İlk Emeviler dini devlet dinine dönüştürmüştü, yeni Emevilerle ile din emperyalizmin dinine dönüştürülmüştür. Mekke’den sonra Şam da düştü, kıble yine kayboldu.
Tayyip Erdoğan “Şam’da Emevi Camii’nde namaz kılacağız” dediğinde yıl 2012’ydi. Suriye’ye emperyalizmin desteğindeki cihatçı saldırısı yeni başlamıştı, Esat’ın kısa sürede devrileceğine inanıyorlardı. Ama o namaz sözünü 12 yıl ertelemek zorunda kaldılar. Bir iki gün önce MİT Başkanı İbrahim Kalın, kalabalık bir koruma ordusunun eşliğinde camiye gidip namazını kıldı nihayet. Yeni Emevi döneminin ilk işareti budur. Eskisinden ufak tefek farkları var tabii. İlk Emeviler dini devlet aparatına dönüştürmüştü, yeni Emevilerle ile din emperyalizmin bir aparatına dönüştürülmüştür.
***
Şam’daki o caminin temellerinde Hz. Jüpiter’e adanmış bir pagan tapınağı vardı. Hıristiyanlar Şam'ı ele geçirince o tapınağı kiliseye çevirdi. Jüpiter’in koltuğuna yeni dinin ulularından Vaftizci Yahya oturtulmuş, dönüştürme işi böylece halledilmişti. Artık kiliseydi ve iddiaya göre vaftizci-abdestçi Yahya’nın türbesi de içindeydi.
Sonra Hristiyanların da devri kapandı. Halife Ömer zamanında “Biladü'ş-Şam”- Kuzeyin toprağı denilen Suriye, Filistin, Lübnan ve Ürdün’ü içeren coğrafya Bizans’ın elinden yeni inancın ordusunun kontrolüne geçti. Şam Emeviler tarafından ele geçirilince tapınağın tanrı Jüpiter’in izlerini taşıyan çevresi sütunlu büyük salonu camiye çevrildi. Sonra bu kilise-camiyi yıkıp yerine bugünkü camiinin inşasına giriştiler. Tabii yenisini yaparken büyük ölçüde yıktıkları tapınağın şeklinden esinlendiler. Ortaya çıkan bu pagan Hristiyan esintili nev zuhur senkretik yapı şimdi İslam mimarisinin başyapıtı sayılıyor.
Diyanet’in ansiklopedisine göre caminin bir özelliği de İslam alemindeki ilk umumi helaların burada yapılmış olması. Camiler tarihinde önemli bir aşamadır.
Uzatmayalım, Şam Hıristiyanlıktan İslam’a dönerken fetihçisi Halife Ömer vergiden ümüğü sıkılan bir müminin Acem kölesi tarafından namaz kılarken bıçaklanıp öldürüldü. Bu cinayet, zaferler döneminin ortasında yaklaşan yıkıcı bir fırtınanın habercisiydi.
***
Acem kölelerin halifelere duyduğu kinin tarihsel nedenleri var. “Acem”, Arapların yabancılar için kullandığı bir sözcük. “Acemi” oradan türedi, “iş bilmez” anlamında halen kullanıyoruz. Arapçada da Arap olmayan, Arapçayı iyi konuşamayan-dil bilmeyen anlamlarına geliyor. “Barbar”ın Arap karşılığıdır. İslamiyet’teki kesintisiz ayrımcılığın ve kesintisiz kavganın bakiyesidir.
“Mevali”de bu kavganın izleri daha bir belirgindir. Mevali, “azat edilen köle” kökündendir. İlk fetihlerin ardından kendi istekleriyle Müslüman olan, çoğunluğunu İranlılar, Türkler, Berberiler ve Kıptilerin oluşturduğu Arap olmayan Müslümanları ifade etmek üzere kullanılıyordu. Fethedilen bölgeler genişledikçe yeni inanç Arap olmayan kavimler arasında da hızla yayıldı. Mevalinin sayısı çoğalınca sorunlar da arttı. Araplar kurdukları düzen oturdukça, kendilerini diğer Müslüman milletlerden üstün saymaya başladı. Ülkelerini fethettikleri halde onların doğru yola girmelerine vesile olmakla büyük lütufta bulunduklarını düşünüyorlar, kendilerini efendi, onları köle olarak görüyorlardı. Arapların yolda mevali ile aynı hizada yürümediklerini, onlarla aynı sofraya oturmadıklarını, camilerini ayırdıklarını biliyoruz. Sert bir sınıfsal ayrımın işaretleridir.
Bu erken Arap ayrımcılığı, Acemilerin isyanıyla sonuçlandı. Şii kırılmasının esası budur, kökeninde ayrımcılık ve tabii sınıf savaşı var.
Bu tür uygulamalar Kuzey Afrika’da da Berberi isyanlarına neden oldu. Bu isyanın etkisiyle eşitlikçi Haricilik bölgede hızla yaygınlaştı. Mevali başlangıçta Arap ayrımcılığına karşı “Müslümanların eşit olduğu” fikriyle direnmeye çalıştı. Olmayınca, bu çaba Arap olmayanların Araplara üstünlüğünü iddia eden “Şuubiyye” hareketine dönüştü. Arap düşmanlığı Abbasiler devrinde güçlendi, Arapları dünya kavimlerinin en adisi sayan bir partiye dönüştü. Ayrımcılık ayrımcılığı doğurmuştu. Mevali İslamiyet’in ilk döneminden bu yana pek çok isyanın başını çekti, yönetimi ele geçirmek isteyen grupları destekledi, Emeviler’in yıkılışında önemli roller üstlendi. Bazı tarihçilere göre, Abbasi iktidarı, Acem-Türk mevalinin Araplara karşı ilk zaferiydi. Halife Ömer’in sırtındaki bıçak yarasının izini takip ediyoruz.
***
Abbasiler mevalilerin desteğiyle Emevi iktidarına son verince yeni devletin başkentini de Şam’dan Bağdat’a taşıdı. Emevi Camii de böylece unutulup gitti. Demek ki Bağdat Şam'a karşıdır.
Şam da Mekke'nin karşısındadır. Şam’da filizlenen din, dine karşı devlet dinidir. İslam’ın doğuşunda ona en sert muhalefeti gösteren aileden gelen Muaviye onu kurucularının elinden aldı ve yayılmacı emellerine, cihat, alet etti. Tabi onun son temsilcilerini de ezdi geçti. Ali ve Hüseyin’in katli ve oradan doğan Şia davasının esası budur.
***
Tabii arada bir de unutulmuş Petra var… Bilimsel araştırmalarda Mekke’de yeni bir dinin oluşumuna dair hiçbir işaret bulunamamıştı. Tarihçi Dan Gibson, buradan yola çıkarak bir tez ortaya attı. Bu yeni dinin sahnesi Mekke değil Petra’ydı. İslam Ürdün'de, Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasındaki Petra’da doğmuştu.
Cahiliyede, Araplar tanrıların insan veya hayvan şeklinde resmedilmesine karşıydı. Onlara göre tanrılar en iyi geometrik şekillerle tasvir edilebilirdi. Üçgenler ve kareler bu iş için çok el verişliydi. Bu üçgenler ve karelerin “barış” anlamına geldiği de belleklerine kazılmıştı. Kabileler halinde yaşıyorlardı ve sürekli birbirleriyle savaşıyorlardı. Onları bir araya getiren tek ortak nokta bu geometrik şekillerle işaretledikleri kutsal bölgelere yapılan hac ziyaretiydi. Araplar, savaşın yasak olduğu ve barışın hüküm sürdüğü kutsal alanda, Mescidi Haram, toplanırlar, ibadet ederlerdi. Malum, İslam barış dinidir. Bu, din o barış noktalarından birinde ortaya çıktı anlamındadır.
Mekke onlardan biri miydi bilmiyoruz. Bu bölge İslam’dan önce ve İslam’ın doğuşu süresince çevre illerde bilinmeyen izbe bir yerdi. Haliyle bilinmeyen bir yerin kıble kabul edilmesi mümkün değildir. Kıble mescidi haram neresiyse orasıdır. Hicret’ten önce peygamberin şimdi İsrail işgali altındaki Mescidi Aksa’ya doğru dönerek namaz kıldığı iddia ediliyor. Hicretle birlikte kıble değişmiş, yenisi “mescidi haram” olmuştur. Tabii orasının neresi olduğunu da bilmiyoruz. Araştırmacımızın iddiasına göre de en eski camilerin kıblesi Petra’ya dönüktü. İlk kıble Petra olabilir, araştırmacımızın dediği budur.
Petra, Arap Nebati Krallığı'nın başkenti. Pek çok tapınağa ve ilaha ev sahipliği yapan bir yer haliyle. Üçgenler, kareler ve dikdörtgenlerle işaretlenmiştir bunlar. Nebatiler Dushara adlı, bir ihtimal Zeus veya Dionysos’un Arap versiyonu olan, bir erkek yaratıcıya tapıyorlardı. Bu yaratıcı El-Lat’ın oğluydu ve diğer tanrılarla birlikte göklerde toplanıyordu. Dushara'ya, göklerde, Lat, Uzza ve Menat adlı üç kadın tanrı eşlik ediyordu. Malum bu tanrıların da Kuran’da yeri var. Tabii bunlar “tek tanrı” iddiasıyla çelişiyordu, düzeltmeye gittiler, ayetler indirilirken araya şeytan girdi diye açıkladılar eylemlerini. Meşhur “şeytan ayetleri” tartışmasının kökenidir.
Emevi döneminde Petra valisi Abdullah ibni Zübeyr Şam’da olup bitenlerden pek rahatsızdı. Başkent rüşvet ve yolsuzluklarla çalkalanıyordu. Çözümü kendini yeni halife etmekte buldu. Emeviler Zübeyr'in bu hadsizliğine çok öfkelendi, Petra’yı kuşattı. Zübeyr de buna Petra’daki Kâbe’yi yıkarak karşılık verdi. Yıkıntılardan çıkardığı kara taşı, hacer-ül esved, sırtlayıp yollara düştü. Emevilerin görüş açısının dışındaki Arap çöllerinde yeni bir Kâbe kurdu. Kara taş neredeyse Kâbe orasıdır. Mekke’nin kuruluş hikayesidir ve yeni kabe-kıble de işte böyle ortaya çıkmıştır.
Abbasiler bu yeni kıbleye uymuştur ve camilerini Mekke’ye dönük inşa etmiştir. Şam ve Petra da o tarihten beri Emevilerin ve türevlerinin kıblesidir.
***
“Emevi camiinde namaz kılma” eyleminin arka planı işte bu tarih. “Şam'ı yeniden fethettik” demek için düzenlenmiş bir gösteri bu. Başkent Abbasilerce Şam’dan Bağdat’a taşınınca bu ritüel unutulmuştu. Cihat işi ABD ve İsrail eliyle güncellenince yeniden hatırladılar. Emeviler geri dönüyor, gösterinin dediği budur. Dini mevalilerin elinden aldılar ve yeniden özelleştirdiler. En vahşi ve en barbar orduların elinde artık din.
Namazda da şiddet var demek ki. İslam coğrafyası derin boğazlaşmaların kanlı izlerini taşıyor. Birbirlerini yiyerek ilerliyorlar. İnanç birleştirmiyor, tam tersine bölüyor çünkü. Onlar bölündükçe haçlı orduları onların izinden gidiyor. Suriye’de öyle oldu. Önde cihatçılar ardında Siyonistler paramparça ettiler Şam’ı. Sonra şehrin en eski camisinde namaz kıldılar gösteri niyetine. Ama kıbleleri neresi bilinmiyor.
İlk Emeviler dini devlet dinine dönüştürmüştü, yeni Emevilerle ile din emperyalizmin dinine dönüştürülmüştür. Mekke’den sonra Şam da düştü, kıble yine kayboldu. Ama Emeviye kıble sorulmaz, çünkü alışıklar İsrail’i kıble yapmaya. Tanrıları kabul etsin her ne niyetle kıldılarsa artık.
Mevali sana da aşk olsun, bir türlü yıkamadın şu bin yıllık zulmün kalelerini!