Yargıya dair iki fotoğraf ve “kinimizin davacısı” olmak…

KENTİN SESİ - MANİSA YAZILARI

soL portalda okumuşsunuzdur.

Geçen yıl Bodrum’da demirleyen ABD savaş gemisini protesto eden öğrenciler “Yankee Go Home” ve “Katil Amerika” sloganları atarak, Jesus Salazar Munos adlı Amerikan askerinin başına çuval geçirmişlerdi. Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığı hemen bir iddianame hazırlamış, askerin başına çuval geçirenler hakkında 16 yıl hapis cezası istemiş. Amerikan askerinin küçük düşürüldüğü, şerefinin ayaklar altına alındığı savlanıyormuş iddianamede. (*)

Bu haber beni yıllar öncesine götürdü.

Yargının nereden nereye, hangi noktadan hangi noktaya geldiğini anlamak için iyi bir fırsat. Amerikancı, gerici, liberal, tarikatlara yaslanan AKP hükümetinin, yargı erkini ne hâle getirdiğini anlamak için iyi bir vesile.

Yıl 1975. Ankara’da bir dernek, emperyalizmi ve faşizmi yeren, eleştiren bir bildiri hazırlar. Bildiri yayınlanır. Ancak Dernekler Yasası’na dayanılarak söz konusu derneğe dava açılır. Ankara Sekizinci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülür dava.

Mahkeme 30 Haziran 1975 günü 975/210 sayılı kararını verir. Ankara Sekizinci Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararını virgülüne dokunmadan aktarıyorum:

“… TÜRKİYE’DE FAŞİZME VE EMPERYALİZME KARŞI SAMİMİYETLE KARŞI ÇIKMAK HER TÜRK VATANDAŞININ GÖREVİDİR, NAMUS BORCUDUR, İNSAN OLMA HAYSİYETİNİN BİR GEREĞİDİR. FAŞİZME VE EMEPRYALİZME KARŞI ÇIKMAYAN, SAMİMİYETLE BUNU KINAMAYAN BİR TOPLUMUN MEVCUT DÜNYA KOŞULLARI İÇİNDE İNSANCA YAŞAMAYA, İNSAN OLMAYA, HAYSİYETLİ BİR HAYAT SÜRMEYE HAKKI YOKTUR…”

Ve sanıkların beraatına karar verilir.

Yıl 2012 olur. Türkiye’nin çehresi, yapısı, genetiği her şeyi değiştirilmiştir.

Bodrum’da Amerikan savaş gemisini protesto eden gençler, “Yankee Go Home” demiştir, “Katil Amerika” demiştir ve bir Amerikan askerinin başına sembolik olarak çuval geçirmiştir. Hepsi budur.

Hepsi budur ama Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığı derhal harekete geçmiş ve Amerikan askerlerini protesto eden gençlerin 16 yıl hapis istemiyle yargılanmasını talep etmiştir.

1975’ten 2012’ye uzanan yoldur bu.

Gelinen noktadır.

Amerikan savaş gemisinin Türkiye karasularında ne aradığını soran ve Amerikan askerini protesto eden gençler, 8 Mayıs 2012’de yargıç karşısına çıkacaklar ve kendilerini savunacaklar. Antiemperyalist oldukları için, Amerikan savaş gemisini protesto ettikleri için gençlerini yargıç karşısına çıkaran bir Türkiye’de yaşıyoruz artık.

1975’teki ve 2012’deki bu iki fotoğrafı yan yana koymak istedim.

***

Soğudu mu bilmiyorum, araya CHP’nin apolitik kurultayı, eğitimin 4+4+4 yöntemiyle gericileştirilmesi ve 28 Şubat’ın yıldönümü gündemleri girdi gerçi, ama ben Başbakan’ın şu “Kininizin davacısı olun” tavsiyesi üzerinde düşünülmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bu sayfada 30 Haziran 2011 günü yayınlanan yazımın başlığı, “Kin Motoru” idi (**) Ve yazı şu cümleyle bitiyordu: “Alçaklığın evrensel tarihine her gün yeni bir tuğla koymayı ihmal etmeyenlere kininiz, nefretiniz bitmesin. Bitmemeli.”

Başbakan da geçen hafta nasıl bir nesil istediğini anlatırken, Necip Fazıl’ın bir yazısından alıntı yaptı ve “Kininin davacısı bir gençlik” istediğini söyleyiverdi. Kızılca kıyamet koptu. Başta “apolitik” Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, siyaset pazarının tüm apolitikleri Tayyip Erdoğan’ı “ayıpladılar.”

“Bu çağda kin de neymiş” dediler. “Hoşgörü” dediler. “Empati” dediler. “Diyalog” dediler. “Uzlaşma” dediler.

Tayyip Erdoğan’ın o konuşması son derece ideolojik, sınıfının bilincinde bir konuşmadır. Tayyip Erdoğan, aslında o konuşmasıyla “işçi sınıfına”, çalışanlara, sömürülenlere “tersinden ders” vermiştir.

Başbakan’ın “Kininizin davacısı olun” öğüdü son derece ideolojik / politik / bilinçli bir çıkıştır. Başbakan, sınıfının farkındadır. Başbakan, hangi sınıfın çıkarları için çalıştığının, hangi sınıfın desteği sayesinde o makamda bulunduğunu fena halde farkındadır. “Kininizin davacısı olun” nasihati, aynı zamanda “Politik olun, ideolojik olun, bilincinizi yitirmeyin” anlamlarına da gelmektedir.

Kılıçdaroğlu da bu “kin” söylemini eleştirerek, son derece soyut bir “birlik, beraberlik, hoşgörü, diyalog, empati” lafazanlığına sığınmıştır. Ne denli apolitik, ne denli ideolojisiz, ne denli sınıfsallıktan uzak olduğunu kanıtlamıştır.

Ben kendi adıma, Başbakan’ın bu tavsiyesine şiddetle uyacağım. Kinimin davacısı olmaktan zerre kadar şaşmayacağım.

Cumhuriyetin temel değerlerini tasfiye edenlere karşı kinimin davacısı olacağım. Laik düşünceyi bu coğrafyadan kazımaya çalışanlara karşı kinimin davacısı olacağım. Ülkede siyasal/ideolojik hegemonya kuran Fethullah cemaatine karşı kinimin davacısı olacağım. Bu ülkeyi ortaçağın gerisine taşıyan karanlığa karşı kinimin davacısı olacağım. İnsansızlaştırma, sanatsızlaştırma, kamusuzlaştırma operasyonlarına karşı kinimin davacısı olacağım. Bu ülkenin ırmaklarını, ormanlarını, sahillerini, koylarını, limanlarını çokuluslu para babalarına teslim edenlere karşı kinimin davacısı olacağım. İnsan emeğini sömüren, işçi sınıfının alın teri ve kanıyla yaşamını sürdüren asalak sermaye sınıfına karşı kinimin davacısı olacağım. O sınıfın siyasal örgütü olan AKP’ye karşı kinimin davacısı olacağım.

Tüm bilincimle, tüm politikliğimle, tüm irademle bu kini sürdüreceğim.

Sen hiç merak etme Başbakan!


(*) Söz konusu haberi şu bağlantıdan okuyabilirsiniz:
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/amerikan-askerine-cuval-gecire...

(**) “Kin Motoru” başlıklı yazıyı şu bağlantıdan okuyabilirsiniz:
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/ahmet-cinar/kin-motoru-44084

[email protected]