Manşetten Yalanlar, Yalandan Manşetler

KENTİN SESİ – MANİSA Yazıları

Ortak özellikleri belli…

Pembe tabloya bayılıyorlar.

Bülent Arınç’a hayranlar.

İktidar partisine “güzelleme” yazmayı seviyorlar.

İktidar partisi yöneticilerine “koçaklama” düzmek içlerini gıcıklıyor.

Manisa’nın “büyük”, “güzel”, “gelişen”, “mutlu”, “refah içinde”, “çağdaş” bir kent olduğuna iman etmişler.

Kahvehanelerde biriken işsizleri görmüyorlar. Toprağını satıp savıp kent merkezinde bir fabrikada iş aramaya gelen çiftçiyi görmüyorlar. Kirasını, vergisini ödeyemeyen esnafı görmüyorlar. Kapanan kepenkleri, sokağa atılan işçileri görmüyorlar. Yoksulluğu görmüyorlar. Her geçen gün daha da çirkinleşen kenti görmüyorlar. Etikten ve estetikten yoksun iri bir kasaba haline geldiğimizi görmüyorlar.

Ortak özellikleri belli…

***

Manisa…

Nüfus büyüklüğü bakımından 13’ncü…

Sanayi üretimi bakımından 6’ncı…

Vergi gelirleri bakımından 14’ncü…

Sosyo-ekonomik gelişmişlik bakımından 25’nci…

Ama gelgelelim 2009 yılında aldığı kamu yatırımlarında 81 il arasında tamı tamına 36’ncı sırada Manisa.

Otuzaltıncı.

***

Tablo böyleyken, AKP’li vekiller, iktidar partisi yöneticileri ağızlarını her açışlarında mangalda kül bırakmıyorlar. Neler neler yaptıklarını, ne hizmetler getirdiklerini ballandıra ballandıra anlatmaktan en küçük bir utanç duymuyorlar.

Milletin gözünün içine baka baka yalan söylemekten en ufak bir hicap duymuyorlar.

Fabrikadaki, tarladaki, banka kuyruklarındaki, çarşıda pazardaki çığlığı duymuyorlar.

Sürekli konuşuyorlar. Susmamacasına. Bıkıp usanmadan konuşuyorlar. Yapıp ettiklerini anlatıyorlar.

Oysaki tablo ortada.

***

İki laflarından biri “Avrupa’nın en iyi ve en uygun yatırım kenti olduk” cümlesi. Papağan gibi bunu tekrarlıyorlar. Financial Times dergisinin anketinden öyle çıkmış! Bıkmadan bunu tekrarlıyorlar.

Havada salınan karbon monoksit gazından dolayı aksırıp tıksırmadan sokağa çıkılamayan çıkılsa da araba park edecek yer bulunamayan bulunsa da yanı başınızda mantar gibi biten görevliye otopark ücreti ödemek zorunda kalınılan bir kent bu!

Tıklım tıkış, gri, kasvetli binaların insanı boğduğu sokaklar, nefes alacak bir genişliği bile olmayan caddeler, karşıdan karşıya geçmenin cambazlıkla eşdeğer olduğu yollar, sağanak yağmurda işyerlerini sel sularının bastığı çarşılar, en ufak fırtınada bile kesilen elektrikler…

Neymiş: Avrupa’nın en uygun yatırım kentiymiş… Yesinler!

***

Geçen yıl da söylemiştim bu köşeden: Sıkılıyor insan bu şehirde…

Ağır, kasvetli, insanın omuzlarına yük gibi binen bir hava var bu şehirde…

İnsanı yabancılaştırıcı, uzaklaştırıcı, içe kapanışlarla bezginleştirici bir şeyler var.

Bunaltıcı, bungun, sıkıcı…

Kentin ağababalarından sıkıldım. Birbirini ağırlayan körlerle sağırlardan sıkıldım. Onlara çanak tutan “majestelerinin gazetelerinden” sıkıldım. Kör muhalefetten, sağır partilerden, dilsiz gazetecilerden sıkıldım.

Perdesiz sinema, çıkmayan dergi, açılmayan sergi…

Yazmayan kalem, okunmayan kitap, yağmayan yağmur…

Absürd bir atmosfer var bu şehirde…

Ionesco’yu, Beckett’i mezarında ters döndürecek gelişmelere sahne oluyor bu şehir…

Ağır bir hava var bu şehrin üstünde…

***

Çizilen onca pembe tabloya, iktidar partisine yapılan onca yalakalığa karşılık alınan kamu yatırımları bakımından 36’ncı sıraya düşüldüğünü yazamayan gazeteler var bu şehirde…

Tıpkı, Sümerbank Manisa Pamuklu Mensucat fabrikasının özelleştirme adı altında rant kapısı haline getirildiğini yazamadıkları gibi…

Ve daha pek çok gerçeği yazmaya cesaret edemedikleri gibi…

[email protected]