Cumhuriyetin bütün birikimleri harcandı, sermayenin birikimlerine dönüştürüldü. Büyük, pahalı, ölçüsüz bir otelden ibaret ülke bir bakıma. Mavi Vatan düşü o otelin pahalı odalarında kuruluyor haliyle.

Vatanın rengi

“Organize” Sedat Poker ifşaatı ile bize yeni bilgi vermedi ama bazı yeni ilişkilerin gazetecilerin ilgi alanına girmesine vesile oldu. Bunlardan biri Cihan Ekşioğlu adını, meşhur Paramount Hotel vesilesiyle, öğrenmiş olmamız. 

Tartışmalı otel sanılan tersine Cihan Ekşioğlu’nun en önemsiz yatırımlarından biri. Hatta bu tesis ile neden bu kadar ilgilendiği de muamma. Rusya’dan Dubai’ye, Libya’da Çeçenistan’a pek çok kritik bölgede önemli yatırımları var. Sahibi ve yöneticisi olduğu EKBA holding iktidar tarafından kollanıyor. İnşaat işlerinin yanında CEMD Defence, CEMD Technology, ICE Defence Savunma Teknolojileri ve Martebd INC şirketleri ile karlı ve stratejik önemi olan savunma sanayiine el atmış. Haliyle bir otele el koymak üzere tankla dalması mantıklı değil. Her neyse, otel birkaç kez el değiştirip sonunda ona kalmış. Neden, önemi nereden kaynaklanıyor bilemeyiz? Sonuçta işleri ile değil, “Paramount Fatihi” olarak geçti kayıtlara. 

EKBA Holding geçen yıl Türkiye’nin ilk “elektromanyetik drone savar” sistemlerini üreten “Harp Arge AŞ.”yi satın alarak bünyesine katmıştı. Türk Silahlı Kuvvetleri için geliştirdiği projelerle adını duyuran şirket, geçen sürede çeşitli ülkelere bu silahları satmayı başardı. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı kataloğuna da girdi. Yabancı şirketlerin de talip olduğu Harp Arge AŞ. Cumhurbaşkanlığının müdahalesiyle Ekşioğlu’nda kaldı.

Geçelim magazin kısmına; Cihan Ekşioğlu, Paramount Hotel’i tank marifetiyle fethettikten sonra “dünyaca ünlü” birçok ismin katıldığı doğum günü partileri, sosyete eğlenceleri ve ağırlamalar gerçekleştirdi. O partilere Hollywood yıldızlarını davet etti. Belli ki fotoğraf çektirmeyi seviyor; Süleyman Soylu, Binali Yıldırım, Tuğrul Türkeş, eski Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit o davetlere katılıp yanında poz verenler arasında. Bir de otelinde “Cihansız” poz verenler var. Veyis Ateş ve Rasim Ozan malumunuz. Günlüğü 100 bin liranın üzerinde olan otelden yolu geçmeyen “Çok Ünlü Kişi” yok gibi. Şaşırtıcı olan ise Orhan Gencebay ve Emekli General Cihat Yaycı’yı yan yana gösteren kare. 

Bana sorarsanız bu “Çok Ünlü Kişi”ler arasında en önemlisi Cihat Yaycı. Zira Yaycı “Mavi Vatan” doktrinin iki teorisyeninden biri. Ayrıca Türkiye-Libya arasındaki tartışmalı “Deniz Yetki Anlaşması”nın da mimarı. Konakladığı otelin sahibi Cihan Ekşioğlu Martebo Savunma Sanayi Şirketi aracılığıyla Avrupa’dan aldığı silahları Kuzey Afrika ülkelerine satıyor. Bunlar arasında, tabii, Libya da var.

Hatırlatayım, Paramount karesi Cihat Yaycı’nın Cihan Ekşioğlu ile yakınlığını gösteren ilk veya tek fotoğraf değil. Yaycı, Tayyip Erdoğan’ın görev yerini değiştiren kararnamesinden sonra istifa edince soluğu Ekşioğlu’nun makamında almıştı. O ziyaret fotoğrafında bir de yerli yersiz ulumasıyla ünlü eski MHP Milletvekili Cemal Erginyurt vardı. Erginyurt da Paramount müdavimlerinden biriydi. Sordular, nasıl ödediniz diye. “Ödemedim ki” dedi. “Fiyatını biliyor musunuz” sorusunu da “ödemedim neden fiyatını sorayım” diye savuşturdu.  

Vekil haklıydı, otel tartışması yanlış yerde yapılıyor. Belli ki otel ziyaretlerinin oda fiyatının ötesinde anlamları var; sabık general ile savunma sanayii patronunu buluşturmak gibi mesela. Hele Savunma Sanayi Başkanı da oteldeyse, odanın fiyatının hiçbir önemi yoktur, sudan ucuzdur!

***

Cihat Yaycı, Paramount Otel'de çekilen fotoğraflarının ortaya çıkmasının ardından açıklama yaptı, “Ben hiçbir yerde gayri ahlaki, gayri meşru, gayri etik bir şekilde kalmadım, kalmam da. Ben haram ve helal ayrımına en ufak noktasına kadar hep dikkat etmişimdir. Bunlar bulanık suda FETÖ'cülerin balık avlama faaliyetidir” dedi. Gayet dindar görünen dilini geçiyorum, geceliğine 100 bin lirayı nasıl ödediğini açıklayacaksın bu durumda. Düşmüş generaller çağında emekli maaşıyla çok zordur!

Parlak bir subaydı. 2012'de Tuğamiralliğe terfi etti, aynı yıl Moskova askeri ataşesi görevine getirildi. 2016'da Tümamiral oldu. Bir yıl sonra Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı görevine atandı. Geçen yıl Cumhurbaşkanı kararıyla Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı görevinden alınarak Genelkurmay Başkanlığı'nın emrine verildi. Bu değişiklik üzerine istifa edip ayrıldı. Cihan Ekşioğlu ile birlikte çekilen ilk fotoğrafı o istifanın ardındandır.  

Çok dramatik; TSK’daki “FETÖ” yapılanmasını tespit etmek amacıyla “FETÖMETRE” adını verdiği bir uygulama icat etmişti. İcadını “silah arkadaşlarına” uyguladılar, uymayan dört bin kadarını kapı önüne koydular.

Geriye kalan seçenekler sınırlı haliyle. Ya kitap yazıyorlar ya da yeni nesil üniversitelerde görev alıyorlar. Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi Başkanı şimdi. En tumturaklı işidir!

***

“Doktrin”in izini takip ediyoruz. “Mavi Vatan”ın diğer teorisyeni Cem Gürdeniz de amiral tahmin edebileceğiniz gibi. Gürdeniz, Fethullahçıların TSK’yı teslim almak için planladığı “Balyoz” davasında yargılandı, 18 yıl ceza aldı, Fethullahçılar tüyünce beraat etti. O da Cihat yaycı gibi parlak bir subaydı, ancak iktidar, Cumhuriyet Ordusunun kalıntılarını temizlemeye kararlıydı, yapının veya kapının dışına atılması kaçınılmazdı.

“Mavi Vatan” doktrini, “FETÖ” çatışmasının ardından ordudan dışarı atılanların sistemin içine alınması için bir imkân yaratmıştı. Bu tür işler AKP’nin fetihçi “Neo Osmanlı” emelleriyle örtüşüyor, düşmanlık beslediği subayların sisteme dahli için kapıyı açık bırakmasına neden oluyordu. Ancak işler umulduğu gibi gelişmedi. Son emekli generaller bildirisinin yazıcısı olduğunu iddia ettiler, gözaltına aldılar. Burnunu sürttükten sonra bıraktılar. 

TSK ve AKP’nin eli mahsulüdür, son elli yılda ülkeyi dönüştürdüler. Yalçın Küçük’ün sözüdür, ülkemiz, onların marifetiyle sermaye birikiminden başka bütün birikimlerin reddedildiği bir ucubeye dönüştü. Bu durumda doktrin moktrin işleri için sermaye birikimini yapmışlara yanaşmanız kaçınılmazdır. Biz de ilişkiler denizine dalıyoruz, “doktrin”in kalıntılarına yaklaşıyoruz.

“Beylikdüzüʹnde 8 tarihi batık bulundu…” 2017 tarihli bir haberin başlığıdır. Şöyle devam ediyor: “Beylikdüzü Belediyesi, West İstanbul Marina ve Batı İstanbul Vakfı öncülüğünde ‘Beylikdüzü Denize Açılıyor; Sualtı Tarihi Araştırmaları’ lansmanı, Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğluʹnun öncülüğünde West İstanbul Marinaʹda yapıldı. Lansmana konuşmacı olarak Araştırmacı- Belgeselci Cengiz Özkarabekir, Deniz ve Gemi Tarihçisi Ahmet Güleryüz, Yrd. Doç. Dr. Denizhan Vardar, Koç Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Cem Gürdeniz, Yrd. Doç. Dr. Güzden Varinlioğlu, Sualtı Görüntü Yönetmeni ve Sualtı Araştırmacısı Cumhur Ayar ile West İstanbul Marina Genel Müdürü Fuat Çimen katıldı.” Böylece doktrinle bağlantılı bir başka sermaye birikimine ulaşmış oluyoruz. 

Gürdeniz, bu sıfatla vakfın yönetimindeki Koç Üniversitesinde de görevler üstlenmişti. Ancak “Emekli Generaller Bildirisi” yayınlanıp AKP tarafından çok sert bir tepkiyle karşılaşınca Koç Üniversitesi Cem Gürdeniz'in adını vakfın künyesinden sildi. O da bunun karşılığında Koç Üniversitesi Denizcilik Forumu (KÜDENFOR) direktörlüğü görevinden istifa etti. “Mavi Vatan” etkinlikleri bu sitede sürdülüyordu. Koç Üniversitesi bu çalışmalara destek veriyor hatta ev sahipliği yapıyordu. Fotoğrafı var, bu “kurucu” generalimiz de bir oligarkın himayesindedir. 

***

Dalışı himaye eden Beylikdüzü Belediyesi artık ülkenin en önemli noktası. “AKP’den kurtuluş hareketi”nin Samsun’udur adeta. İstanbul Şehreminimiz de oradan çıktı karaya, ülkenin kurtuluşunun fitilini ateşledi. Sonra AKP’liler fitili çiğneyip seçimi yenileme kararı verdi. Biz ise sandığa gitmedik, sebepleri vardı. Bunlardan biri “kurtarıcı”nın Koç ailesiyle ilişkileriydi. 2016 yılında ölen Mustafa Koç’la “yakın” arkadaştılar. Belediye başkanı seçildikten sonra da aileyle ilişkilerini sürdürdü kurtarıcımız. Haliyle Cem Gürdeniz’in dahliyle düzenlenen dalma-batık çıkarma ritüelini rastlantı sayamayız. 

Denildiği gibi, ülkemiz, sermaye birikiminden başka bütün birikimlerin reddedildiği bir yapıya dönüştü… Kurtarıcımızın da sermaye birikimi iyiydi. Çok birikimli bir yazarımız varlık listesine bakıp şöyle dedi: Aman zengin olsun, doymayan fakirlerden bıktık. İşte tablo ortada, sorun fakirlerin değil zenginlerin bir türlü doymamasında. Doymayan zenginleri ve onların alengirli işlerinin izindeyiz biz de... 

Zenginlerimiz çok biriktirdiler ve ne yapacaklarını bilemiyorlar. Bazen sıkışıp kalıyorlar, ülke sınırları artık bu birikime dar geliyor. Şaka yapmıyorum, ailenin yeni reisi Ömer Koç “Messeret II” adını taşıyan gemisi ile Ege kıyılarından mahsur kaldı geçen yıl. Ekonomik kriz patlak verince “hepimiz aynı gemideyiz” demişlerdi ya, işte öyle bir gemi Messeret II, sıkışık nizam hepimizi alacak boyutta. Tabii kapitalizmin doğası gereği sadece oligarkı ve birkaç arkadaşını alabiliyor. Salgın sebebiyle sınırlar kapandığı için, engin sulara açılamayan Ömer Bey ve arkadaşları mecburen Ege koylarında mavi yolculuk yapmak zorunda kaldı. Ne acı değil mi?

Alan dar ama Koç ailesi AKP’li yıllarda birkaç kat büyüdü. TÜPRAŞ dahil ne buldularsa aldılar, o birikimle tıpkı Cihat Yaycı’nın hamisi Cihan Ekşioğlu’nun yaptığı gibi savunma sanayine girdiler. Birikimleri müthiştir…

O otel işte bu hikâyenin bütün “Çok Ünlü Kişi”lerini içinde topladığı, bir araya getirdiği için önemli. Birikim otelidir orası, biriktirir, toplar, dağıtır. Haliyle Savunma Sanayi Başkanı İsmail Demir’in orada olmaması kabul edilemez; Gelir, kalır, gider…

***
Cumhuriyetin bütün birikimleri harcandı ve sermayenin birikimlerine dönüştürüldü. Büyük, pahalı, ölçüsüz bir otelden ibaret ülke bir bakıma. Mavi Vatan düşü o otelin pahalı odalarında kuruluyor haliyle.

Ama gelin görün ki otelin dışı bildiğiniz yangın yeri. Bizim düşlerimize de o yangın veriyor şeklini… Aslı “Kızıl Vatan”dır!