Possunt quia posse videntur…

KENTİN SESİ - MANİSA Yazıları

Yazının başlığı Latince bir deyiş... Sebeb-i hikmeti ise yazının sonunda...

29 Mart 2009 yerel seçiminin üzerinden tam 17 gün geçti.

O günden beri kalemi hiç almadım elime.

Manisa'da sandıklar açıldı, herkes sonuçları gördü, değerlendirmeler yapıldı, herkes konuştu, etekteki taşlar döküldü, şapkalar öne alınıp düşünüldü.

İlk şaşkınlık gelip geçti, ama AKP'yi delip geçti.

En sonda söyleyeceğimi en başta söylemem gerekirse...

"Manisa'da seçimin galibi, AKP kazanmasın da kim kazanırsa kazansın diyenlerdir. Manisa'da seçimin galibi (liberalizm, piyasacılık, milliyetçilik, muhafazakarlık, mukaddesatçılık karşıtı olmayan) AKP karşıtlarıdır."

Nokta!

***

"Bülent Arınç'a zimmetlenmiş kent" diye bilinen, AKP'lilerin "çantada keklik" olarak gördüğü Manisa'da belediye başkanlığını MHP'nin adayı Cengiz Ergün kazandı.

Manisalı seçmen 1950'lerden bu yana süregelen geleneği bozmadı: DP, AP, ANAP, DYP, AKP zincirine MHP halkası da eklenmiş oldu.

Kentte "sağcı, milliyetçi, muhafazakar, mukaddesatçı, piyasacı" siyasi yapı bir kez daha onaylandı seçmen tarafından.

Tek parti döneminden sonra yerel yönetimi hiç alamayan CHP, yine yerel iktidarın çok uzağında kaldı.

22 Temmuz 2007 seçiminde bir ivme kazanan sol-sosyalist-komünist oylar ise gözle görünür biçimde geriledi.

Manisa'nın hâl-i pür melâli böyledir.

***

Şimdi (eğri değil) doğru oturup doğru konuşma zamanı.

Manisa'nın fotoğrafını doğru okuma zamanı.

Evet, Manisa 1950'den beri onay verdiği "sağcı, milliyetçi, muhafazakar, mukaddesatçı, piyasacı" siyasi yapıya destek verdi. Doğru.

Belediyeyi MHP kazandı gibi görünüyor, ama şunu tespit etmek gerekir: Manisalı seçmen "siyasi parti MHP"ye oy vermedi. Popüler aday Cengiz Ergün'e oy verdi. Cengiz Ergün MHP'li değil. Hatta seçimden önce MHP'nin kapısından bile geçmiş değil. Liberal, zengin, müteahhit bir işadamı, ailesinin CHP'li olduğu söyleniyor.

Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: MHP aday olarak Cengiz Ergün'ü değil de, parti içinden başka bir adayı gösterseydi, seçimi zor alırdı. Kim alırdı peki? Elbette AKP alırdı. Buna şüphe yok. MHP de ikinci parti olurdu.

Bu değerlendirmeden çıkan şu ki: Manisalı seçmen, AKP'nin yıpranmış, mahkemelik olmuş, geçen beş yılda pek de sempati toplayamamış adayı Bülent Kar'ı değil de, onun yerine MHP'nin popüler adayı Cengiz Ergün'e oy verdi.

Yani Manisalı seçmen, "liberalizme", "milliyetçiliğe", "muhafazakarlığa", "piyasacılığa" oy verdi.

Aktörler değişti, siyasal hat değişmedi.

Kentteki havayı gözlemliyorum iki haftadır.

MHP adayı Cengiz Ergün'ün kazanmasına sevinen CHP'liler mi ararsınız, DP'liler mi arasınız, ANAP'lılar mı ararsınız, İşçi Partililer ve SHP'liler mi ararsınız... Hatta sevinen AKP'liler bile var.

Ciddi ciddi esen bir rüzgar bu. Somut olarak görünüyor.

Bu duruma sevinenlerin argümanı şu: Aman AKP kazanmadı ya, kim kazanırsa kazansın!

AKP karşıtlarının estirdiği rüzgarın zaferi bu! Ama liberalizm, milliyetçilik, piyasacılık, Amerikancılık karşıtlarının değil... Sadece AKP karşıtlarının estirdiği rüzgar bu!

***

Bülent Arınç faktörü Manisa'da çok önemli. Son yıllarda AKP'liler ile AKP karşıtları arasındaki gerilimli tartışmaların aktörü Bülent Arınç... Her demecinde, her ağzını açışta, her hareketinde ahaliyi gerim gerim geren, antipati merkezi haline gelmiş bir Bülent Arınç, son yıllarda Manisa'da da "nefret" uyandırmaya başlamıştı.

AKP'li Belediye Başkanı Bülent Kar ile Manisa Milletvekili Bülent Arınç'ı, ortak bir "Bülent" parantezine alırsak, "Bu seçim Manisa halkının Bülent KARINÇ'la hesaplaşması" diyebiliriz.

***

"Bu hesaplaşmadan sol, sosyalist, komünist siyaset kazançlı çıkmış mıdır?" sorusuna, ne yazık ki "evet" diyemiyoruz.

"Bu hesaplaşma sol, sosyalist, komünist siyasetin sayesinde ve lehine mi gelişmiştir?" sorusunda da maalesef "evet" yanıtını veremiyoruz.

Manisa'da 2004 yerel ve 2007 genel seçimlerine göre, sol, sosyalist, komünist oyların toplamı gerilemiştir 2009'da.

Bunun önemli bir nedeni de "CHP'ciliğin yeniden hortlatılması"... Ve "AKP'yi devirelim de nasıl devirirsek devirelim, yerine kim gelirse gelsin" sorumsuzluğunun, adamsendeciliğinin kışkırtılması...

Solcuların, sosyalistlerin, komünistlerin bir şey yapması gerekiyor demek ki...

Demek ki bir şey yapmak, bir müdahalede bulunmak gerekiyor.

O "bir şey" nedir, şimdi oturup bunu konuşmak lazım.

"Bir şey yapmak" deyince aklıma hep, sevdiğim Latince deyiş gelir: Possunt quia posse videntur...

Türkçesi: YAPABİLİRLER, ÇÜNKÜ YAPABİLECEKLERİNİ DÜŞÜNÜYORLAR.

İşte soru budur: Yapabileceğimizi düşünüyor muyuz? İçtenlikle, dürüstlükle yanıt vermemiz gereken bir soru.

Yapabileceğimizi düşünüyor muyuz?

Düşünüyorsak... Yapabiliriz!

***

Madem ki Latince deyişlerden açıldı söz. O halde yine bir Latince deyiş olsun, son söz:

Gutta cavat lapidem non vi, sed s&aeligpe cadendo... Türkçesi: Suyun taşı delmesi, gücünden değil sürekliliğindendir.

Ve yine Latince bir olimpik motto: Citius, Altius, Fortius... Türkçesi: Daha hızlı, daha yukarı, daha güçlü!