Tertip Komitesi üyesi hekim, katliamın öncesini ve sonrasını soL'a anlattı

Miting tertip komitesinin 7 üyesinden biri olan hekim Ebru Basa, Ankara Katliamı öncesinde ve sonrasında yaşananları soL'a anlattı.

Serdar Nazım Yüce

Ankara Tabip Odası (ATO) Genel Sekreteri Ebru Basa Ankara'daki kanlı mitingin öncesini ve 100'ün üzerinde yurttaşın yaşamını yitirdiği katliamdan sonrasını soL'a anlattı. Miting tertip komitesindeki 7 kişiden biri olan hekim Ebru Basa, miting organizasyonu sırasında Emniyetle yapılan toplantılardan, katliam sonrasında alanda ve hastanede yaşananlara kadar birçok çarpıcı konuya değindi. Basa bir de uyarı yaptı: "Bundan sonra daha sert, çetin koşullarda mücadele edeceğimizi varsayacağız ve daha fazla örgütleneceğiz. Gerçekten AKP rejiminin, gerici, piyasacı, faşist bir diktatörlük olduğunu düşünüyorsak bunu alaşağı edene kadar da bu kavga sürecek. Bugün katliam alanında attığımız sloganların mücadelesini vereceğiz."

10 Ekim'de Ankara'da düzenlenmesi planlanan ancak katılımcılarının bulunduğu alanda yaşanan katliamın ardından iptal edilen "Barış, Emek, Demokrası Mitingi"nin tertip komitesinde bulunan ATO Genel Sekreteri Basa, "7 kişilik bir tertip komitesi vardı. DİSK, KESK ve TMMOB’dan ikişer kişi vardı, ben ise Türk Tabipleri Birliği’ni temsilen girdim. Dolayısıyla Güvenlik Şube’yle yapılan toplantılara da katıldım. O toplantılarda şüphe çeken bir şey olmadı. Ankara’da yapılan bu tür merkezi mitinglerde tüm gün için izin talep ediliyor. Yani sabah 8.00-16.00 arası gibi. Fakat Valilik’ten gelen yanıt yazısında 12.00-16.00 arası izin çıkmıştı" dedi.

GÜVENLİK ŞUBE 'GELEN OTOBÜSLERİ BİZ ORGANİZE EDECEĞİZ' DEMİŞ
"Ses düzeni, platformun kurulması gibi işler için bir gün öncesinden trafiği kesmeleri gerekiyor vesaire. Biz hiç alana giremedik, o mümkün olmadı tabii ama ses düzeni bu kez her zamanki yerinde de değildi. Abdi İpekçi Parkı’nın önüne genelde kurulur; bu kez Hitit anıtı önüne kurulmuştu. Bir takım biçimsel değişiklikler vardı, ufak tefek de olsa" diyen Basa, "Sadece başka şehirlerden gelecek arkadaşlar için sıkıntı çıkar mı diye düşündük. Gelen otobüsler nereye konuşlandırılacak, park alanı neresi olacak gibi teknik ama önemli ayrıntılar vardı. Bunlar da çözülmüştü. Güvenlik Şube bunu da üstlendiğini söyledi bize. Atatürk Kültür Merkezi'nde fuar vardı, dolayısıyla otobüsleri bırakabilecek bir alan da yoktu.miting alanının bize teslimi 12.00'deydi. 12.00-16-00 için olan bize tahsis edilmişti. 12.00'den önce onlar köpeklerle arama yapıyor, seyyar tuvaletlere kadar bakılıyor" ifadelerini kullandı.

'PATLAYICI YERLEŞTİRİLEBİLİR'
"Hatta biz bir toplantıda 'Seyyar tuvaletler alanın içine alınsın' dediğimizde 'Alanın dışına konumlandırmak zorundayız. Patlayıcı yerleştirilebilir' gibi bir yanıt almıştık" diyen Basa, "Bunu zorla kabul ettirmiştik mesela. O ana kadar herhangi bir sıkıntı çıkmayacağını düşündük dolayısıyla" şeklinde konuştu.

'PLANA UYULMASA KAYIPLAR ARTARDI'
"Klasik olarak, bilirsiniz, şehir dışından gelenler için garın bulunduğu alan buluşma yeridir. Dolaysıyla kortej orada oluşturulur. Kortej düzenini tertip komitesi belirlemiş olur, saat kaçta yola çıkılacağı, ses araçlarının nerelerde duracağı, güzergâh falan önceden belirlenir" diyen Basa, belirlenen saatte korteji oluşturmaya başladıklarını anlattı ve şöyle devam etti:

Korteji oluşturmaya başladık. En önde ortak pankart vardı, arkasında örgüt yöneticilerinin sıralanacağı. Komite üyeleri de görev yerlerine dağıldı. Ben de Türk Tabipleri Birliği kortejini TMMOB'un arkasına taşıdım. Böylece TTB, TMMOB ile Halkevleri'nin arasına girmiş oldu. Eğer ki o düzen baştan konuşulduğu gibi yapılmasaydı muhtemelen TTB korteji patlamadan en fazla zararı gören kortej olacaktı. Bu çok daha büyük bir kayba neden olurdu. Çünkü yaralılarla ilgilenilmesi bir yana, olay yeri inceleme gelene kadar patlama alanının güvenliğinin alınması işi de sağlıkçılara kaldı. 

Patlamanın diğer miting katılımcıları tarafından geç anlaşıldığını anlatan Ebru Basa, "Patlamanın şiddetinin dışında insanlar durumun vehametini yavaş yavaş idrak ettiler. Ki bende buna dahilim. Tertip komitesinin yaptığı görev paylaşımı üzere, ben en öndeki ortak pankartın yanında yürürken patlama sesi duyuldu. Mesafe 1 kilometreden azdı ama patlama çok yakındaymış gibi duyulabildi. Bir 15 saniye sonra ikinci patlama sesini duyduk. Bir tuhaflık olduğu hissediliyordu ama adı konmuyordu. Tepede bulunan ve olanı biteni çok daha rahat görebilen ses araçlarından 'Kortejimizi bozmadan devam ediyoruz arkadaşlar' anonsu yapılıyordu. Kimse anlayamadı gerçek durumu" dedi. 

'AMBULANSLAR POLİS SALDIRISI YÜZÜNDEN GECİKTİ'
"Kısa süre sonra Radyoevi'nin olduğu bölgeye geldik. Kortejler oradan ikiye ayrılacaktı. İnsanlar kaçışmadığı için 'patlamadan uzaklaştırmak için insanları biraz acele ediliyor galiba' dışında bir şey düşünmedim. Ama TMMOB'un arkasından TTB'nin gelmesini beklerken onları görmeyince geri yürüdüm ve sonra ileride bir boşluk olduğunu fark ettim. Çünkü çok kalabalıktı. Kortejler oluştuğunda hakikaten sonu görünmüyordu. Ama bir anda o kortej sanki ortasından kesilmiş gibi oldu" diyen Basa, "Bunun üzerine aramaya başladım arkadaşlarımı. Arkadaşlarım 'Resüsitasyon (kalbi ya da solunumu durmuş kişiyi hayata döndürme işlemi) yapıyoruz. Sen hastaneleri organize et' dediklerinde kulaklarıma inanamadım. Ardından patlamanın olduğu yere doğru koştum" ifadelerini kullandı.

Ambulansların gecikme yaşamalarını değerlendiren Basa, gördüğü manzarayı şöyle aktardı:

Ambulans gelsin deniyordu ama ambulanslar ulaşamadı. Çünkü ben oraya koşarken benden önce çevik kuvvet ekipleri oraya ulaştı. Çevik kuvvet polislerini hemen oraya yönlendirdiler. Polislerin saldırısı yüzünden ambulanslar alana giremedi. Orası hastaneler bölgesi. 5-6 dakikada İbni Sina'ya, Hacettepe'ye ulaşılabilecek bir yer. İnsanlar ölülerini, yaralılarını korumaya çalışırken, orada bir can pazarı yaşanırken bir de polisle mücadele etmek zorunda kaldılar. Sonra girebildi ambulanslar. Arkasından miting araçları da geldi ve mütemadiyen yaralı taşıdı o araçlar. Benim gittiğim yer en fazla can kaybının yaşandığı ilk patlama alanı. Bir de onun az ötesindeki ikinci patlama alanında da bazı milletvekillerini gördüm. Biz orada yaralıların tespit edilmesi ve hastanelere sevk edilmesiyle birlikte delillerin karartılmaması için uğraş verdik.

PATLAMADAN HEMEN SONRA BİLE 66 CENAZE SAYILMIŞ
ATO yöneticisi Ebru Basa, patlamadan hemen sonra Adli Tıp profesörü, Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Şebnem Korur Fincancı'nın 66 cenaze saydığını ama bu bilgiyi daha sonra öğrendiklerini söyledi. "O rakam bize sonradan ulaştı. Yani, vücut bütünlüğünü koruyabilmiş 66 cenazeyi sadece alanda saymışlar" diyen Basa, "İlk müdahaleden sonra Numune Hastanesi'ne gittik ve hastane organizasyonuna gömüldük" şeklinde konuştu.

Sağlık Bakanlığı'nın destek anlamında herhangi bir çabasının olmadığına vurgu yapan Basa, "Sağlık Bakanlığı'nın bir şey yaptığı yok zaten. Krizi yönetmeye çalışan bir kaç odak var. Biz TTB olarak, biraz sivrildik onların arasında. Çünkü Haziran Direnişi'nden, deprem gibi afet durumlarından çokça tecrübemiz var. Arkadaşlarımız hastanelerde görev aldı hemen. Bu şekilde bilgi akışı, kan ihtiyacının giderilmesi gibi başlıklar çözülmüş oldu. Günün sonunda Ankara Tabip Odası olarak ulaştığımız rakamlar TTB'yle hemen hemen paraleldi. Mükerrer isimler vardı ama listede. Mesela nüfus cüzdanı bulunduğu için öldü sanılan bazı kişilerin daha sonra yaşadığı tespit edildi" dedi. Basa, "Bunun bir halk sağlığı sorununa dönüşmemesi için biz elimizden gelen her şeyi yaptık hekimler olarak. Görev de verilirse seve seve yapacağımızı, Sağlık Bakanlığı'yla da koordinasyonlu çalışabileceğimizi, hiç düşmanca bir tutum sergilemeden işbirliği yapabileceğimizi söyledik ama hiç olumlu bir tutumla karşılaşmadık" yorumu yaptı.

'CANLI BOMBANIN VÜCUDU TİPİKTİR'
TTB'den arkadaşların Adli Tıp'ta otopsiye girdiklerini belirten Ebru Basa, "Buradaki amaçlardan biri de canlı bomba olduğu düşünülen kişinin varlığını kanıtlamaktı. Çünkü Adli Tıp'daki arkadaşların genel kabul gören gözlemlerinden çıkan şey, canlı bomba olduğu düşünülen kişinin patlama sonrası organ kaybı falan tipik. Dolayısıyla çift kol, çift bacak bulunduğunda gövdesine bakılıyor. Eğer gövde de ikiye bölünmüş bir gövdeyse, oradan bu kişinin canlı bomba olabileceği sonucuna varıyorlar. Bir kanıysa, alanda bulunan rögar kapağı. Bir bombanın kanalizasyona yerleştirilmiş olabileceği, diğerininse canlı bomba olduğu. Bu da zor bir süreç. Çünkü tek bir omur (omurgayı oluşturan 33-34 kemikten her biri) bile gördüm, vücuttan kopmuş. Bir puzzle gibi birleştirilirse ancan insan vücudu olduğunu anlayabileceğiniz, o denli parçalanmış insanlar da vardı. Bu nasıl çözülecek, çok tartışılabilir tabii. Bu kanılar da, Irak'ta, Gazze'de ve başka yerlerde yaşanan, özellikle pazar yeri gibi alanlarda olan patlamaları takip etmiş, oralarda incelemelerde bulunmuş Adli Tıp uzmanı arkadaşların kanıları. Ama tabii ki kanıtlanabilir bir şey değil" ifadelerini kullandı.

'BİR ARKADAŞIMIZIN VÜCUDUNDA 70 BİLYE BULUNDU'
Bu katliamdaki hasar verici şeylerden birinin de bilyeler olduğunu belirten ATO Genel Sekreteri, "Mesela hayatını kaybeden bir arkadaşımızın vücudundan 70 bilye bulunmuş. Bu bilyelerin bir tanesi de ölümcül olabiliyor. Bir yaralı, bilyelerden birinin şah damarına gelmesi sonucu, kan kaybı yüzünden hayatını kaybetti. Vücudunda başka bir yaraya rastlanmadı mesela. Etkisi çok arttırılmış bir bombanın kullanıldığını söylüyor uzmanlar" dedi.

'ÖLÜ SAYISI ARTABİLİR'
Ağır yaralıların durumu hakkında konuşan Basa "Biz bilgileri her gün güncelliyoruz. Yaralılara yoğun bakım prosedürleri uygulansa da bizde hala can kayıplarının yaşanabileceği kaygısı var. Basit yaralanmalar değil zaten tedavisi devam edenler. Ölü sayısının artabileceğine dönük endişemiz hala sürüyor. Bir haftanın sonunda bile böyle şeyler olabilir. İnsanın klinik seyrini akla gelmeyecek bir şey bile etkileyebilir" şeklinde konuştu.

3 KURUMDAN HIZLI ADIM: PSİKOSOSYAL BİRİM KURULUYOR
Katliam sonrasında yaşanabilecek psikolojik sorunları hatırlattığımız hekim Ebru Basa, soL'a önemli bir bilgi verdi. Katliam nedeniyle yaşanabilecek Posttravmatik Stres Bozukluğu ile ilgili hızlıca refleks gösterdiklerini anlatan Basa, şöyle konuştu:

Türkiye Psikiyatri Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Türk Tabipleri Birliği, Travma Sonrası Stres Bozukluğu yaşayabilecek kişiler için psikososyal bir birim oluşturmaya çalışıyor şu anda. Çünkü yaralılara o anda müdahale eden ve sağlıkçı olmayan çok sayıda yurttaşımız var, zorunlu olarak. Olaydan duygusal olarak etkilenen insanlar var. Müdahale sırasında yaşadıkları çok travmatik bir durum zaten. Bu tür durumların acısı hemen ortaya çıkmıyor. Kimi zaman 6 ayı bile bulabiliyor, Posttravmatik Stres Bozukluğu dediğimiz şeyin belirginleşmesi. Böyle bir yardımlaşma amacımız var. Hızlı bir adım attık bu konuda. TTB'nin Türkiye'nin kaderi haline getirilmiş doğal afetlerde, Haziran Direnişi'nde sergilediği sokak hekimliğinde edindiği tecrübeyle çabuk organize olabilme yeteneği var.

APOLİTİK BİR 'ÖZÜRCÜLÜK' VAR
Alınan 2 günlük grev kararıyla ilgili konuşan ATO Genel Sekreteri, "2 gün boyunca iş bırakacağız TTB olarak. Apolitizm üreten bir özürcülük var gündemde. 'Koruyamadık insanlarımızı' vesaire. Bir kere bizim görevimiz kamu güvenliğini sağlamak değil. Yaşanan katliamdan büyük üzüntü duyuyoruz ama içimize kapanacak halimiz yok. Öfkeliyiz ve öfkemizi üretimden gelen gücümüzle de göstermek istiyoruz" ifadelerini kullandı. "Ama bunun sonunda sadece zanlıların açığa çıkmasını değil, her anı tehlikeli bir ülke olmaktan çıkmasını istiyoruz bu ülkenin. Radikal olarak bizim istediğimiz şey bu esasen. Bunun altını çizmek gerek. Bu taleplerin 1 Kasım seçimleriyle sınırlandırılamayacak talepler olduğu da aşikar" şeklinde konuşan Basa, "Bugün katliam alanında, 'Yaşasın halkların kardeşliği' diye de, 'Yaşasın devrim ve sosyalizm' diye de, 'Hırsız, katil Erdoğan' diye de slogan atıldı. Ama halkların eşit ve özgür yaşayabilecekleri bir toplum için 1 Kasım'dan çok öte bir ufka sahip olmak gerekiyor. Bunun bugün daha görülebilir olacağını umuyorum" dedi.

AKP DİKTATÖRLÜĞÜNÜ ALAŞAĞI EDENE KADAR...
Grevin tek başına "yas" anlamına gelmediğine vurgu yapan Basa, şöyle devam etti:

Grevin tabii ki yas boyutu da var. Yaşanan acı unutulur gibi değil. İnsanları terörize etmenin, şu ana kadar mitinglerinde sorun çıkmamış 4 örgütün izinli mitinginde, hem de Ankara'nın en güvenlikli denilen bölgesinde böyle bir katliamın yaşanmasının kendinde bir anlamı var. Bizse korkmuyoruz. Korkmamakla da yetinmeyip, öfkemizi örgütlemeyi de bileceğiz. Bu süreci sadece üzüntü çekerek, yas tutarak geçiremeyeceğimiz aşikar. 'Bu ülke bizi öldürenlerin ülkesi demek' doğru bir yaklaşım değil. Hayır, bu memleket bizim. Biz de eşit ve özgür yaşayabileceğimiz bir ülkeyi kurana kadar başımıza ne gelirse gelsin yılmadan mücadele etmeyi sürdüreceğiz. Bundan sonra daha sert, çetin koşullarda mücadele edeceğimizi varsayacağız ve daha fazla örgütleneceğiz. Gerçekten AKP rejiminin, gerici, piyasacı, faşist bir diktatörlük olduğunu düşünüyorsak bunu alaşağı edene kadar da bu kavga sürecek. Bugün katliam alanında attığımız sloganların mücadelesini vereceğiz. 

'KARANFİLLERİMİZLE TEKRAR GİDECEĞİZ'
TTB'nin grev çağrısını hatırlatan ATO Genel Sekreteri Ebru Basa, "Biz TTB olarak halkımıza acil durumlar haricinde hastanelere başvurmamaları çağrısı yaptık, 'Acımıza ortak olun' dedik. Acil başvurular, gebeler, yaşlılar, çocukların tedavisi, yoğun bakım hastalarının, kanser hastalarının tedavileri ve aynı zamanda bu saldırıdan etkilenmiş yaralıların bakımları elbette devam edecek. Biz Ankara'da bir hastanenin bahçesinde buluşacağız. Tren garına, katliamın yaşandığı yere yürüyeceğiz. Dün bırakmamıza izin vermedikleri karanfilleri bırakacağız" dedi.