İlklerin Şehri “Gavur” İzmir’de Kavganın Musikisi

KENTİN SESİ - İZMİR Yazıları

Böyle diyor Nazım usta "Berkley" şiirinde:

Neş'e Kavganın Musikisidir

Kavgada kuvvetini kaybetmiş gibidir biraz

Neş'enin çelik ahengini duymayan adam

Neş'e iyidir vesselam,

-baş döndürmezse eğer-

ve işte bizimkiler

güldüler mi,

ağız dolusu gülüyorlar.

İzmir'de musiki, neşe ve kavgaya ise ilkler ve "gavur"luk damgasını vurmuş bir kere.

İşgale karşı ilk kurşun bizim buralarda atıldı işgale karşı çıkan Yunan komünistlerini de daha İzmir yolunda gemilerde asan Yunan ordusuna karşı.

Dünyanın yaşayan en güzel melez müziklerinden birisinin de ilk ev sahibi bu şehir, Rebetik müziğin.

Osmanlı'da ilk 1 Mayıs'ın 1905'te kutlandığı ve elektriğin ilk kullanıldığı şehir.

Ve ilk genelevin de bizim buralarda Efes'te hala durduğu söylenir, yakınlarında bir umumi helayla birlikte. Ortasında havuzuyla bir daire etrafında dizilmiş oturakları yan yana hem sohbet hem taharet. Mahremiyet yok!

Dünyanın yedi harikasından biri de buradadır: milattan önce 550 tarihinde inşa edilen Artemis Tapınağı.

İlk materyalistler Democritos ve Epicurus'ün de İyonya'nın 12 şehrinden biri olan Teos'ta (Sığacık-İzmir) çalışmalar yürüttüğü söylenir. Karl Marx'ın üzerine doktora tezi yazdığı Democritos ve Epicurus. Antik dünyanın en büyük Dionysos tapınağının durduğu Teos. Şarap tanrısı Dionysos'un tapınağı. Günler boyunca sabahlara kadar şarap, müzik, dans, şiir ve aşkın yaşandığı güzel Teos.

Bu şehrin 5.000 yıllık bir tarihi var diye biliyorduk, şimdi yeni bulgular ışığında 8.500 yılık olduğu söyleniyor.

8.500 yıllık bir tarihin tüm ezgileri de yankılanıyor olmalı bir yerlerde.

***

Şimdilerde sallanan kellerle kuşatılmış güzelim şehir. Alabildiğine çürümüş müziklerin eşliğinde iplerde sallanıyorlar. Ne günlerce asılı durmaktan morarmış yüzleri ne dilleri sallanmış iki karış, ne de çürüyen etlerin kokusu var. Gürbüz ve pembe yanaklarıyla sırıtıyorlar. Seçimler var!

Zamanında da çok kafalar sallanmış buralarda, seçimlerde değil ama halka ibret olsun diye. Belki ikisi de aynı anlama geliyordur aslında. Roma döneminde isyankarların, Osmanlı'da efelerin ve en son Cumhuriyet'in 12 Eylül'ünde devrimcilerin.

Bir de binlerce yıllık tarihin kafaları var İzmir Arkeoloji Müzesi'nde. Sallanmıyorlar, sırıtmıyorlar. Çoğu yönetici sınıfların büstleri. Yüzlerini görseniz şaşarsınız şimdikilere benzerlikleri nedeniyle. Yarı yarıya kapanmış göz kapakları, umursamaz ama gergin ağız kıvrımları, yapılı saçlar. Mutsuz ve huzursuz yüzler, aptallığa mı yoksa suçluluğa dair mi kestirmek zor. Ezen sınıfın uluslararası ve evrensel bir yüz ifadesi olduğunun olgusal ispatı gibi hepsinin gözleri anlamsız bir boşluğa bakıyor.

Seçimlerde de tanık olduğum bir ilki var bu şehrin.

12 Mayıs 2002'de yine ilk kez komünistler kendi kimlikleriyle seçime girdiler Armutlu, İzmir'de.

İtalyan yönetmen Fellini bir İtalyan kasabası'nda film çekmiş olsaydı, herhalde Armutlu seçimi çıkardı ortaya.

TKP seçim bürosu meydana çıkan bir caddenin üstünde, karşısında komünist bir bakkal. İzmir'den sanatçılar getirip kapalı devre televizyon yayını yapıyor. Kısa Samsun soranlara yanıtı "TKP'den misiniz?"

Gençler Armutlu'yla kaynaşmış geceleri evlerde misafir kalıyor. Gündüzleri insanlar büroya yemek taşıyorlar. Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan'ın zamanında Armutlu'nun dağlarında saklandıklarına inanıyorlar.

Hava güzel, hafta içi akşamları kahvelerin bahçesinde yapılıyor seçim toplantıları. Orta yaşlı birisinin kolunuzdan tutup sizi, 1979'da "aynı böyle güneşli bir Pazar günü" Uşak'ta faşistlere karşı bir sokak kavgasında onunla birlikte dövüştüğünüze ikna edebilir. 72 doğumlu olduğunuzu söylemeniz bile işe yaramaz. O emindir. Reddetmenizde bile bir keramet bulur.

Hatırlayamazsınız o kadar kısa sürede tanıştığınız herkesin adını. Ama yine sorun değil, bunda da bir keramet vardır: "Tabi abi hatırlamazsın, komünistlerin özelliğidir bu, isimleri hatırlamaz onlar, silerler hemen kafalarından, ne olur ne olmaz."

Neredeyse yaşayan her kuşaktan komünist var seçim çalışmasında. Herkeste inanılmaz bir heyecan. Eski bir tüfek, "Armutlu seçiminin yurdumuz marksist hareketi için anlamı" konulu ağır bir konuşma yapıyor yine bir kahvede.

Sonuç: 33 oy.

31 değil, 34 değil 33. İlk seçimde Armutlu'da bu 33 oy dostu düşmanı afallatmıştı diye hatırlıyorum. Bu kez "33 kurşun"* bize değil, onlara sıkılmış gibiydi. Engels'in dediği gibi "Önce siz ateş edin mösyö burjuvazi". Onlar ateş edeli çok olmuştu.

33 kişi saydım eski kalabalık bir fotografta, Temmuz 1929 tarihli. Yarı çıplak deniz kenarında güneşlenip, eğlenirken sanki fotografçı bir hatıra fotografı için tümünü bir araya toplamış, 4 sıra dizilmişler.

İzmir 1929 tevkifatından bir fotograf.

"İstanbul'da ve İzmir'de Komünistler Yeniden Faaliyete Geçtiler

Son zamanlarda İzmir'de bazı sokak ve binalara, halkı komünistliğe teşvik eder mahiyette yaftalar yapıştırılması....." (Cumhuriyet, 6 Mart 1929)

***

"Gavur"luksa gavurluk. Efes müzesinde bir de bereket tanrısı Priapos'un heykeli durur. Kötülüklerden ve felaketlerden koruduğu için zamanında evlerin girişine konulurmuş. Belki İzmir'i korumak için yine aynı yönteme başvurmak işe yarayabilir. Sadece "küçük" bir sorun var: Priapos heykelinin evet cesur bir duruşu vardır ama neredeyse kendi boyu büyüklüğünde erekte olmuş sünnetsiz penisiyle dikelir kötülüklerin önüne.

Aslında sadece "gavur"luk konusunda İzmir biraz daha kararlı olsa bu "küçük" sorun da hallolurdu.

İlkler, neşe, kavga, musiki bir yana İzmir'le ilgili eski bir soru hala yanıtını bekliyor.

İzmirli şair Yogo Seferis mübadele döneminde ayrılmak zorunda kaldığı şehre on yıllar sonra geri döner. Seferis'e kurtuluş savaşı sırasında İzmir yangınını Türklerin mi yoksa Rum ve Ermenilerin mi çıkarttığını sorarlar, Seferis başka bir soruyla yanıt verir:

"Artık kimin yaktığının bir önemi yok, önemli olan kimin yeniden inşa edeceği!"

Not: Yazıyı bitirdikten sonra pazar yerinde "Yağma yok!" diye slogan sesleri duydum. Bizim çocuklar mı diye yaklaştığımda CHP propoganda aracını ve görevli gençleri gördüm. Sloganın da tamamını duyabilmiş oldum böylece: "Yağma yok, Kemalizm var!"

Neşe hiç eksik olmuyor buralarda.

CHP'nin Karabağlar adayını ve örgütünü Kemal Kılıçdaroğlu'na buradan ihbar ediyorum.Hem bizi güldürdükleri için teşekkür etsin arkadaşlara hem de bu hırsızlığın hesabını sorsun.

Sigara ile ilgili bir deyiş var, "Sigara içenlere kızmayın, zaten az ömürleri kaldı" diye.

Bu deyişi seçimlerde CHP'cilik yapanlara uyarlıyorum:

"Onlara kızmayın, zaten CHP için oy istiyorlar!"

Bu ülkede şu sıralar insanın başına bundan daha kötü ne gelebilir ki?

* "Otuzüç Kurşun", Ahmed Arif'in gerçek bir olaya dayanan şiirinin adı. Van sınırında kaçakçılık yapan silahsız ve elleri bağlı 33 Kürt 1943 yılında kurşunlanarak öldürülür. Olayla ilgili olarak Orgeneral Mustafa Muğlalı 1949'da askeri mahkemede yargılanarak 20 yıl hapis cezası alır.