soL Portal Akademisi’ne bir okur olarak devam etmek…

21 Ağustos 2008’de yayınlanmış burada ilk yazım.

2010’da verilen kısa arayı saymazsak neredeyse dört yıl olmuş.

Bu yazı 106. yazı.

İletişim Fakültesi’ndeki kanat alıştırmalarını da dahil edersek, gazete-dergi-portal-televizyon-radyo sarmalında geçen 15 yılın en istikrarlı, en uzun süreli yılları soL Portal’da geçmiş.

“Nerden çıktı bu muhasebe, neden yapıyorsun bu dökümü?” sorusu gelecektir elbette akıllara.

***

soL Portal’daki yazılarımın “yeterlilik eşiğine” eriştiğini fark ettim birden. Hayatlarımızda da öyle olur bazen. Bir işe girişirsiniz, bir yapı örmeye başlarsınız, bir çabanın içinde bulursunuz kendinizi. Kısa ya da uzun. Az ya da çok. Maraton ya da yüz metre, her neyse. Her işin, her yapının, her çabanın bir “doygunluk noktası”, bir “yeterlilik eşiği” vardır. İşte o “nokta” ya da “eşiğe” vardığınızda durmak istersiniz. Durmayı bilmek gerektiğini düşünürsünüz. Başka işler de yapmak, başka nefesler de almak, başka yapılar da örmek zamanı geldiğini duyumsarsınız. Her neyle uğraşıyorsanız uğraşın, bunu derinden hissedersiniz.

***

soL Portal bir akademi. Kendimden biliyorum. 2008’de, 2009’da yazdığım yazılara bakıyorum da, ne kadar da “sarkan”, “potlukları belli olan”, “dikiş yerleri sırıtan” yazılar yayınlamışım. Bunu fark ettiğime göre, demek ki soL Portal eğitmiş beni.

Ayrıca soL Portal arşivindeki binlerce yazı, analiz, kuram, değerlendirme, haber, söyleşi, fotoğraf, video: Müthiş bir birikime, enerjiye, potansiyele karşılık geliyor. Sosyalistlerin, solu izleyenlerin ellerini uzattıklarında ulaşıverecekleri muazzam bir birikimdir soL Portal. Ve bu anlamıyla çok değerlidir.

Aynı zamanda soL Portal, dayanışmanın bir verimi. Günümüz dünyasında unutulan, terk edilen dayanışmanın, imecenin, ortaklaşmanın bir ürünü. Bu anlamıyla da çok değerli.

***

Epey zamandır ara verdiğim uğraşlara dönme zamanının geldiğini çok derinden hissediyorum. Bir çağrı gibi. İçinde yaşadığımız dünyayı, ülkeyi, hayatı “kuramsal” ve “aktüel” bağlamda değil de, “yazınsal” ve “kurmacalar” bağlamında değerlendirmek: Ara verdiğim uğraşlar bunlardı.
Farklı türlerde bir dizi çalışma: Öykü de var işin içinde, roman da, denemeler de. Hani Cem Akaş’ın Bilge Karasu metinleri için yaptığı adlandırmayla: Yazının da yırtılıverdiği yerler. Oralarda, o sularda dolaşmak. Oradaki birikimi derleyip toparlamak.

Yoksa, yaşamımda kopuş gerçekleştiremeyeceğim yegane alan “yazı”dır. O Latince deyiş hep dilimin ucunda: “Scribendo cogito / Yazarak düşünüyorum.”

2000’li yılların başlarından beri mutfağında, yazı işlerinde de çalıştığım, İzmir’de yayınlanıp Ege kentlerinde dağıtımı yapılan günlük bir bölge gazetesinde “ufarak”, “kısacık”, “kurmacadan denemeye ilmek atan” yazılara devam edeceğim. Ama asıl yazı çalışmaları “yazınsal” alanda sürecek.

***

Ve…

soL Portal Akademisi’ne “bir okur” olarak devam ediyorum.

Edeceğim.

Bugüne kadarki okumalarınız, değerlendirmeleriniz, eleştirileriniz, önerileriniz, katkılarınız, paylaşımlarınız için teşekkürler.

[email protected]