'Kanal mı, su yolu mu?'

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, Su ve Atıksu Komisyonu Baskanı Selahattin Beyaz Kanal İstanbul'un vereceği zararı soL'a değerlendirdi ve Türkiye halkının Kanal İstanbul'a izin vermeyerek zafere ulaşacağını söyledi.

soL - Haber Merkezi

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, Su ve Atıksu Komisyonu Baskanı Selahattin Beyaz soL'a Kanal İstanbul'u değerlendirdi. Kanal İstanbul'un çok uzun zamandır AKP tarafından planlandığını belirten Beyaz, su yoluna kurulmak istenen yeni tehlikenin Türkiye'ye ve İstanbul'a vereceği zararı şöyle anlattı: 

KANAL MI SU YOLU MU? 

"Kanal İstanbul" olarak gündeme gelen, İstanbul’un en büyük yıkım projesi, tarihsel süreç incelendiğinde büyük bir yağma projesi olduğu anlaşılmaktadır.

15-06-2009 tarihinde İBB başkanlığı tarafından onaylanan planın, iki yıl sonra 27.04.2011 tarihinde “Çılgın Proje Kanal İstanbul” açıklaması ile rafa kaldırıldığı anlaşılmıştı.

KHK YİNE GÖREV BAŞINDA

İktidar büyük yıkım planlarını çoktan yapmış, hukuki düzenleme sürecine geçmişti. İlk adım olarak kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yaparak 4.07.2011 tarihinde “Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kurulması”, 9.08.2012 tarihinde 644 ve 648 sayılı KHK ile “İstanbul’da bulunan bazı alanlarda gerçekleştirilecek proje uygulamaları kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı” yetkilendirildi.

2013 yılının sıcak Haziran ayının başında, Gezi direnişi sürecinde sermayenin sözcüsü iktidar gözünü karartmış, yeni yıkımlara devam edeceğini işaret etmekteydi.

1.05.2013 tarihinde “3. Havalimanı Nihai ÇED raporunun“ yayınlanmasından 3 gün sonra Havalimanı yapım ihalesini gerçekleştirdi. Yıkım ilk aşaması başlamıştı. Oysa 2009 Planlarında "Çevresel Sürdürülebilirlik ilkeleri açısından Marmara denizi boyunca Doğu-Batı aksında yapılaşma gelişim sağlanması, Kentin Kuzeyine doğru gelişimin kontrol altına alınması"  vurgusu yapılmaktaydı. Toplam alanının % 81'i orman olan 7.650 hektar alanda kurulan 3 Havalimanı, İstanbul’un en önemli su kaynağı Terkos Barajı'na sadece 2,5 km uzaklıktaydı.

2014 yılında “3. Havalimanına ve Rezerv alanlarına ait 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planları” askıya çıkarılarak kabul edilmiş , "Rezerv Alanları" ile bölgenin artık yapılaşmaya açılması onaylanmıştı.

SU YOLUNA YENİ KENT

İstanbul’un batısında; içinden su yolu geçen, yanında havalimanı olan büyük bir kentin kurulması planı artık netleşmişti

Süreç ilerlerken bölgede yapılaşma artmış, arsalar hızla el değiştirmeye başlamıştı. Planlanan bölge su toplam havza alanı olup yapılaşmanın uzun yıllar engellendiği, AKP belediyeciliği döneminde kaçak yapılaşmaya göz yumulduğu mutlak korunması gereken alanlardı.

“Kanal İstanbul" olarak tanımlanan bir “Su Yolu Projesi"  23.12.2019 Tarihinde yayınlanan “İstanbul ili Avrupa Yakası Rezerv yapı alanı 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni planı değişikliği" ile ortaya çıkan  "Yeni Şehir"  projesinin bir parçası olduğu artık kesinleşmiştir.

Birinin olmaması İktidar tarafından asla düşünülemeyecek;  3 havalimanı, suyolu ve Yenişehir yapı alanının ayrılmaz üçlü bir yıkım projesi olduğu yaklaşımı en doğru tespit olarak görülmektedir. 

6 MİLYON KİŞİNİN SU İHTİYACINI KARŞILAYAN SU SİSTEMİ YOK EDİLECEK

İstanbul’un su ihtiyacının % 29 karşılayan Terkos ve Sazlıdere su kaynaklarının yok olması yaklaşık 6 milyon kişinin su ihtiyacına karşılayan su sisteminin bir kanal uğruna yok edilmesi İstanbullu için anlaşılmaz bir durumdu ancak gözü dönmüş sermaye için geri dönüşü olmayan bir yola girmişti. 

Çevre Düzeni planı değişikliğinde belirtilen "Yüksek nitelikli nüfusun Yenişehir’e çekilmesi için nitelikli konut ve sosyal çevre olanaklarının oluşturulması" yaklaşımı ile bu proje üçlüsü iktidarın niyetini ortaya koymakta, emekçileri dışlayan yaşam alanlarını oluşturmaya çalışmakta ve bunu bütün canlıların ortak yaşam alanlarını bu amaç ile yağmalamaktadır. 

YIKIM PROJESİNE TÜRKİYE HALKI İZİN VERMEYECEK

İktidar için “Büyük Sükse“, kent halkı için hiçbir teknik temeli olmayan “Kanal İstanbul“ ve “Yeni Şehir Yapı Alanı“ projeleri çok uzun yıllar kent yaşamını alt üst edecek, İstanbul’un en büyük yıkım projesidir.

Projeden çıkar amaçlayan iktidar ve yanlıları dışında; Türkiye halkı, kent haklı, sermayenin bu yıkım projesine karşı mücadeleyi ortaklaştırarak, yıkımı durduracak mücadeleden zaferle çıkacaktır.