notu:
Geçen haftaki bir NKE etkinliğinde bahçe, teras ve merdivenler adım atılamayacak kadar doluydu. Yer bulamayıp geri dönenler olduğu söylendi. İlgilisi etkinlik saatlerine NHKM sitesinden ulaşabilir:

http://www.nazimhikmetkulturmerkezi.org/