Cemaat’in oyları

AKP’liler oy hesabı yapmaktaymış… Cemaat’le kavga yerel seçimlerde ne kadarlık bir kayıba yol açarmış, onun derdindelermiş… Birisi “merak edecek bir şey yok, yalnızca yüze 1” diye rahatlatmış “dava” arkadaşlarını. Daha bilimsel çalışanlar, “Cemaat’in desteğinin çekilmesi, bizi şu bant aralığına geriletebilir” kaygısını dillendirmekteymiş.

Tam bir komedi… Acaba AKP’liler kendi partilerinin oyunu nasıl hesaplıyor? Yani yüzde 40’ların, 50’lerin “ölene kadar daima ampul” kararlılığında olduğunu mu varsayıyorlar?

Bazı bölgelerde, aşiret düzeninin korunduğu yerleşimlerde tek bir kişinin bütün ahali için karar verdiğini biliyoruz. Ancak kentlileşen Türkiye’de, oyunu bu şekilde kullananların oranı hızla düşüyor. İnsanları belli bir partiye oy verdirmek için “satın alma”, “şantaj” ve “hile” devreye sokuluyor. Tamam, AKP’nin ideolojik ve siyasal açıdan çok geniş bir destekçi kitlesi var. Bununla birlikte yüzde 50’nin ancak belli bölümü Erdoğan’a taparcasına bağlı.

Bir de ekonomik istikrarın sürdürüleceği, Kürt sorununda “çözüm”e yaklaşılacağı ya da ülkede arıza çıkarmadan muhafazakarlaşmanın devam edeceği vb. beklentisiyle AKP’ye oy verenler var ve sayıları oldukça fazla.

İşte bu kesimin AKP’ye bağlanmasında Cemaat’in büyük rolü oldu. Cemaat’in üniversite ve medyadaki ağırlığı, uluslararası bağlantıları, kamuoyu oluşturma açısından onu avantajlı kılıyor. Ayrıca pek hesaba katılmayan “küçük ve orta boy cemaatçi patronlar” gerçeği var. Bunların iç dayanışması mükemmel, birbirlerini kolluyor, müşterileri paylaşıyor, banka müdürlerini bağlıyorlar. AKP’nin “çıkar” amaçlı şebekesi ise daha gevşek ve daha kırılgan. Yavaş yavaş palazlanan esnaftan, 50 civarı işçi çalıştıran işletmelere gelinceye kadar, Cemaat’in iletişim ağında sağlam yere sahip geniş bir “iş sahibi” toplumsal kesimden söz edebiliriz. Bunlar genellikle geniş ailelere mensuplar ve çalışanlarıyla da “özel bir hukuk” geliştiriyorlar ve bayağı sosyaller, her biri ayaklı propaganda aracı!

Cemaat’in oyu yok, olamaz da. Bu tür örgütlenmeler gücünü “kelle sayısı”ndan almaz. Cemaat’in kadrolaşması açısından Emniyet ve eğitim çok önemliydi, tamam. Ancak Cemaat bundan ibaret değil! Cemaat’in toplumsal kanallarda tuttuğu yeri tasfiye etmek, Erdoğan’ın sandığı kadar kolay olmayabilir.

Bize mi ne?

Bir yanı hiç ilgilendirmiyor, Türkiye’de siyaset alanında temel gündemin AKP-Cemaat kavgası olmasına izin vermemeye çalışıyoruz. Ancak halkın gücüne güvenmeyen bazı “dost”ların “Cemaat’i de safdışı bırakıyor, kimse artık bunun karşısında duramaz” dediğini duyuyoruz.

Her şeyiyle saçma… Ama madem “yusuf yusuf” durumu var, söyleyelim, Cemaat elbette yenilmez bir odak değil ama Erdoğan da o kadar güçlü değil!

Üstelik Tayyip’e kıyasla Gülen’in “ittifak” kurma becerisi açık ara daha gelişkin. Bazı solculara bile uzanacaktır.