Vücut geliştirme, ilaçlar, ödüller ve ölüm...

Vücut geliştirme şampiyonu Şahin İrencin'in ölümü ve bu ölüme giden yol, Türkiye'deki vücut geliştirme piyasasını gözler önüne seriyor. İşin uzmanları, ölüme giden ilaç kullanımının devletin bilgisi dışında yapılamayacağını kaydediyorlar.

Hürriyet'ten Celal Demirbilek'in, hayatını kaybeden vücut geliştirme şampiyonu Şahin İrencin hakkında yazdığı yaz, bu sporun Türkiye'de nasıl iş yaptığı konusunda çarpıcı bilgiler sunuyor.

İşte Demirbilek'in "'Dinamit'le ölüme" başlıklı yazısı:

1983 Erzincan doğumlu, yağız bir delikanlıydı Şahin İrencin… Gençlik yılları hep güzel bir vücuda sahip olmak özlemi ile geçti. Vücut geliştirme sporu yapan büyüklerini gördükçe imrendi. Her daim, bir gün böyle bir vücuda sahip olabileceğinin hayali ile yaşadı.

Ama bilmiyordu ki, böylesine kaslı vücutlar sadece diyetle, vitaminle olmuyordu. O tertemiz kaslara, midelere haram girercesine gençler önce ilaçların bağımlısı yapılıyor, sonra kürsüler, madalyalar derken, 18-20 yaşlarındaki bir gencin hayal edemeyeceği para ödüllerinin ardından ölüm gibi acı sonlar da başa gelebiliyordu.

İlaç batağına giriş
Şahin İrencin, vücut geliştirmeye küçük ağırlıklarla başladı. 20-40-50 kilolar katıksız temiz gücü ile kalkıyordu. Antrenörleri ne zaman normal gücün kaldıramayacağı kiloları yüklemeye başladı, işte o zaman zehir ilaçlarla tanışıklık geldi.

Önce ucuz ilaçlarla bu ölüm yolculuğuna çıkıldı. Antrenörleri Şahin’de geleceğin şampiyonunu görünce bu kez profesyonel zehirler devreye girdi. Bir yandan iyice şişen kollar, baldırlar, göğüsler, sırt kasları ölçülürken bir yandan da diyetle birlikte ilaçlara yüklenilmeye başlandı.

Ne kadar ilaç o kadar başarı
Şahin’in vücudu kaslandıkça hayranları da arttı. Kıyafetlerin içinde sergileyemediği vücudunu, plajlarda gösterdi. Kilosunda Türkiye’nin en güzel vücutlu erkeği idi. Şöhreti sınır ötesine da taştı. Avrupa’da kürsülerin birinden indi, diğerine çıktı.

Başarı ve şöhretin bir bedeli vardı. O güzel şişkin adaleli vücudu yapmak kadar korumak da oldukça önemli ve zordu.

Yeni hedefi Avrupa Şampiyonu olmaktı.. Çünkü Türkiye’deki madalyalar yeterince para getirmiyordu. Avrupa Şampiyonu olursa ödül yönetmeliğine göre 75 ile 100 altın alacaktı.

Yeni hedefi için yeni ilaçlar verilmeye başlandı Şahin’e… “Daha büyük başarılar için daha çok ve pahalı ilaçlar” sarmalına doladılar onu da...

Adım adım acı sona
Ama dopingin bu zehir ilaçlarını takip etmek de zordu. Bazı kutuların üzerinde ilaç ismi bile yazmıyordu, kullanım tarifi yoktu. Ama işin simsarları ise her şeyi biliyordu.

Ve Şahin bir çok sporcu gibi adım adım acı sona doğru ilerledi. Ve o gün geldi.

Son kullandığı ilaçlardan biri en tehlikelisiydi. Sporcuların kendi aralarında “dinamit” diye isimlendirdikleri ilacı almıştı.

Ya ilacın dozunu kaçırdı ya da yılların birikimi artık bardağı taşırmıştı. Kendini iyi hissetmiyordu. Zehiri vereni arayıp yan etkilerini sordu. Yanıt korkutucuydu. Bağcılar Araştırma Hastanesi’ne koştu.

Çaresiz doktorlar
Doktorlar midesini yıkamaya çalıştı önce... Ama her zaman övündüğü kasları izin vermiyordu. Mide yıkama için kullanılan hortumu boğazından aşağı indiremediler.

Durumu kötüleşiyordu. Kalbi durdu. Kalp masajı yapmak gerekiyordu. Ama yıllarını verdiği kasları esnetip masaj yapmaya imkan yoktu. Göz göre göre gitti Şahin.

Savcılık bu acı kayıp üzerine harekete geçti. Evdeki ilaçlardan örnek alındı, ardından da adli soruşturma başlatıldı.

Evet, bu dünyadan bir Şahin geçti. Geride gözü yaşlı bir eş, ana, baba, iki kardeş ve bir çok soru işareti bırakarak...

Doping illetine bulaşanlara ibret olacak bir yaşam ve sondu onunkisi...

Şahin’im ateşler içinde eridi gitti
Eşinin ölüme gidişine dakika dakika tanıklık eden Münevver İrencin, “Soruyorum, bu ilaçlar nasıl oluyor da serbestçe satılabiliyor” diyor.

Münevver İrencin, eşini genç yaşta yitirmenin büyük acısını yaşıyor. Özellikle son gün olanların bire bir tanığı olması onu yiyip bitirmiş. Gözü yaşlı anlatıyor:

“Bu ilaçlar el altından veriliyor. Aksaray’da Ö. D.’nin kulübünden ilaçlar temin ediliyordu.. Bazı ilaçların üzerinde hiçbir yazı yoktu. Poşet içinde geliyordu. O kişi bu ilaçların nasıl kullanacağını söylüyordu.

Eşime spor yaptığı sürece bir çok ilaç verildi. En son aldığı ilaç beyaz kutu içinde sarı bir kapsüldü. Bu ilaç vücut ısısını artırarak yağlarını yakıyordu. Günde en az 3 tane alıyordu.

Telefona koştu
SON kullandığında 8 tane almıştı. Eve geldiğinde aşırı terledi, vücutta kasılmalar vardı. Ö. D. ile telefonda görüştü. ‘Bu ilaç fazla alınırsa ne olur’ dedi. O da bir şeyler söyledi.

Sonra Şahin bana ‘Bir dakika odadan çık bir şey konuşacağım’ dedi. Ben çıktıktan sonra telefonla konuşmaya devam etti. Kapattıktan sonra ‘Beni hastaneye götürün’ dedi. Ateşten yanıyordu. Yan etkisini söylemedikleri için panzehirini bilmiyordu. Önce bir polikliniğe, sonra Bağcılar Araştırma Hastanesi’ne gittik. Doktora ‘İlaçtan zehirlendim’ dedi.

Havale geçiriyordu
Ateşten havale geçiriyor, sayıklıyordu. Midesini yıkamaya çalıştılar, hortum kasılmadan mideye inmedi. 10 şişe serum verildi. Sonda takıldı.
Yoğun bakıma alındı. Kalp atışları azaldı. Masaj yapılacaktı. Gögsü o kadar sertleşmişti ki masaj için vücudu esnek değildi.

Sonunda doktorlar ‘Elimizden bir şey gelmiyor. Bu ilacın yan etkisine karşı ne verileceğini araştırdık, bulamadık’ dediler.

Şahin’i kaybettim. Şimdi soruyorum. Bu ilaçlara neden engel olunmuyor?

İlaca bir servet harcıyordu
Zülfikar İrencin (Ağabeyi):

“Vücut geliştirme sporu yıllardır doping olayları ile çalkalanıyor. Ne yazık ki bir önlem alınamıyor. Federasyon içinde kendi aralarında birbirlerini koruyanlar var. Olay savcılığa intikal etti. Savcı ve polis evimize geldi. Kullandığı ilaçların fotoğraflarını çekti ve ilaç kutularından numuneler aldı. Bu ilaçlar çok pahalı. Herhangi bir şampiyona için 3-6 aylık kürlerde 20 bin lira para harcıyordu. Bu harcama bazen 100 bin lirayı buluyordu. Türkiye şampiyonu oluyordu bir madalya ile bir kutu protein veriliyordu o kadar.”

Başbakan bu işe el koysun
Kemal İrencin (Amcası):

“Bizim isteğimiz bu soruna Başbakan’ın el atmasıdır. Gençlerin spor yaparken ölmemesini istiyoruz. Olay örtbas edilmesin. Ülkemizde her şeyin yasalara uygun yapılması suçluların cezalandırılmasını istiyorum. Yasalarda dopingin suç olduğu bellidir. Bu ilaçlar gümrük kapılarından girerken denetlenmiyor mu? Güvenlik birimlerinin haberi yok mu? Spor salonları denetlensin. Bu salonlarda doping ilaçları peynir ekmek gibi satılıyor.”

Bu ilaçlar bu ülkeye nasıl girer!
Şahin İrencin’in babası Cafer İrencin, doping ilaçlarına neden önlem alınmadığını sorarken, başka gençlerin kurtarılmasını istiyor:

“Bu ilaç işlerinden devlet sorumludur. Bu zehir ilaçlar sporcuya veriliyor da kimsenin haberi nasıl olmuyor? Sadece benim oğlum değil, bu ülkenin kaç tane evladı ölmüştür kim bilir. Gerekenin yapılmasını bekliyoruz. Oğlum bu doping ilaçları ile öldü. Bu ilaçlar Türkiye’ye nasıl giriyor? Oğlum Türkiye’de şampiyon oldu, ödül verilmedi. Bütün eziyeti Avrupa Şampiyonu olmak için çekti o da olmadı...

Testesteron düşüyor
- Müsabaka öncesi testesteron ve steroid türü ilaçlar alan sporcuların, ilacı bıraktıktan sonra testesteron miktarı 0 ila 1’e düştüğü için sperm sayısı azalıyor.

- Müsabakaya son iki, üç gün kala derinin altındaki suyun gidip, adalenin net gözükmesi için kesinlikle su içmiyorlar. Vücut susuzluktan yorgun ve bitkin düşüyor.

- Suyu kesince tartıdan sonra vücuda adalenin şişip, volümlü ve damarların gözükmesi için karbonhidrat yükleniyor.

Korkunç bir ödem başlıyor
- Yarışmalardan hemen sonra yemek yenmez. Birden bire, şekerli ve tuzlu yiyecek yenirse vücut korkunç şekilde ödem yapar.

- Müsabakadan sonra bir-iki gün idrar sökmez. Ayak bileği, yüz, göz şişer. Kalp sıkışır, nefes alma zorluğu çekilir. Bir gece de 8-12 kilo alınır. Oturarak uyunur.

- Müsabakadan önce haşlanmış olarak yağsız pirinç, tavuk göğsü, yulaf, yumurta beyazı yenir.