Bugünün en 
birleştirici kavramı: Sol

Sol Cephe çağrısı olumlu yaklaşımların yanı sıra bazı eleştiriler de aldı. Örneğin bazı arkadaşlar “Neden Sol Cephe diyorsunuz? Halkı sol-sağ diye bölüyorsunuz. Ulusal (Milli) Cephe kurulmalıdır, çok daha birleştiricidir” diye itiraz ettiler.

Bodoslama girelim konuya.

İddia ediyorum ki, -eğer meselemiz emperyalizme, işbirlikçilerine, dinci gericiliğe ve bütün bunların somut ifadesi AKP iktidarına karşı omuz omuza vermekse- günümüz koşullarında en birleştirici kavram “Sol” kavramıdır. “Ulusal/Milli” kavramından çok daha kapsayıcıdır “Sol” kavramı.

Neden?

Öncelikle “sol”, mutlak, değişmez bir kavram değil politik bir kavramdır. Yani günün koşullarına ve politik gereklerine göre tekrar tekrar saptanması gereken bir ayrımdır sol-sağ ayrımı. Diyelim on yıl öncesinin politik koşullarında solcu olan bir kişi/örgüt, bugün oldukça sağcı bir konumda bulunabilir veya tersi.

Örneğin, Amerikan işgalini destekleyen Irak Komünist Partisi’nin yönetici kliğine adında “komünist” geçiyor veya bir zamanlar devrimci saflardaydı diye hâlâ solcu mu diyeceğiz? Milyonların sokakları-meydanları doldurup mücadele ettiği Tayyip’ten teşekkür alanlara, adlarında “sosyalist”, “devrimci”, “işçi” gibi sözcükler geçiyor diye solcu muamelesi mi yapacağız? Onlar da solcuysa kendimize ne ad vereceğiz?

Günün politik koşullarının gerektirdiği kalın çizgiyi çekersiniz, sol-sağ ayrımını belirlersiniz, yanınızda veya karşınızda, sağınızda veya solunuzda kalanları tespit edersiniz.

Neyse ki, günümüzde kalın çizginin hangi kıstaslara göre, nerede çizileceğine ilişkin tartışmalara fazlaca dalmanın âlemi yok. Elimizde somut bir toplumsal deney var: Haziran Ayaklanması. Bu büyük halk hareketi net bir kalın çizgi çizdi.

Haziran Ayaklanmasına katılmış, desteklemiş, sempati ile yaklaşmış kesim ve örgütler solcudur karşısında yer almış, desteklememiş ve soğuk yaklaşmış kesim ve örgütler ise sağcı. Üç aşağı beş yukarı doğrudur bu ayrım. En azından kuramsal tartışmalarla yapacağımız kalın çizgi saptamalarından çok daha doğru olacağını söyleyebilirim.

Haziran hareketi kalın çizgiyi ulusal/milli olan ve olmayan ekseninde çizmedi. Ülkemiz emperyalist işgal şartlarını yaşıyor olsaydı eksen bu noktada çizilebilirdi ama durum bu değil, halk hareketi pratiği de bunu gösterdi.

Hareket kalın çizgiyi Türk milliyetçiliği / Kürt milliyetçiliği ekseninde de çizmedi. Bu anlamda ulusal (milliyetçi/millici) bir hareket değildi. Halk hareketi sırasında kimse kimseye milliyetini sormadı.

Hareket kalın çizgiyi dindar/laik ekseninde de çizmedi. Dinci-yobaz bir iktidara karşı mücadele etmesine karşın, ayrımı bu noktada da koymadı. Kimse kimsenin inancına karışmadı.

Hareket kalın çizgiyi emek/sermaye ekseninde de çizmedi. Esas olarak emekçilerin ve emekçi çocuklarının hareketiydi ama temel eksen kapitalizm/sosyalizm ayrımı değildi.

Demek ki:

Ulusalcı/millici olabilirsiniz ve bu hareket içinde yer alabilirsiniz ama salt ulusalcılık yaparak bu hareketi kapsayamazsınız.

Türk veya Kürt milliyetçisi olabilirsiniz ve bu hareket içinde yer alabilirsiniz ama milliyetçilik yaparak bu hareketi kapsayamazsınız.

Laik veya dindar olabilirsiniz ve bu hareket içinde yer alabilirsiniz ama din eksenli bir politikayla bu hareketi kapsayamazsınız.

Sosyalist olabilirsiniz ve bu hareket içinde yer alabilirsiniz ama salt sosyalistlik yaparak bu hareketi kapsayamazsınız.

Kısacası “Ulusal Cephe”, “Milliyetçi Cephe”, “Laik Cephe” veya “Sosyalist Cephe” bu hareketi gereğince ve yeterince kapsayamaz. Onunla yeterince hemhal olamaz.

Peki, ne kapsayabilir? Sol Cephe! Emperyalizme, işbirlikçilerine, dinci gericiliğe ve bütün bunların somut ifadesi olan AKP iktidarına karşı mücadele edenlerin cephesi. Günün solculuğu da budur.

En kapsayıcı ve birleştirici kavram “sol” kavramıdır. Harekete katılanların hepsi ulusalcı, milliyetçi, laik veya sosyalist değildir ama -henüz bilince çıkarmış olsun veya olmasınlar- hepsi solcudur.

İşte “Sol Cephe” Haziran Ayaklanması pratiğinden esinleniyor ve onun mümkün olan en kapsamlı kurmayını oluşturmaya çalışıyor. Adım adım kurulacak ve bir halk iktidarı seçeneği yaratacaktır bu cephe.

Dahası, tüm zorluklara, aşılması gereken tüm engellere karşın, günün koşullarında “imkân dahilinde” olan ve dolayısıyla “işlevsel” olan politika önerisi de budur.

Deneyeceğiz ve göreceğiz. Olmayacak dualara amin demeyi bıraka bıraka kuracağız bu cepheyi.