Eski Düğün Fotografları ve CHP’li Konak Belediye Başkanımız

KENTİN SESİ - İZMİR Yazıları

Eskiden Cennet Düğün salonu vardı bizim buralarda.

Çocukluktan hatırladığım dört beş düğün salonundan biriydi. Çoğunun kapandığını biliyorum ama bir ikisinin akıbeti konusunda emin değilim.
Sanırım artık demode bir olgu düğün salonları. En azından sürüklenerek götürüldüğüm son yıllardaki düğünlerin hepsinin de o eski düğün salonlarında yapılmadığına tanık oldum. Oteller, restoranlar, barlar gibi hep şık mekanlardaydı bu düğünler.

Eski düğün salonlarının ise öyle sosyetik bir hali pek yoktu: tahta sandalyeler ve masalar, gazoz, külahta çekirdek, koşuşturan çocuklar, taverna ve fantazi müzik vs. vs. Ama o mekanların gerçek ve sıcak halini hatırlıyorum.

Bu yeni sosyetik düğün mekanlarında ise en ucuz plastik sandalyelere en ucuzundan parlak beyaz kumaşlar giydirilmiş ve renkli bir kurdela ile sırtlarına birer büyük fiyonk atılmış. Tabakların ortasına atılmış en ucuz düğün menüsü, bir parça büzülmüş tavuk şinitzel ve bir çorba kaşığı bayat pilav. Alkollü veya alkolsüz tek bir içecek için tek bir fiş. Ansızın düğün sahibi ile yan yana geldiğiniz anı ölümsüzleştiren ve masaya geldiğinde mahçup olmamak için mecburen fahiş fiyatlarda satın alınan teklifsiz çekilmiş fotograflar.
Eski düğün salonlarının yemeklerini hatırlamıyorum ama gazozlar bir kenarda kasalarda dururdu ve gazozu biten çocuk gidip yenisi alıp içerdi. Fotografçı çektiği fotografları hemen tab edip salon girişinde sergiler ve isteğe göre seçilen fotografların siparişini alırdı.
Eski düğünlerin pespayeliği ile günümüzün hiç bir düğünü boy ölçüşemez, doğru. Ama pespayelik bana kalırsa günümüz düğünlerinin paçalarından ve yüzlerinden akan sahtekarlıklarından bin kat daha iyidir.
Galiba Can baba haklıymış “sidikli kontes”ine yazdığı şiirde: “....ne kadar rezil olursak o kadar iyi ....ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi ....ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi”
***
Eskiden Cennet Düğün salonu vardı bizim buralarda.

Düğün deyince akla sadece evlilik gelmesin, sünnetin de düğünü bu salonlarda yapılırdı: tahta sandalyeler ve masalar, gazoz, külahta çekirdek, koşuşturan çocuklar, taverna ve fantazi müzik vs. vs.
Düğün salonu deyince hafta sonlarının kadın matineleri de unutulmasın: tahta sandalyeler ve masalar, gazoz, külahta çekirdek, koşuşturan çocuklar, taverna ve fantazi müzik vs. vs.

O düğünleri en iyi, bir aile albümünün her kucağa alınışında sıyrılıp düşen, sararmış ve hiç bir albüme sığması olanaklı olmayan boyutlardaki fotografları anlatır. Tek bir fotograf bile, hayatınız boyunca nefret ettiğinizi sandığınız, artık birer hayalet şatoya dönüşmüş o eski düğün salonlarının şimdi karanlık ve ıssız duvarlarında yankılanan en pespaye müziklerini bütün canlılığıyla hatırlatmaya yeter: Coşkun Sabah’tan “Anılar”, Minik Serçe’den “Sen Ağlama”, Yıldırım Gürses’ten “Affetmem Asla Seni”, Zeki Müren’den “Mihrabım”, Ferdi Özbeğen’den “Gözler Kalbin Aynasıdır”, Ümit Besen’den “Nikah Masası”, Cengiz Kurtoğlu’ndan vs. vs.

***
Eskiden Cennet Düğün salonu vardı bizim buralarda.

Arka pencereleri boydan boya denize bakardı.

Babalar, anneler, amcalar, yeğenler, teyzeler, abiler, ablalar, dayılar, halalar 12 Eylül’ün işkence tezgahlarında ve zindanlarındaydı.
Yine de anneannem her akşam faşist generali, Evren Paşa’yı izlemeye bayılırdı: tahta sandalyeler ve masalar, gazoz, külahta çekirdek, koşuşturan çocuklar, taverna ve fantazi müzik vs. vs.

Şimdi düşünüyorum da sadece eski düğün salonlarını değil, 12 Eylül faşizmini de “Anılar”, “Sen Ağlama”, “Affetmem Asla Seni”, “Mihrabım”, “Gözler Kalbin Aynasıdır”, “Nikah Masası” şarkılarından daha iyi ne anlatabilir benim için bilemiyorum.

***
Eskiden Cennet Düğün salonu vardı bizim buralarda.

Nerden hatırladım, hatırlamaz olaydım.

Sağolsun feysbuktaki ortak bir arkadaşımız sayesinde CHP’li Konak Belediye Başkanımızın sayfasını ziyaret etme şansını buldum. Arkadaşlarının kendisini etiketlediği değil, kendi seçtiği fotografları içeren profilini ziyaret ettim.

Nerden ziyaret ettim, etmez olaydım.

İşte o eski düğünleri hatırlatan şey başkanımızın 80’li yıllara ait fotografları oldu. Kucağa alınan bir aile albümünden sıyrılıp düşen fotograflar gibi sıcak, samimi, dürüst kareler.

Gazeteci ve yazar bir başkana sahip olmaktan dolayı şanslı olduğumuzu zaten biliyordum. İşte bu 80’li yıllara ait fotograflar tam da bu mesleki geçmişi belgelemiş. Tamam öyle işçi direnişlerinden, öğrenci eylemlerinden fotograflar yok ama sosyal demokrasinin efsanevi isimleriyle çekilmiş fotograflar var: Ecevit’le, Erdal İnönü’yle, Baykal’la vs. vs.

Şair bir başkana sahip olmaktan dolayı şanslı olduğumuzu biliyordum ama ilham kaynakları arasında fotografların belgelediği gibi Yaşar Kemal ve Ray Charles olduğunu bilmiyordum.

Turgut Özal’la teknede ve denizin içinde sohbet ederken çekilmiş veya faşist generalle dizdize neşeli fotograflarını görünce üzüldüm. Sonra bu feysbuk denilen şeyin o kadar da güvenilir bir kaynak olmadığını hatırlayıp, belki de başkanımızın bir dönem bir şekilde çekilmiş ama aslında gurur duymadığı bu eski fotograflarını, onu karalamak isteyen art niyetli kişilerce ondan habersiz açılmış bu hesaba yerleştirilmiş olabileceğini düşündüm.

Başkanımızın kişisel web sitesine bakmayı daha doğru buldum, bulmaz olaydım.

Başkanımız kendi sitesine de bu fotografları koymayı uygun görmüş. Eksiği yok fazlası var: Zeki Müren’le denizde olmasa da mayolu bir Bodrum sohbeti hatırası, Süleyman Demirel’le bir röportaj hatırası.

İşte böyle, CHP’li Konak Belediye Başkanımız sayesinde tekrar hatırladım: eskiden Cennet Düğün salonu vardı bizim buralarda “Anılar”, “Sen Ağlama”, “Affetmem Asla Seni”, “Mihrabım”, “Gözler Kalbin Aynasıdır”, “Nikah Masası” çalardı, babalar, anneler, amcalar, yeğenler, teyzeler, abiler, ablalar, dayılar, halalar 12 Eylül’ün işkence tezgahlarında ve zindanlarındaydı.