Dünya Döndükçe O Koltukta Oturasıca!... AHMET ÇINAR (Manisa)

Bu yazıyı yazmayacaktım.

Vallahi de yazmayacaktım, billahi de yazmayacaktım.

Manisa Belediye Başkanı Bülent Kar'la ilgili yazı yazmamaya kendi kendime söz vermiştim.

Methiye, yıkama, yağlama yazılarından geçilmeyen Manisa basınında, sadece ve sadece benim "eleştirel" tonda yazılar yazıyor oluşum, bana bile batmaya başlamıştı.

Amma velâkin...

Beş yaşındaki yeğenim elinde bir kumbarayla çıkagelince, "bu kadarında da pes" dedim. Daha başka şeyler de dedim ama onları burada yazamam ki. (Siz noktalı yerleri tamamlarsınız artık!)

***

Yeğenim, Manisa Belediyesi'nin okul öncesi eğitim hizmeti veren kreşine başladı geçen hafta.

Buna diyecek yok. Her belediyenin yapması gereken bir hizmet bence.

Kreşe başladığı gün, henüz okuma yazma bile bilmeyen miniklerin eline birer kumbara tutuşturmuşlar. Konserve kutusu büyüklüğünde teneke bir kumbara.

Vallahi buna da diyecek yok. Miniklere tasarruf fikrini aşılamak için, güzel bir proje.

İtirazım kumbaraların üstündeki fotoğrafa.

Hani, Manisalıların hangi köşeyi dönseler, hangi meydana çıksalar zırt pırt karşılarına çıkan devasa Bülent Kar fotoğrafları var ya...
İnsan boyunu aşan kocaman kocaman Bülent Kar posterleri var ya...

İşte o fotoğraflardan birini, mini mini bebelere dağıtılan teneke kumbaraların üstüne de basmışlar!

Dünya döndükçe belediye başkanlığı koltuğunda oturasıca Bülent Kar'ın gülümseyen yüzü, teneke kumbaranın üzerinden bize bakıyor.
Tatlı mı tatlı, sempatik mi sempatik, öylece gülümsüyor.

İnsan şöyle on dakika baksa, gelecek seçimde oy veresi gelir!

***

Kendi kendime söylendim...

Yahu tamam, meydanlarda, caddelerde, bulvarlarda, afişlerde, broşürlerde, davetiyelerde, el ilanlarında, yıllıklarda, ajandalarda, Manolya Meydanı'nda, Tarzan Meydanı'nda, Cumhuriyet Meydanı'nda, Lale Meydanı'nda, kentin ucunda bucağında, her köşesinde "Bülent Kar", bize gülümsüyor.

Eyvallah!

Tamam da, dört beş yaşındaki bebelere verdiğiniz kumbaraların üstünde ne arıyor o fotoğraflar yahu!

Bebe bunlar be, bebe!

Oy kullanmaz, okuma yazma bilmez, siyasetten anlamaz...

Niçin ama niçin!

Belediye meclis üyesi olmadığım için öyle çok Avrupa kenti görmüşlüğüm yoktur, ama hiç görmedim de değil... Gördüğüm Avrupa kentlerinde, hadi geçiniz, gördüğüm Ortadoğu kentlerinin hiçbirinde, "belediye başkanının fotoğraflarını sağa sola yapıştırma histerisine" rastlamadım.

Bir tarihte Atina'ya gitmiştik, Atina Belediye Başkanı'nı belediye binasında gördük, sonra Selanik'e gittik, Selanik belediye başkanını da bir iş hanının beşinci katındaki ofisinde gördük.

Nedense, Bülent Kar'ın heykelini dikme girişiminde bulunmadılar henüz.

Sanırım heykel dikmeye utandıkları için, dev posterlerle yetiniyorlar.

***

Ben, belediyede bu işlerle uğraşanlara, daha çok göze girebilecekleri bir öneride bulunayım.
Siyasal İslamcıların bir zamanlar dillerinden düşürmedikleri bir marş vardı.

Sayın Bülent Kar o zamanlar DYP'de at koşturduğu için belki bilmez, ama yanında çalışan Milli Gençlik Vakfı kökenli arkadaşlar gayet net anımsayacaklardır.

Nasıldı o marş:

Kör dünyanın göbeğine
Hak yol İslam yazacağız.
Kuşların gözbebeğine
Hak yol İslam yazacağız.
İşte bu marşı, Sayın Bülent Kar'a uyarlasınlar.
Aşağı yukarı şöyle bir şey çıkar ortaya:
Yola, ağaca, pınara
Esen yele,yağan kara
Yağmur yüklü bulutlara
Ah, Bülent Kar yazacağız...
Koç burcuna yay burcuna
Bebeklerin avucuna
Minarelerin ucuna
Hey, Bülent Kar yazacağız...
Ve bu marş eşliğinde yeri göğü, dört bir yanı Bülent Kar fotoğraflarıyla donatsınlar.
Nasıl öneri ama...

***

Ya da biraz daha sosyal demokrat kökenli arkadaşlar var belediyede, onlara da Paul Eluard'ın şiirini öneririm.

Hani Zülfü Livaneli'nin bestelediği şiir var:
Okulda defterime,
Sırama ağaçlara,
Okunmuş yapraklara,
Bembeyaz sayfalara,
Yazarım adını.

Mübarek Paul Eluard, sanki bu şiiri Bülent Kar için yazmış.

Sosyal demokrat kökenli arkadaşlara da işte bunu öneriyorum, şöyle diyebilirler:
Yaldızlı imgelere,
Toplara tüfeklere,
Kralların tacına,
En güzel gecelere,
Günün ak ekmeğine,
Yazarım adını,
Tarlalara ve ufka,
Kuşların kanadına,
Gölgede değirmene yazarım,
Uyanmış patikaya,
Serilip giden yola,
Hınca hınç meydanlara adını,
Ey Bülent Kar!

***

Ben burada Paul Eluard'tan da, Livaneli'den de özür diliyorum elbette.

Ama arkadaşlar, yaşanan şey kara mizahtır.

Şakayı bir yana bırakalım ve bir an düşünelim.

Manisa'nın onca değerinin, yazarının, çizerinin, şairinin, ressamının (Kenan Evren'den söz etmiyorum!), düşünürünün, bestekarının adı bile anılmazken, bu kişilerin isimleri bir sokağa bile verilmezken, tuhaf bir histeri halinde adım başını Bülent Kar fotoğraflarıyla, posterleriyle donatmak...

Nasıl bir akıl fikir tutulmasıdır yahu!

Dışarıdan gelen, Manisa'yı bilmeyen, tanımayan birisi Manisa'da bir saat gezse, "Kimdir Bülent Kar, bu kentin kurucusu mu" demekten kendini alamayacaktır.

Bu, tam bir üçüncü dünya ülkesi yöneticisi psikolojisidir.

Bu, tam bir geri kalmış memleket idarecisinin ruh halidir.

İşini tam ve iyi yapan bir belediye başkanının, kenti fotoğraflarıyla donatmasına gerek yoktur.

Halk memnunsa, halkın keyfi yerindeyse siz fotoğrafınızı halkın burnuna dayasanız da verir oyunu, dayamasanız da.

Halk memnun değilse, halkın keyfi kaçıksa Spil dağının zirvesinden aşağıya doğru posterler sarkıtsanız faydası olmaz.

Yakından iki örnek verelim.

Dikili'de bir tek Osman Özgüven fotoğrafı göremezsiniz, ama Osman Abi halkın sevgilisidir. Dikili halkı üçüncü kez seçmeye hazırlanıyor Özgüven'i.

Rahmetli Piriştina'nın fotoğrafları ne zaman asıldı sağa sola biliyor musunuz? Öldükten sonra. Piriştina yaşamını yitirdikten sonra, İzmir halkı dört bir yanı onun fotoğraflarıyla donattı.

Yapmayın, etmeyin, komik durumlara düşmeyin.

***

Diyeceksiniz ki, eleştirilecek bir yığın konu varken, niye fotoğraflara taktın?

Birincisi ben takıntılı, huzursuz, biraz da rahatsız bir adamım.

İkincisi ben de insanım, benim de canım var, her köşe başında gülümseyen bir Bülent Kar posteri görmekten illallah geldi.

Üçüncüsü, Manisa Belediyesi tarihinde ilk kez "görevi zincirleme şekilde kötüye kullanmaktan" yargılanan ve iki kez "yargılanmasına izin verilen" bir belediye başkanının fotoğrafının zırt pırt karşıma çıkmasından sıkıldım.

Dördüncüsü, o Bülent Kar fotoğrafları ve posterleri, Sayın Kar'ın cebinden ödediği değil halkın ödediği vergilerle bastırılıyor, mizampe ediliyor, dağıtılıyor, asılıyor. Bizim paramızla bize kendi reklamını yapan bir belediye başkanı görmekten gına geldi...

Beşincisi, minicik bebelere dağıtılan kumbaraların üstünde aynı kişinin fotoğraflarını görmek, bardağı taşıran son damla oldu...

***

İşte bu yazıyı da bunun için yazdım.

Yoksa, dünya döndükçe o koltukta oturasıca Bülent Kar'ı üzmek, aklımın ucundan bile geçmez.

Oh beee, kaç gündür ruhuma hicran olmuştu.

Yazdım kurtuldum!