Üç Derdim Var Birbirinden Geçilmez Bir İşsizlik, Bir Vandallık, Bir Ölüm…

KENTİN SESİ - MANİSA Yazıları

Haklısınız, evet.

Ben kim oluyorum da Karacaoğlan'ın o nefis, o müthiş, o vurucu güzellikteki iki dizesini kafama göre değiştiriyorum.

Evet, haklısınız.

Ne diyordu Karacaoğlan:

"Üç derdim var birbirinden geçilmez / Bir yoksulluk, bir ayrılık, bir ölüm."

Manisa sokaklarında dolaşırken dilime takılıyor bu muhteşem şiir. Ama birazcık değiştirerek söylüyorum ne yazık ki.

Neden mi?

Yaşadığım kente bir şeyler oluyor çünkü son zamanlarda. Tıpkı ülkemize olduğu gibi bir şeyler.

Son aylarda yaşanan üç gelişme, Manisa'nın nasıl bir yoksulluk, vandallık ve ölüm kenti haline dönüştürüldüğünü haber veriyor bizlere.

***

Başbakan Hacı Recep T. Erdoğan'ın "teğet geçti" dediği ekonomik kriz, Manisa'yı da Manisalıyı da delip geçti.

Bu kentin sokaklarının, evlerinin, fabrikalarının baş derdi "işsizlik" haline geldi. Yanımızda yöremizde, sağımızda solumuzda, önümüzde ardımızda "işsizlik" var.

İşsizlik konuşuluyor, işsizlik söyleniyor her yanda. Gencecik insanlar, çiçeği burnunda babalar anneler, emeklerini satarak hayatta kalmaya çalışanlar, her gece işsizliğe yatıp her sabah işsizliğe uyanıyorlar.

İşe gidenler de, her dakika bir "işsizlik" haberi alacakmışçasına tedirginliklerde tedirginlik beğeniyorlar kendilerine.

İşsizlik, yoksulluk, kriz... Apartman altı kahvehanelerinin biricik konusu, aile sohbetlerinin yegane acısıdır artık.

Akşam eve götürülemeyen ekmektir.

Bir türlü kapanmayan kredi kartı borcu kira borcu, taksit borcudur.

İflastır, icradır, cinnettir, intihardır.

Sıkıntıdır, derttir, gözyaşıdır.

Hep kanayan bir yaradır artık işsizlik.

Kriz bahane edilerek kitleler halinde işten çıkartılan işçilerin ve ailelerinin sessiz çığlığıdır.

İşte en büyük sorun, en önemli soru da o çığlığın neden "sessiz" olduğudur. Ve çığlığın ne vakit gür, tok ve tek bir sese dönüşeceğidir.

***

Ayrılığa gelince...

Manisa Belediyesi'ni devralan MHP'nin, tasarruf tedbirlerini, Manisa'nın şehir tiyatrosundan başlatmasıdır.

Usta oyuncu, eğitmen Turgay Tanülkü önderliğinde emekle, zahmetle, alın teriyle kotarılan Manisa Şehir Tiyatrosu, sözleşmeleri yenilenmeyen oyuncu ve eğitmenler nedeniyle çalışamaz hâle getirilmiştir.

Manisa, tiyatrosundan ayrılmak tiyatro da Manisalıdan kopmak zorunda bırakılmıştır.

İşin daha da acıtıcı yanı, özel sohbetlerde, kişisel konuşmalarda şehir tiyatrosunun bu halde bırakılmasından şikayetci olan Manisalıların, toplu bir ses yükselterek "tiyatromuzu geri istiyoruz" deme cesaretini gösteremiyor oluşlarıdır.

Belediye başkanı seçildiğinde başkanı tebrik için uçsuz bucaksız kuyruk oluşturan "anlı şanlı" sivil toplum örgütlerinin, derneklerin, vakıfların, kanaat önderlerinin tasarruf tedbirleri tiyatrodan başladığında belediyeye gidip de serzeniş ve sitemlerini söyleyememiş oluşları... Ne acıdır değil mi!

***

Ölüme gelince...

İngiliz maden şirketi Bosphorus Nickel Madencilik'e 2026 yılına kadar tahsis edilen Çal Dağı'nın, yakında bir ölüm dağı haline geleceği gerçeğidir.

Geçen haftalardaki yazılarda kaleme getirmeye çalıştım. AKP hükümetinin, kızılçam ormanlarıyla kaplı oksijen deposu Çal Dağı'nı İngiliz maden şirketine nasıl devrettiğini yazmaya çalıştım. Maden şirketinin "siyanür liçi" yöntemiyle dağdan nasıl nikel çıkaracağını vurguladım. Uzmanların, ziraat mühendislerinin, maden mühendislerinin, Çal Dağı köylülerinin, çiftçilerin, üreticilerin görüşlerini aktarmaya gayret ettim.

Hatta o yazıların fotokopileri elden ele dolaştı.

Ama gelin görün ki, yine o az önce sözünü ettiğim "anlı şanlı" sivil toplumcuların, dernekçilerin, "ota boka basın açıklaması yapanların" nasıl da sus pus olduklarını iki haftadır ibretle gözlemlemekteyiz.

***

İşsizlik, bir "yoksulluk" hayaleti kılığında Manisa sokaklarında dolaşırken...

Kapanma noktasına getirilen şehir tiyatrosu, Manisalı ile sanat arasında bir "ayrılık" oyununu sahnelemeye hazırlanırken...

İngiliz maden şirketine tahsis edilen Çal Dağı, ormanların, tarımın, çiftçinin, üreticinin "ölüm" haberini vermeye hazırlanırken...

Manisa NEDEN sessiz?

NEDEN suskun Manisa?

Ne diyordu Karacaoğlan:

Üç derdim var birbirinden geçilmez / Bir yoksulluk, bir ayrılık, bir ölüm...

Biz ne diyoruz şimdi:

Üç derdim var birbirinden geçilmez / Bir işsizlik, bir vandallık, bir ölüm...