"Anayasa onu ortaya çıkaracak koşullara bağlıdır. Devrim olur, yeni bir anayasa da peşine gelir. Asıl iş o yeni koşulların yaratılmasındadır, yazımda değil."

'Yenidoğan' Anayasası mı?

Büyük bir felaketle karşı karşıyayız. Küçük çocukların katledildiği, kadınların öldürüldüğü, öğrencilerin intihara sürüklendiği, uyuşturucunun kol gezdiği, dünyaya gözlerini yeni açmış bebeklerin kâr hırsına kurban verildiği iğrenç bir düzen hüküm sürüyor ülkemizde. Toplumsal çürümenin dip noktalarını gösteren insanlık dışı örnekler üst üste geliyor. 

Bu düzeni tarihin çöplüğüne süpüremediğimiz her güne lanet olsun çünkü her yeni gün yeni kurbanlar anlamına da geliyor!

İşte biz ülkemize baktığımızda böyle bir manzarayla karşı karşıya kalıyorken bir taraftan da usul usul anayasa gündemine çekildiğine şahit oluyoruz Türkiye’nin. 

Anayasa nasıl yapılır?

Şu televizyonlara bol bol çıkan cinsten en iyi hukukçuları, toplum bilimcileri, ekonomistleri, stratejistleri ve akla gelebilecek her türden başka “uzman” zevatı toplayıp getirip bir hafta bir salona kapatsak ve bir anayasa yazmalarını istesek herhalde ortaya bir ürün çıkar. Artık neye benzer o ürün bilemiyoruz ama anayasanın böyle yalnızca teknik bir işlem olmadığını ve çeşitli uzmanlıkların bir tür bileşkesi olmanın çok ötesinde anlam ifade ettiğini gayet iyi biliyoruz. 

Anayasa onu ortaya çıkaracak koşullara bağlıdır. Devrim olur, bu yeni tarihsel, siyasal, toplumsal koşullara uygun ve ayağını bunlara basan yeni bir anayasa da peşine gelir. Karşı-devrim keza benzer şekilde yeni bir dönemin başlangıcı anlamı taşıyorsa yine bir anayasaya ihtiyaç duyulacaktır. Bu anlamda asıl iş o yeni koşulların yaratılmasındadır, yazımda değil.

Şimdi yeni anayasa gündemine geri gelelim. Bugün Türkiye'nin içine sürüklendiği felaket tablosunu değiştirmeden anayasa değişikliğine öyle veya böyle, ucundan kıyısından teşne olanlar karanlığın normalleştirilmesinde pay sahibi değiller midir?

Aklınızı mı kaçırdınız? Böyle bir Türkiye'nin anayasasını mı yazacaksınız? 

Yenidoğan bebekleri, Narin’leri, Rabia Naz’ları, Sıla’ları, Gülistan’ları, Rojin’leri ve daha nicelerini katleden sisteme tüy mü dikeceksiniz?

Üstelik bunu “12 Eylül anayasasının değiştirilmesi gerek, cunta anayasası ortadan kaldırılmalı” diyerek mi yapacaksınız? Bu yapılanın 12 Eylül'de oturup cuntacılarla anayasa yazmaktan bir farkı var mı?

Bu yazacağınız anayasanın eğitim ve sağlık hizmetlerindeki özelleştirmeleri hedef alacağını, vahşi sömürü koşullarını en azından hafifleteceğini, toplumu karanlığa boğan tarikat düzeni ile hesaplaşacağını, emperyalist vesayet odaklarının oyuncağı olmuş Türkiye'nin bağımsızlığına vurgu yapacağını söyleyin hadi!

Ya da siz söylemeden biz söyleyelim. Biz bu çarkı geriye çevirmeden bu ülkenin haramilerine yeni anayasa yazdırmayacağız. Bu çark geriye döndüğünde yani Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları sırtlarındaki asalaklarlardan kurtulduklarında, işte o güzel Türkiye için yeni bir anayasa yazılacak elbette. Ama öncesinde yapılacaklar var.

Bugün bu haramilerin düzenini meşrulaştırma pahasına kendi ince hesapları, dar çıkarları için anayasa gündemini kaldıraç olarak kullanmaya niyetlenenleri halkımız görüyor. Bu Türkiye'yi ateşe atmaktır, halkımızı daha da ağır bir tabloya fütursuzca sürüklemektir. Tarih karşısında hesabı da ağır olacaktır.

Amerikancılık, piyasacılık ve tarikatçılık Türkiye'yi bu hale getiren saldırının ayakları. Kaynakları da bir: Sermaye sınıfı!

Bunun anayasasını yazdırmayız. 

İslamcılaşmayı demokratikleştirme aracı olarak dayatamayacaklar. Emperyalist vesayet araçlarını, NATO, ABD, AB hamiliğini kabullendiremeyecekler. İşçi sınıfını sermaye sınıfının çeşitli bölmeleri arasındaki iç çekişmelerden medet umar pozisyona hapsedemeyecekler. 

Denemiş ve başaramamışlardı. Türkiye'de AKP barışı, sermaye barışı, ABD barışı yoktur, mümkün değildir. Onların anayasası Cumhuriyetin değil, “Yenidoğan çetelerinin" Anayasası olur.

Cumhuriyet düşmanlarını gene püskürtecek ve onları bu ülkeden def edinceye kadar devam edeceğiz.