Seçimlere giderken ekonomi: Tüketim talebi düşerken

2009 yerel seçimlerine sanayi üretiminin yüzde 30 daraldığı, büyümenin eksi yüzde 15 olduğu, orta gelişkinlik ve nüfustaki Anadolu kentlerinin hızla artan işsizlikle karşılaştığı bir ortamda gidilmişti. Hükümetin iç talebi, tüketimi canlandırmaya yönelik önlemleri -özel tüketim vergisi oranını beyaz eşya ve otomotivde düşürme vb- 2009 Mart ayının ortasında devreye girmişti. En kötüsü arkada kalmıştı fakat seçmen bunu henüz bilmiyordu. Bu tabloya bazı sektörlerde, örneğin otomotivde ve oto yan sanayisinde, yüzde 50'ye varan daha da dramatik düşüşler eşlik etmişti. Ayrıca ilk Kürt açılımı Habur olaylarından sonra iflas etmiş, AKP'nin MHP'ye oy kaybetmesi gündeme gelmişti. Bu şartlar altında iktidar partisi yüzde 38,8 aldı.

Aslında bu oran kaç dönemdir iktidarda olan -yıpranma etkisi- ve ani duruşla hızla küçülmeye başlayan bir ekonomi söz konusu iken, fazlasıyla yüksek sayılmalı. Kriz teğet geçmemişti ve bunu herkes görüyordu. Fakat krizin dışarıdan ithal edildiği, iktidarın bu felaketten sorumlu olmadığı tezi de genel kabul görüyordu. Bu nedenle oy kaybı sınırlı kaldı.

Aradan 5 yıl geçti. Şimdi benzer bir ekonomik kriz yok. Fakat hızla belirginleşen bir durgunluk var ve yayılıyor. Henüz tüm etkileri görülmeden yerel seçimler geçmiş olacak. Ama önümüzdeki 1,5 yılda Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler var. Zaman, iktidar partisinin lehine çalışmıyor çünkü ekonomik durgunluk uzun süreli olacağa benziyor. Faizlerin yüksek kalması kaçınılmaz krediler hızla yavaşlıyor. İç talep çökecek gibi görünüyor. Tüketici güven endeksi son 6 yılın en düşük seviyesinde. Geriden gelen sanayi üretimi henüz üretim tarafının tüketim talebine uyum sağlamadığını ve ihracatın üretime bir ölçüde pazar sağlayacağını gösteriyor. Fakat kamu harcamaları -özellikle inşaat- geçen yılın ilk aylarına göre katkı sağlamayacak ve mecburen gaza fazla basılamıyor.

Neler olacak? 2014-2015 yılları için bir eskiz denemesi yapabiliriz.

Bankacılık: Kaynaklar kısıtlanıyor, kredi talebi hızla yavaşlıyor
7 Mart 2014 itibarıyla toplam kredilerde son bir yıllık artış -yuvarlak rakamlar kullanıyorum- yüzde 25 13 haftalık ortalama ise yüzde 15. 13 haftalık ortalama hala 2013'ün son haftalarındaki yüksek artış oranlarını kapsadığından gerçek dinamiği göstermiyor. Sadece 2014 yılı haftalık kredi artışını yıllıklandırdığımızda artış oranları toplam kredilerde yüzde 15’den yüzde 11’e, tüketici kredilerinde 10,5’den yüzde 6,5’e düşüyor. Aynı oranlar 2013 yılı başında toplam kredilerde yüzde 14, tüketici kredilerinde yüzde 23 idi. Yani krediler hızla düşüyor ve özellikle tüketici kredileri dramatik şekilde yavaşlıyor. TL cinsi krediler çok daha hızlı biçimde aşağı geliyor. Kredi kartı harcamaları keza öyle.

TL cinsi kredilerde artışın önemli kısmı 27 Ocak günü Merkez Bankası’nın olağanüstü toplantı yapacağını duyurması ile oldu çünkü faizlerin aratacağı beklentisi talebi hızla öne çekti. Otomotiv iç pazar satışlarında yüzde 30 daralmaya gidiyor ve taşıt kredileri yılbaşından beri yüzde 5 civarında azaldı. Bu ivme kaybı falan değil doğrudan doğruya azalma (negatif büyüme) var.

Kredi kartı borçları da taksit sınırlandırmaları sonrasında yılbaşından beri yüzde 2,7 gerilemiş durumda. İhtiyaç kredilerinde de vade sınırlamaları sonrasında artış korunsa da 2013 yılı aynı dönemine göre artış oranı yüzde 1,2. 2013 yılında sektörel bazda kredilerde en yüksek artışlar bireysel kredilerle birlikte inşaat, enerji ve toptan ticaret ilişkili kredilerde. 2013 yılında enerji sektörü kredilerinde kur etkisinden arındırılmış artış yaklaşık yüzde 36, inşaat sektöründe yüzde 35. 2013 yılında toplam krediler içinde inşaat sektörü kredileri payı yüzde 5,8’den yüzde 6,5’e, enerji kredileri payı yüzde 3,9’dan yüzde 4,7’ye yükseldi. Bu dinamik bitmiştir, devam etmeyecektir. Ocak 2014’de de elektrik ve inşaat sektörü kredileri, kur etkisinden arınmış olarak sırasıyla yüzde 1,3 ve yüzde 1,0 artış ile toplam kredi artışını sürüklemiş: Ancak bu da devam edemez.

Hanehalkı: Tüketim talebini daha fazla kamçılamak mümkün değil
Hanehalkı borcu o kadar hızlı artmış ve hızla artıyor durumda ki, banka dışı KOBİ ve tüketici finansman şirketlerinin banka kredilerinin yerini alması ancak küçük iş yerlerini ve haneleri "döndürmeye" yarayabilir. Buradan yeni bir harcama dalgası çıkamaz. Üstelik bu, artık yapısal bir durum.

Ancak cari yapıyla ihracat, iç pazarın yerini alamaz. Büyümenin kaynaklarının bir ölçüde değişeceği ve bir miktar ihracata kayılacağı ortada. Fakat özel tüketim ve yatırım arasındaki ilişkiye bakmak bile bu yeniden dengelenme senaryosunun daima eksik kalmış olduğunu göstermeye yeter. Gecikmeler var ama sonunda yatırımlar özel tüketimi takip ediyor. Tüketici güveni son 6 yılın en düşük seviyesinde ve iç talebin tetiklenmesi imkansız hale gelmiş durumda.

Kamu büyümeyi 2013'teki kadar destekleyemez
Bütçede daima önce harcamalara ve gelirlere bakıyoruz. Harcamalarda frene basıldığı görülüyor. Cari transferler ve sermaye harcamaları geçen yılın aynı ayına göre düşük, hatta sert düşüş var. Faiz dışı harcamalar sadece yüzde 1,7 artmış. Bu çok düşük bir artış oranı ve 2011 sonrası bu ay için en düşük. Sonuçta toplam harcamalar yüzde 3,5 daralıyor. Elbette faiz harcamalarında da düşüş var ve bu kalem daha fazla etkiliyor. Ama biz öncelikle faiz dışına bakıyoruz.

Gelir tarafında vergi ve vergi dışı diye ayırırsak, vergi dışı taraf nötr. Ocak 2014’te burada sert düşüş vardı çünkü 2013 Ocak ayının bir kerelik geliri tekrar etmemişti. Şubatta böyle bir özel durum yok, yani her şey yatay.

Vergi gelirindeyse, faiz dışı harcamaların üzerinde, yüzde 7 artış var. Buradaki zayıf nokta kurumsal tarafta yüzde 9,1 düşüş olması. Vergi oranlarındaki artış yüzünden KDV ve ÖTV geliri artmış durumda. Sonuçta bütçe şubat ayları için ilk defa fazla vermiş oluyor. Ama ilk 2 ayın toplamında verilen fazla, geçen senenin ilk 2 ayına göre hala yüzde 20 düşük.

Harcamalarda frene basılması doğal, çünkü geçen sene ilk çeyrekte kamu harcamalarından GSYH’ya çok büyük katkı gelmişti. Yılın geri kalanında da harcamaların kontrollü seyretmesi gerekiyor. Gelir tarafı zayıf kalabileceği için. Alternatif olarak vergi gelirleriyle faiz dışı harcamaları denk götürmekten vazgeçilir veya vergi oranları yeniden artırılır. Ya da doğalgaz ve elektrik zamları yüksek oranlı tutulur. Direkt enflasyon demek.

İşsizlik oranı artacak
İşsizlik oranı artacak ve "resmi işsizlik" yüzde 10,5-11 aralığına yükselecek. Aralık 2013 verilerine göre işsizlik geçen döneme göre 0,1 puan artarak yüzde 10 oldu. Böylelikle Nisan’dan beri tek hanede seyreden işsizlik verisi yeniden çift haneye yükseldi. "Gerçek" işsizlik oranıysa yüzde 16 civarında görünüyor. “Gerçek” işsizlik oranını iş aramayan ama çalışmaya hazır olan kişileri ve mevsimlik çalışanları işgücüne ve istihdama dahil ederek türetiyoruz. Yine de Disk-Ar'ın hasapladığından düşük. En basit düzeltme bile gerçek işsizliği yüzde 15-20 aralığına atıyor. Öte yandan mevsimsel düzeltilmiş verilerde işsizlik oranı son 9 ayın en düşüğü yüzde 9,44. 2013’ün son çeyreğinde gördüğümüz işsizlikteki düşüş, 2014’te devam etmez ve işsizlik oranı artar.

Sanayi üretiminde görülen yüksek artışlar artık işgücüne aynı oranda yansımıyor. İlişki giderek kopuyor. İşsizlik-sanayi üretimi ve işsizlik-GSYH ilişkileri zayıflıyor. Bu nedenle işsizlik oranı yavaş yavaş istihdam-işgücüne katılım oranı tarafından belirlenen bir değişken haline geliyor olabilir.

Dünya: Fed faizi artacak, Çin portföy yatırımlarına açılacak
Yellen yavaş ama kararlı demiştik. Biraz da yanlış anlaşılan son açıklaması en azından kararlılığın sürdüğünü gösteriyor. Varlık alımları 2014 sonuna kalmadan sonlandırılabilir ve arkasından tüm tartışma Fed gecelik faizinin ne zaman artırılacağı ve sürecin hızı olacak. 2015 ortasına kadar ilk hamlenin gelmesi yüksek bir olasılık. Bu hamlenin gelişmekte olan piyasalara büyük etkisinin olacağı belli. Bu da tartışılmıyor. Aslında şu anda sıfıra yakın seyreden Fed faizinin artırımların başlayacağı ilk yıl yüzde 0,9'a kadar yükseltileceği ABD'li önde gelen ekonomistlerin ortalama beklentisi. Bu o kadar önemli ki, ABD 10 yıllık tahvil faizinin kaça yükseleceği sorusundan daha kritik: Çünkü kısa vadeli hareketleri (carry trade) inanılmaz etkileyecek.

Dikkatlerden kaçan bir diğer konu Çin'in yuanı ilk yıl kendisinin belirleyeceği şekilde kontrollü ve bir band içinde dalgalanmaya bırakacağı. Bu hamlenin Çin bankalarının kur riskini yönetip yönetemeyeceğini gösterecek olması yeterince mühim. Ama daha önemlisi eninde sonunda Çin'in bu kadar dış ticaret fazlasıyla değerlenecek olan yuanla eskisi kadar ihracat yapamayacağı ve büyüyemeyeceği gerçeği. Daha da önemlisi bu hamleye Çin'in sermaye hesabının "açılması", yani carry trade dışında da "sıcak parayı" davet edecek olması. Çin o kadar büyük ki buraya girebilecek fonlar diğer gelişmekte olan ülkelere girecek fonları adeta kurutabilir.

Zaman daralıyor: Tablo 2001'den de vahim
"Üst akıl" siyaseten arzulanan kontrollü geçişi sağlamak istiyor diyelim. Fakat "üst aklın" da işi kolay değil. Ekonominin 2014 ve 2015 yıllarında çok zayıf performans göstereceği ve mali piayasalarda volatilitenin yüksek kalacağı görülüyor. Bu arada işi biten büyüme modelini yapısal olarak değiştirmek gerekecek. Kim yapacak ve bu dönüşümün siyasi maliyeti ne olacak? "Üst aklın" önünde çok sayıda kısıt var ve belki de bu nedenle "geçiş" bir türlü tamamlanamıyor.