İzmir’in Sınıfsal bir “Analizi”

KENTİN SESİ-İZMİR Yazıları

Sağanak yağmurlu ve kış için ılık denebilecek bir hafta geçti İzmir’de. Sıkışık bir trafik, ıslak paçalar ve çoraplar, erken kararan hep kapalı bir hava. Böyle havalarda otobüslerde ve otobüs duraklarında herkese bir yer bulunmaz.

Karanlık hastane koridorlarında ön sıradan bir yer kapmak bile mutlu etmez insanı.

Ucuz şemsiyelerin bir günde kırılıveren uçları, ucuz yağmurlukların dikiş yerlerinden sızan yağmur, kuru bir yerlere kapağı atınca harareti arttıran ucuz kazaklar, hırkalar. Islaklık terden mi yoksa yağmurdan mı uzun süre anlaşılmaz.

Sular kesilir, elektrikler kesilir, bir otobüs bozulur, bir kanalizasyon patlar. Günler böyle geçip gider. Günler böyle geçip gitmez.

***

Bu havaların küresel ısınmayla ilgili olup olmadığını söylemek zor. Ama ne zaman bu “küresel ısınma” lafı edilse aklıma bu işin yoksullarla ilişkisi geliyor: “küresel ısınma” dedikleri kış aylarını yoksullar için daha katlanabilir hale getirir.

Ama bu kentin yoksulları kimlerdir söylemek kolay değil. Belki de yoksul olmayı itiraf etmenin zorluğundan.

Yoksa sizin zengin bir dayınız yok mu ? Belki bir bakkal belki bir işadamı.

Belki de insan zengin olduğunu da kolay kolay farketmiyordur.

Yoksa sizin yoksul bir halanız yok mu? Belki bir gündelikçi, belki bir …

Teori gridir demiyorum. Sadece her sabah gri bir İzmir’e uyanılıyor bu günlerde.

***

Ha bir elektrik sobası başında evin küçük bir odasına tıkılmışsınız kışın ailecek, ha bir kömür sobasıyla büyük bir salonunun keyfini çıkartıyorsunuz, sonunda soğuk bir banyoda yıkandıktan sonra ne farkeder.

Sert kış gecelerini ısıtan bir klima icat edildi mi bilmiyorum ama olduğu kadarıyla yanmayan kaloriferlerden daha iyi olduğu da kesindir.

Ya el değmeyen kaloriferleri olan bir evin sıcaklığında bir gün haciz memurunun bacağına bir tornavida saplanacaksa?

Borsada her gün işlem yapan bir gevrekçiye de “orta sınıftandır” mı diyeceğiz?

Her gün süt tüketebilen bir aile “küçük burjuva” mı olacak?

Teori gridir demiyorum. Sadece İzmir’de de hayat yeşil değil.

İzmir’de de açlık sınırı 750 TL, yoksulluk sınırı 2.500 TL.

İzmir’de de zenginliğin sınırı yok.

***

Ankara bir öğrenci ve memur kenti.

İzmir bir orta sınıf cenneti. Öyle mi?

Tariş ve Gültepe direnişlerini kaybettik diye şimdi böyle mi olduk?

Ankara 10 gündür Tekel işçisinin şehridir, işçi sınıfımızın başkentidir.

Kaybedersek bir öğrenci ve memur kentine mi dönüşecek tekrar?

Teori gridir demiyorum. Sadece hayat da o kadar yeşil değil.