Dış ticaret açığındaki azalma hayra alamet değil

Haziran ayına ait dış ticaret istatistikleri açıklandı. Buna göre dış ticaret açığı Haziran ayı için bir önceki yıla göre yüzde 42,5 azalırken, ilk altı ay değerlerindeki düşüş yüzde 63,6 oldu. İthalatın düşüşü bu gerilemede belirleyici oldu. İhracat içinse söylenebilecek şey bu: Artmıyor!

soL - Haber Merkezi

Açıklanan geçici dış ticaret istatistiklerine göre dış ticaret açığı Haziran ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 42,5 azaldı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Ticaret Bakanlığı tarafından oluşturulan istatistikler bu ay başında Ticaret Bakanlığı tarafından geçici nitelemesiyle yayımlanmıştı. 

Yeni açıklanan kesinleşmiş istatistiklere göre ihracat geçen yılın Haziran ayına göre yüzde 14,3 azalırken, ithalat yüzde 22,7'lik bir düşüş yaşadı.

İhracattaki düşüş gayrıresmi istatistikler açıklandığı sırada, Haziran ayındaki 9 günlük Ramazan Bayramı tatili ile ilişkilendiriliyordu. Öte yandan, yılın ilk altı ayına bakıldığında ihracatın yüzde 1,9 arttığı, ithalatın yüzde 19,8 düşüş gösterdiği böylece dış ticaret açığının 14 milyar 849 milyon dolara yüzde 63,6'lık bir azalışla gerilediği görülüyor.

MAALESEF İYİ HABER DEĞİL

Görüştüğümüz uzmanlar, dış ticaret açığındaki azalmanın bir sağlık belirtisi olmadığını düşünüyor.

İthalattaki gerilemenin, ekonominin dışa açık ve bağımlı tercihlerinde herhangi bir değişiklik de olmadığı göz önünde bulundurulursa, bütünüyle bir durgunluk göstergesi olduğunu söyleyen uzmanlar, özellikle otomotiv ve benzeri tüketim malı ithalatının azalmasının krizle bağlantılı olduğuna işaret ediyor.

İhracatta Haziran ayında yaşanan gerileme ve ilk 6 aydaki artışın çok sınırlı olarak gerçekleşmesi de dikkat çekici. Kurdaki artışa rağmen bu durumun ortaya çıkışı, ihracat sektörlerinin ithalat içeriğinin yüksek olması ve şirketlerin döviz borçluluğunun ciddi miktarlara ulaşmış olması ile bağlantılandırılabilir. 

Bu durumun yarattığı rekabet kaybı, devalüasyon ve enflasyona bağlı olarak emek maliyetlerinin düşmesine rağmen, durdurulamıyor.

Pazardaki rekabet gücü ile ilgili bu olumsuzluğa bir de üretimle ilgili unsurlar ekleniyor. Pazar açısından potansiyeli olan bazı sektörlerin de zamanında yapılması gereken yatırımlar yapılmamış olduğu için (yine finansman ve kaynak sorunları nedeniyle) pazar olduğu halde üretim yapacak kapasite sorunu yaşadığı söylenebilir.

Sermaye sınıfının 12 Eylül'le birlikte yarattığı emek cehennemi/patron cenneti dışa bağımlılığı yüksek ve "ihracata yönelik büyüme" ile tanımlanan bir ekonomiyle tanımlandı.

AKP döneminde de ihracatın artırılması ekonomi yönetiminin hem başarı kriteri, hem de sermayeye sunduğu başarı oldu. Öte yandan ihracatta uzun süredir yaşanan, bir patinaj hali.

Geçtiğimiz günlerde yayılan Volkswagen yatırımı gibi haberlere dikkat çekebiliriz. Sermaye, Almanya'nın açtığı bu kapıdaki gibi olanaklarla bir çıkış arayacak gibi görünüyor.

ALTINCILAR, 'SARRAFLAR'

2019 yılının ilk altı ayına ait ihracat verilerinde dikkat çekici bir başka unsursa alt kalemlere inildiğinde karşımıza çıkıyor.

2019'un ilk altı ayında mücevherci eşyası kaleminde yarım milyar dolara yakın ihracat artışı yaşanmış.

2018'in aynı döneminde 2 milyar 80 milyon dolar civarında olan ihracat, 2019'da 2 milyar 571 milyon dolara çıkmış durumda.

Toplam ithalatın düşüşte olduğu bu dönemde mücevherci eşyası kaleminde ithalatta da 350 milyon dolara yakın bir artış gözleniyor.

Bu sayılar, Türkiye'nin "sarraf" bağımlılığını hatırlattığı gibi hemen bütün sektörlerde bulunan "reeksport" (ithal et-işle-ihraç et) yordamına da işaret ediyor.

Ayrıca, üretim sektörlerinde herhangi bir açılımın görülememesi, patronların ve siyasetçilerin siyanürlü altına yönelmesini getiriyor.