Ölümlü dünya...

Toplum mühendisliği çalışmalarının giderek yoğunlaştığı epeydir yazılıp çiziliyordu. Sanıyoruz hazırlıklar tamamlandı, seçenekler oluşturuldu, kollar sıvandı. Yüksek katlardaki hareketlilik aşağıdan bile sezilebiliyor. Öncü sarsıntılar yaşanmaya başladı bile. Yakında araziye inilebilir, fırtına kopabilir, meydan savaşları başlayabilir.

Suçları içeren belgeler ve dosyalar mı uçuşur, videolar CD’ler mi ortalığa dökülür, indirici yumruklar mı atılır, kazalar mı olur, tuzaklar mı kurulur, komplolar mı yaşanır, beklenmedik ayrılıklar veya ortaklıklar mı oluşur, orasını bilemeyiz. Ama havada operasyon kokusu var!

Sanırım bu kış oldukça sıcak geçecek.

Türkiye kritik seçimler dönemine giriyor. Hep böyle olur. Seçimlerde kimin seçileceği seçim öncesindeki bilek güreşleriyle tespit edilir. Sonra laf olsun torba dolsun diye halka gidilir! Bu ülkede (aslında tüm dünyada) seçimlerin bir orta oyunundan veya bir güzellik yarışmasından öte değeri yoktur. Burjuva demokrasisinin küreselleşmiş dünyadaki en gelişmiş halidir bu.

Şimdi seçim öncesindeki bilek güreşleri (yani asıl seçim) dönemi açılıyor. Gerçek güç odakları çatışacak. Bu güç odakları çok “devrimci”dirler, hiç reformist ve parlamentarist değildirler. Her türlü illegal yönteme başvururlar, hatta silahlı mücadele bile verebilirler.

Olası bir toplum mühendisliği operasyonunun hedefinin Tayyip olduğu herkesin malumu. Tayyip’in son kullanma tarihi geçti. Sifonun çekilme vakti geliyor. Sinirlerinin gerginliği bundan…

Brutus’u en fazla olan Sezar, Tayyip’tir bugün.

Eee, sizin dünyanızda nasıl geldiysen öyle gidersin! Yapacağını yaptın, yapamadığını da artık yapabilecek gibi gözükmüyorsun. Kusura bakma Tayyip! İmaj tazelemek gerek. Ölümlü dünya…

Ama Tayyip delikanlı adamdır, direnecektir. Zaten direnmekten başka seçeneği kalmadığını kendi de biliyor. Son aylardaki -bazılarının bir türlü anlam veremediği- sert ve uzlaşmaz tutumunun nedeni bu. Bir direniş örgütlemeye çalışıyor, özgücüne başvuruyor. Ama direndikçe operasyon yiyecektir. direntayyip! Diren ki, karşılıklı suçlar daha da fazla dökülsün ortalığa.
* * *
Peki, emekçi halk bu tepişmenin neresinde? Şimdiye kadar olduğu yerde, yani tribünde mi? Özne mi olacak, yoksa üst katlardaki savaşın nesnesi mi? Valla ona kendisi ve öncüsü olduğunu iddia edenler karar verecek. Tribünde olmayı tercih edersek veya sahaya inme cesareti gösteremezsek, deneyimle sabit ki, gelen gideni aratır! Evren-Özal-Çiller-Erbakan-Yılmaz-Ecevit-Gül-Erdoğan çizgisini anımsayalım (Arada unuttuklarım, demek ki unutulmuşlar).

Nasıl özne olacağız? Gördüğüm kadarıyla henüz netleşmiş değiliz. Şu cephe bu cephe, şöyle cephe böyle cephe, tartışıp duruyoruz.
Nasıl olacağı konusu tartışmalı. Ama nasıl olamadığı konusu, bunca deneyimden sonra, artık tartışmalı değil.
Yılların kafamıza vura vura kavrattığı sonuçlar şunlar:
1) Bu işler, yukarıda tepişen güç odaklarının veya o güç odaklarının taşeronlarının herhangi birinin kuyruğuna takılarak olmaz. Nettir bu!
2) Bu işler seçimle-meçimle olmaz. Bu daha da nettir!
3) Özgücün yoksa sen de yoksun. Ne boşu boşuna arenaya girip ayak altında kal, ne de oturduğun yerde yapıyormuş gibi yap. Git torun sev! Ölümlü dünya…

İşte bu nedenle, değerli okurlar, “Sol Cephe” diyoruz. Öncelikle özgücümüzü toplamaya ve örgütlemeye çalışıyoruz. Bunu becerelim ki, biz de ciddi bir güç odağı olalım. Başkaları adına değil, başkalarının kuyruğu olarak değil, kendimiz için tepişelim.

Arenaya nasıl gireceğimiz konusunu ise tartışmaya devam edebiliriz. Ama bu noktada da bize esin kaynağı olabilecek ciddi bir pratik var: Haziran Ayaklanması. Dikkat edelim: Haziran Seçimi değil Haziran Ayaklanması.

Örgütlü ve önderlikli bir Haziran Ayaklanmasının ne sonuçlar verebileceğini bir düşünün… Yeter ki, bu çaptaki/zenginlikteki/çeşitlilikteki bir harekete önderlik edebilecek esnekliğe, kıvraklığa, genişliğe, olgunluğa ve kararlılığa sahip bir örgütlenmeyi becerebilelim.

Zor mu diyorsunuz? Türkiye Solu bu beceriklilikten çok mu uzak diyorsunuz? Belki de haklısınız. Hiçbir işe yaramayan bir haklılık!
Oysa denemeye değmez mi?
Ölümlü dünya…