Beraat etmiş bir yazı…

KENTİN SESİ-MANİSA Yazıları

Geçen yılın Eylül ayında Manisa’da yayımlanan yerel haber gazetesindeki köşemde bir yazı kaleme getirmiştim.

Murathan Mungan’ın adeta bir atasözü haline gelen “Türkiye’de her şey olabilirsiniz, sadece rezil olamazsınız” cümlesinden yola çıkarak genel bir “rezil” tarifi yapmıştım.

Yazı 17 Eylül 2008 günü yayımlandı.

Yazının son paragrafında bir kehanette bulunmuş, “Şimdi ister misiniz, bu yazıyı okuyan reziller, ‘evet o rezil benim’ deyip alınganlık göstersinler de bizi mahkemeye versinler” demiştim.

Yazı yayımlandı.

Fotokopiler kentte elden ele dolaştı.

Bir ay geçti geçmedi, bir işadamı beni mahkemeye verdi. Söz konusu yazıda kendisini kastettiğimi savunan işadamı, beni hakaret etmekle, kendisini küçük düşürmekle suçluyordu. Cezalandırılmamı talep ediyordu.

Manisa 4. Asliye Ceza Mahkemesi’ne çıktım ilk olarak. Yargıç görevsizlik kararı verip dosyayı bir alt mahkeme olan 2. Sulh Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. 2. Sulh Ceza Mahkemesi’ne çıktım, oranın yargıcı da görevsizlik kararı verip dosyayı bir üst mahkeme olan 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderdi.

Nihayet dün 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargıç karşısına çıktım ve beraat ettim.

Çünkü kaleme getirdiğim o yazıda, genel geçer bir “rezil” tanımı yapmıştım, bir kent, bir ülke, bir firma, bir kuruluş, özel ya da tüzel bir kişilik adı kullanmamıştım.

Bu durumda yazıdan alınganlık gösteren dünyanın tüm rezillerinin beni mahkemeye vermesi gerekiyordu. Gelin görün ki bir kişi alınganlık gösterdi, “O kişi benim” dedi ve bana ceza davası açtı. Neticede yargıç beraat kararı verdi.

***

İşte o beraat etmiş yazıyı burada yayımlıyorum.

Fena halde alınganlık gösteren, “Ahmet Çınar’ın tarif ettiği kişi benim” diye durumdan vazife çıkarıp beni mahkemeye veren işadamına teessüflerimi bildirerek yeniden yayımlıyorum bu yazıyı.

Beraber okuyalım…

***

“Son zamanlarda en sevdiğim ve sık tekrarladığım bir söz var.

Sözün sahibi, şair Murathan Mungan.

Şöyle diyor Mungan: Bu ülkede her şey olabilirsiniz, sadece ve sadece rezil olamazsınız.

Bu ülkenin kazık gibi, taş gibi gerçeklerindendir bu.

Maalesef!

Ne yazık ki!

Bu ülkede muhtar, dernek başkanı, profesör, milletvekili, bakan, başbakan, işadamı olabilirsiniz.

Milyon dolarlara hükmeden bir zenginken, el avuç açan bir düşkün durumuna da düşebilirsiniz.

Pazarlarda don sutyen satarken, taşralı türedi bir zengin de olabilirsiniz.

Yani bu memlekette her şey olabilirsiniz, her pozisyona ulaşabilirsiniz.

Ama…

Bu memlekette yalnızca ve yalnızca rezil olamazsınız.

Çünkü artık bu memlekette, bu topraklarda “rezalet” kavramı yerin dibine girmiştir.

Uğraşsanız da didinseniz de “rezil” olamazsınız.

***

İstediğiniz kadar, kendinize ait ekranlarda “saray soytarılığı” yapın…

İstediğiniz kadar, makam mevki sahiplerinin önünde taklalar atın…

İstediğiniz kadar, iktidar partisi milletvekillerine el ense çekip şirinlik edin…

İstediğiniz kadar, yaşadığınız kentin, kasabanın iliğini kemiğini sömürün…

İstediğiniz kadar, adınız “kazıkçıya” çıksın…

İstediğiniz kadar, yaşadığınız kentin valisiyle, kaymakamıyla aynı fotoğraf karesinde görünebilmek için hoplayıp zıplayın…

İstediğiniz kadar, milletin gözünün içine baka baka, her yaptığınız işi bu kent için yaptığınız yalanını söyleyin…

İstediğiniz kadar, kendinize afili unvanlar, pozisyonlar, kartvizitler yaratmaya çalışın…

İstediğiniz kadar, ilginç el kol hareketleriyle dikkat çekmeye çalışıp, kent halkına şirin görünmeye çalışın…

İstediğiniz kadar, kentin size benzeyen, size özenen tipleriyle ittifaklar kurup, kirli kazanç yollarıyla hap yapıp para kapmaya bakın…

İstediğiniz kadar, yaşadığınız kentin kamu yöneticilerini, kurumların amirlerini tatlı-sert bir üslupla tehdit edin, onlara üstü çok çok örtülü şantajlar yapın…

İstediğiniz kadar, kentin önde gelen güç sahibi siyasetçilerini kafakola almaya çalışın…

İstediğiniz kadar “Zübükzade İbraam Efendi” kılığına bürünün…

İstediğiniz kadar, şirinlik muskası takarak, tüm bu rezillikleri örtmeye çalışın…

Evet…

Tüm bunları yapın ve yapmaya devam edin…

Merak etmeyin… Rezil olmazsınız…

Çünkü bu memlekette her şey serbesttir…

Sadece ve sadece rezil olmak yasaktır…

Yaptıklarınız, ettikleriniz yanınıza kâr kalır… Ve asla rezil olmazsınız…

***

Kendi aralarında sohbet ederken sizi ayıplayanlar, sizi görünce önlerini iliklemeye devam edeceklerdir.

Aslında sizi günahı kadar bile sevmeyen kent sakinleri, şirretinizden ve çirkefinizden çekindikleri için sizinle kavga etmeyi göze alamayacaklardır.

Size yolda selam bile vermek istemeyenler, sizi görünce “Ah beyefendi iyi ki varsınız” gibi laflar edip önünüzde bin takla atacaklardır.

Aslında sizi karınız, çocuklarınız, öz kardeşiniz bile sevmeyecektir. Ama ne yapsın garibanlar, onları da ellerinden, kollarından, midelerinden ve ruhlarından yakalayıp kulunuz köleniz haline getirmişsinizdir.

Sizden kurtuluş yoktur, bunu herkes bilir.

Valisi de bilir, mebusu da bilir, rektörü de bilir, müdürü de bilir, amiri de bilir, memuru da bilir, esnafı da bilir, vatandaş da bilir.

Bilir ama ne yapsın zavallılar.

Çirkefsinizdir, şirretsinizdir.

Erkeğin şıllığı olur mu demeyin, siz erkeğin şıllığısınızdır.

Siz hiç rezil olmazsınız…

Merak etmeyin.

Zaten ne demiş atalarımız: Rezillik gelip geçici, Allah vücut sağlığı versin.

Amin!

***

İşte böyle bir yazı çıktı ortaya.

Bilmem beğendiniz mi?

Şimdi ister misiniz, bu yazıyı okuyan reziller, “Evet o rezil benim, o rezil biziz” deyip alınganlık göstersinler de, bizi mahkemeye versinler.

Yaparlar mı yaparlar vallahi.

Adı üstünde: Rezil…”