'Çıkın, aslanlar gibi savaşın’

Kemal Okuyan'ın "Çıkın, aslanlar gibi savaşın" başlıklı yazısı 09 Şubat 2013 Cumartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

12 amiral, 66 albay, toplam 112 subay tutuklu Deniz Kuvvetleri’nde. Neyle suçlandıkları tam olarak anlaşılmıyor, iddiaları inandırıcı bulan da pek yok.

Hukuk dilinden siyaset diline geçtiğinizde yine pek bir şey değişmiyor. Denizcilerin darbelere öncülük yapması, Türkiye’nin yapısına uygun değil. Herkes bilir ki, geleneksel olarak denizciler arasında muhafazakar azdır, içlerinde yüzünü sola dönenlere de rastlanır. Buradan “seçilmiş hükümet”e karşı fesat çıkar mı, bilemem.

Ancak yaşananlar, iktidarın denizcilere karşı fesatına işaret ediyor.

Kadrolaşmaya izin vermemeleri, Karadeniz’de NATO taleplerinin karşılanmasına dönük isteksiz oluşları ve yaşam tarzlarının rahatsızlık yarattığı söyleniyor.

Ve sonra ne oluyor, istifalar da başlayınca, Erdoğan “ben de rahatsızım” diyor. “Savaşacak subay bulamıyorum” yakınması büyük ölçüde Deniz Kuvvetleri’nde ortaya çıkan boşlukla ilgili.

Başbakan’ın konuşması cesaret veriyor. Gazetelerde her gün “ya savaş çıkarsa” sorusuna yanıt aranıyor. Emekli subaylar artan savaş tehlikesine işaret ediyor ve Türkiye’nin büyük tehdit altında olduğunu vurguluyorlar.

Köşe yazarları Erdoğan’ın gerçekleri görmeye başladığını ileri sürüyor ve TSK’ya yapılan haksızlığın düzeltilmesi çağrısında bulunuyorlar.

Böylece, adaletsiz Türkiye’nin imdadına militarist Türkiye yetişiyor.

Kimse aynı adaletsizliğin çarptığı apoletsizlerin hakkının nasıl aranacağını düşünmüyor.

Tutuklu öğrenciler var örneğin, savaşmaya pek istekli olmayacaklardır herhalde. Kalsınlar o zaman cezaevinde! Yazarlar, siyasetçiler “savaş çığırtkanlığı” yapmayacaklarsa, dışarıda değil içerde durmaya devam edebilirler, onlara ihtiyaç yok!

Amiraller ve albaylar ise… Savaş kapıda, görev başına!

Bunun örnekleri var… İkinci Dünya Savaşı’nın başlarında Nazi Almanyası büyük bir hızla yıkıp geçtiğinde Fransız savunmasını, burjuva hükümet tarafından hapsedilen Fransız komünistler dilekçe veriyordu topluca “bırakın faşistlere karşı savaşalım” talebiyle.

İran Devrimi’nden sonra hakimiyeti ele geçiren mollaların tutukladığı yüzbinlerce kişi arasında TUDEH yandaşı komünist subaylar da vardı. ABD talimatıyla Irak ülkelerine saldırdığında “savaşmak istiyoruz” diyenler de onlardı. Bir bölümü savaştı da o zamanlar mollaların elinde ne pilot mevcuttu ne teknisyen!

Peki, şimdi yaklaşmakta olan hangi savaş?

Komşulardan hiçbirinin Türkiye’ye saldırı niyeti bulunmuyor. Bölgenin saldırgan ülkesi İsrail ise Türkiye’nin müttefiki.

Herkes biliyor ki, “yaklaşmakta olan savaş”, emperyalizmin Suriye ve sonrasında İran’a dönük saldırısının kod adıdır.

Haksız bir savaşın.

Erdoğan, işte bu savaş için istiyor subayların özgürlüğünü.

Bakalım “Bir adaletsizlik başka bir adaletsizlikle düzeltilemez. ABD çıkarları için savaşmaya meraklıysanız, kendinize daha uygun birilerini bulun” diyen çıkacak mı?