Koronavirüs: Hızlı tanı kitine ne oldu?

Sağlık Bakanı ihraç etmeye hazırlandığımızı duyurmuştu. Hastanelere az miktarda dağıtıldığı, idareli kullanılmasının istendiği öğrenilmişti. Kırgızistan ‘şimdiden’ 10 bin adet sipariş etmişti. Hızlı tanı kiti buharlaştı! Anlaşılan bakan müjde vermekte acele etmişti.

Mehmet Kuzulugil

14 Şubat günü Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Zekai Tahir Burak Hastanesi’ni ziyaret etti.

Hatırlanacağı üzere Vuhan’dan tahliye edilerek uçakla ülkemize getirilen yurttaşlarımız bu hastanede 14 gün karantina altında tutulmuş, sürenin sonunda tahliye edilmişlerdi.

Fahrettin Koca gözlem süreleri dolduğu gün onları ziyaret etti ve basının karşısına çıktı.

Henüz Koronavirüs yakın komşularımıza uğramamış, İran, İtalya, Almanya, Fransa teker teker “düşmemiş” ve ülkemiz de baharda havalar ısındığında zaten tarih olacağı varsayılan virüs karşısında oldukça rahat görünüyordu.

Bakan Koca, o gün basına ülkemizde geliştirilen hızlı tanı kitini müjdeledi.

Koca’nın sözlerini şöyle özetleyebiliriz: Bir hızlı tanı kiti geliştirilmişti, 2 saat içinde sonuç alıyordu ve test sonucunun doğruluk oranı yüzde 99.6’ydı. Bu tanı kitini ihraç etmeye hazırlanıyorduk: Kırgızistan 10 bin adet hemen istemişti, “Özbekistan aynı şekilde.”

TESTLERİ NASIL YAPILDI?

Görüştüğümüz uzmanlar farklı ülkelerde “hızlı tanı kiti” geliştirmek üzere çalışanların olduğunu ama henüz bunlar arasından herhangi birinin sonuç almış olduğuna dair bir bilginin bulunmadığını söylüyor. Emin olunabilecek sonuçlar PCR testleri ile alınıyor ve bu testlerin yapılabildiği merkezler sınırlı olduğu gibi testin kendisi de zaman alıyor.

Influenza gibi virüs tiplerinin hızlı tanı kitleri mevcut, Korona’da da görülen yüksek ateş, pnömoni (zatürre, alt solunum yolları enfeksiyonu) gibi belirtiler bunlarda da var ve bu virüslerin tanı kitleri hastanelerde kullanılıyor. Öte yandan bir hasta için bu kitlerle pozitif sonuç alınması (yani başka bir virüsle bulaşının tespit edilmesi) aynı zamanda Koronavirüs enfeksiyonu da olmayacağı anlamına gelmiyor.

Bakanın “yüzde 99.6 doğruluk oranı” tespitini nasıl yaptığı hakkında bir bilgimiz yok. Böyle bir sonuca varabilmek için tanı kitinin Türkiye’deki hastanelerde denenmiş olmasının bir anlamı olduğunu söyleyemeyiz, sonuçta bunun için olası uygulama hızlı tanı kitiyle alınan sonuçların, PCR test sonuçlarıyla karşılaştırılması olabilir. Ülkemizde Koronavirüs vakasına hiç rastlanmamışken böyle bir test uygulamasının bilimsel olamayacağını görmek zor değil. Diğer bir ihtimalse bakanın andığı hızlı tanı kitinin yapılan 1000 denemenin 4’ünde pozitif sonuç vermiş olması ve “hata payının” da bundan kaynaklanması. Bu da ancak bir şaka olabilir.

Şunu not edelim: Bakan, yaptığı açıklamada o günlerde gündemde olan 2 şüpheli vakada da hızlı tanı kitinin uygulandığını söyledi.

HASTANELERDEKİ KİTLER MUAMMASI

Geçtiğimiz haftalarda görüştüğümüz bir acil servis danışmanı kendi hastanesinde 10 adet kit olduğunu ama bunların “idareli kullanılması” talimatı aldıklarını söylemişti.

Daha sonra Balcalı’dan (Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi) aldığımız doğrulanmış bilgiyse hastanede yatan bir hasta için hastanede kullanılan tanı kitinin pozitif sonuç verdiği ve PCR testleri için örneklerin Ankara’ya yollandığı şeklindeydi.

İzleyen günlerde görüştüğümüz başka uzmanlar hastanelerde herhangi bir kit kullanılmadığını, esasen böyle bir tanı kitinini de olmadığını belirttiler.

TANI KİTİ BUHARLAŞTI

İhraç etme hazırlığı yaptığımız, yüzde 99.6 doğruluk oranıyla çalışan Koronavirüs Hızlı Tanı Kiti, hastane kayıtlarından hızlıca silinip buharlaştırılan bir hasta misali buharlaşmış durumda.

Şimdiye kadar hızlı tanı kiti kullanmış ya da görmüş bir hekime ulaşamadık! Daha önce görüştüğümüz Acil Servis danışmanı da, bu haber hazırlanmadan hemen önce hastanelerinde 10 adet kit olduğunu bildiğini ama bunların şimdiye kadar kullanılmadığını, kendisinin de sözkonusu kitleri görmediğini söyledi.

BAKAN’IN DESTEKSİZ ATMASI ÇOK DA ÖNEMLİ DEĞİL

Bu konuda bize bilgi verebilecek bir bürokrata ya da bakana ulaşmamız mümkün olmadı. Öte yandan bakanın heyecanlı açıklamalarıyla müjdelediği tanı kitinin uygulamaya giremediğini ve ihraç da edilemediğini tahmin etmek için yeterince veri var.

Fakat sorun burada bitmiyor.

Şu anda Koronavirüs teşhisi için sağlık otoriteleri tarafından belirlenmiş kriterler arasında belirleyici olan “temas öyküsü.” Yani yüksek ateş, zatürre gibi belirtilerin beraberinde Koronavirüs’ün yayılmakta olduğunun tespit edildiği ülkelerden birinde bulunmuş olmak ya da bu ülkelerde bulunmuş kişilerle temas etmiş olmak hastanın Koronavirüs şüphesiyle değerlendirilmesi için zorunlu.

Türkiye’de herhangi bir hastaneye benzer belirtilerle başvuran ama andığımız temas öyküsüne sahip olmayan birisi için Koronavirüs testi uygulanmıyor.

TEMAS ŞART MI?

Sorun şu ki, ABD’de temas öyküsü bulunmayan Koronavirüs bulaşılarına rastlandı. Şubat ayı sonunda, Kaliforniya, Oregon ve Washington eyaletlerinde teşhis edilen 3 hastanın salgının yayıldığı ülkelerden herhangi biriyle herhangi bir bağlantısı olmamıştı!

Şunu da eklememiz gerekir: Görüştüğümüz hekimler, meslektaşlarının belirlenmiş algoritmayı tam olarak uyguladıklarını düşünmüyor. Yani ülkenin herhangi bir hastanesinde belirtilerle gelen her hastaya salgının olduğu ülkelerle teması olup olmadığı sorusunun yöneltildiği de şüpheli.

Üstelik Koronavirüs salgını henüz DSÖ tarafından “Pandemik” statüsü kazanmadı ama yayıldığı ülkelerin sayısı sürekli artıyor.

Dolayısıyla pek yakında hastalık tablosu Koronavirüs ile aynı olan ama “temas öyküsü” bulunmayan hastalar için de PCR testi yapılması gerekebilir.

Dikkatli okur, “aslında bu noktaya çoktan gelmiş olabiliriz. Belirtilerle hastaneye başvuran ama salgın ülkeleriyle teması olmayan bir hastada da Koronavirüs olabilir ve biz şu anda bu hasta için test yapmıyoruz” diyecektir.

Durumun bu olduğu anlaşılıyor.

Bu durumda yurttaşlar olarak elimizden tek gelen kişisel önlemleri artırmak oluyor.

Sağlık çalışanları içinse bunun karşılığı Koronavirüs şüphesi tanımlamasını biraz geniş tutmak ya da temas öyküsü olmadığı halde belirtileri taşıyan hastalara gayrıresmi KOVID-19 muamelesi yapmak olabilir.

Dünkü örneği Ümraniye Eğitim Araştırma Hastanesi’ydi. Belki de “Koronavirüs çıkmış, hastanede herkes maske takıyormuş” söylentilerinin giderek yaygınlaşması da bununla ilgilidir.

Kim bilir?

Bakan Koca bilmez. O kesin!