İnat etme, hangi milliyetten olduğunu değil, hangi sınıftan olduğunu fark et. Bil. Gereğini yap.

Bir Panelin Ardından Memleket İzlenimleri AHMET ÇINAR

KENTİN SESİ - MANİSA yazıları

Panel Manisa'daydı.

Konu "Felaketin Eşiğinde" idi.

Kentin en merkezi salonunda yapıldı.

Konuşmacılar TKP Genel Başkanı Aydemir Güler, Yurtsever Cephe İşçi Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Ali Önder Öndeş, İktisatçı-Yazar Alper Birdal'dı.

Memleketin ve dolayısıyla Manisa'nın niçin felaketin eşiğinde olduğu, bu eşiğe nasıl gelindiği, felaketten çıkış yolları uzun uzun konuşuldu.

Ali Önder Öndeş, cumhuriyetin kamuculuk gibi, laiklik gibi, halkçılık gibi sosyal ve siyasal değerlerinin nasıl sistemli bir biçimde yok edildiğini anlattı. Bu değerlerin yerine gerici, liberal, kapitalist, kâr hırsının öne çıktığı, bencil, ikiyüzlü değerler sisteminin nasıl konulmak istendiğini en ince ayrıntılarıyla anlattı.

Ardından sözü Alper Birdal aldı. Yaşanan ekonomik krizin kökenlerini, kapitalist sistemin bu noktaya nasıl geldiğini, emperyalist ve kapitalist sistemin, işçilerin tepesine nasıl yıkılmaya başladığını, rakamlarla, istatistiklerle, örneklerle ortaya koydu.

Son sözü Aydemir Güler aldı, memleketin bölünme noktasına geldiğini, "Kürt sorunu" denen sorunun doğru tanımlanması gerektiğini, Kürt sorununun Brüksel'de, Erbil'de, Washington'da çözülemeyeceğini, bilakis memleketimiz sınırları içinde çözülebileceğini, Amerikan ve Avrupa emperyalizminin Kürt sorununu kullanarak emellerine ulaşmaya çalıştıklarını, yoksul Kürt emekçilerinin bu oyuna gelmemesi gerektiğini somut örneklerle vurguladı.

Gerçi bu haber, iki-üç gün önce www.sol.org.tr'de yayımlandı. Belki okudunuz, belki de atladınız.

***

Peki ben bütün bunları niçin tekrar anlatıyorum.

Nedeni şu:

Memleketimden "vahim" bir insan manzarası sunmak için.

Manisa'nın bir salonunda insanları yoksulluğa sürükleyen ekonomik kriz, yoksullaşma, açlık konuşuluyor.

Manisa'nın bir salonunda cumhuriyetin temel sosyal ve siyasal değerlerinin nasıl yok edildiği konuşuluyor.

Manisa'nın bir salonunda, ülkenin emperyalist bir tezgahla "çat" diye orta yerinden çatlayacağı konuşuluyor.

Sonra soru-yanıt bölümüne geçiliyor.

Salondan toplam üç soru-katkı-eleştiri geliyor.

Üç sorunun temelinde ne var biliyor musunuz?

Milliyetçilik.

Milliyetçilik mikrobunun, habis bir virüs gibi toplumun kılcal damarlarına nasıl yayıldığını, ben o salonda gördüm.

Gördüm ve açıkçası ürktüm.

***

"Açsın, yoksulsun, sömürülüyorsun ve üstelik soyuluyorsun" diye seslenilen bir vatandaş, kalkıp "Neden millici değilsiniz?" diyordu.

***

"Cumhuriyetimizin aydınlanmacı, kamucu, halkçı değerleri bir bir yok ediliyor, memleket ortaçağ karanlığına sürükleniyor" diye seslenilen bir başka vatandaş, "Niçin konuşmalarınızda Türklüğü öne çıkarmıyorsunuz" diyordu.

***

"Memleket bölünüyor, sömürülen Kürtler emperyalizm tarafından fena halde kullanılıyor" diye seslenilen başka bir vatandaş da, "Kürtlerin açlıkla, yoksullukla, sömürüyle, şeyh-şıh-aşiret feodalitesiyle bir dertleri, bir sorunları yok, bu salonda DTP toplantı yapsaydı iğne düşecek yer bulunmazdı" demeye getirip salonu terk ediyordu.

***

İki Türk ve bir Kürt milliyetçisinin soru, değerlendirme ve yaklaşımları, memleketin "hal-i pürmelâline" dair net bir fotoğraf sunuyordu.

Türk ve Kürt milliyetçiliğinin, insanları nasıl bir akıl tutulmasına sürüklediğini açık ve de berrak bir şekilde görüyorduk.

Türk ve Kürt milliyetçiliğinin, insan aklına saldırısına, üzülerek tanık oluyorduk.

"Kurtlar Vadisi toplumunun" nasıl kamplaştığını acıyla gözlemliyorduk.

Peki bu işler üzülmekle ve süzülmekle biter mi?

Hayır!

Asla!

***

Yurtseverlere düşen görev şudur:

Milliyetçilik diye ter ter tepinen, akıl tutulması mağduru yoksullarımıza, açlarımıza, sömürülenlerimize, kullanılanlarımıza inatla ve ısrarla bir şey söyleyeceğiz.

Türk de olsan, Kürt de olsan sömürülüyorsun.

Türk de olsan, Kürt de olsan yoksullaştırılıyorsun.

Türk de olsan, Kürt de olsan açlığa mahkum ediliyorsun.

Türk de olsan, Kürt de olsan soyuluyorsun.

Türk de olsan, Kürt de olsan emperyalist planların parçası haline getiriliyorsun.

Onun için gel, inat etme, hangi milliyetten olduğunu değil, hangi sınıftan olduğunu fark et. Bil. Gereğini yap.

Sınıfınla ol. Sınıfınla buluş. Sınıfınla birleş. Sınıfınla örgütlen. Sınıfta mücadele et.

Çıkış da burada, kurtuluş da.

Sınıfta.

Sınıfa gel sınıfa...

Yurtseverlere düşen iş, her yerde, her gün, her dakika bunu söylemektir, bunu vurgulamaktır, bunu konuşmaktır, bunu düşünmektir.

Budur.