Bizde Metinler birbirine benzer

Bugün Metin Oktay'ın ölüm yıldönümü. Türkiye İşçi Partisi’ne oy verdiğini, Denizlerin idamına karşı imza topladığını dillendirebilen, ‘futbol müsveddesi’ denilen kategoriye girenler gibi eğilip bükülmeyen büyük futbolcunun...

İsmail Sarp Aykurt

Futbol, tüm olgularıyla esir alınmış durumda. Bu esaret, yalnızca yeşil sahada değil, tüm halkalarıyla ele geçirileli çok olmadı. 

Dün, BeIN Sports’un "Türkiye’nin Süperleri" dediği oyuncular için düzenlediği ödül töreninde Emre Belözoğlu’nun, Fatih Terim’in ödül almasından, spor patron ve baronlarının samimiyetsiz, ikiyüzlü konuşmalarından sonra izlenecek çok fazla şey kalmadığı açık.

Tribünlere ve ilk on birlere yerleştirilen "bindirilmiş kıtaların", Rabia işaretleri yapıp, dinci sloganlarla takımı "coşturmaya" yeltendiği, Passolig fişlemeleri, envai çeşit gerici araç ile tribün ve yeşil sahaların esir alınmaya çalışıldığı bir spor ortamının ne yeşil sahası ne de renkli tribünleri haz veriyor, izleyene…

Yine de izlemek isteyenler, katlanmaya hazır olsunlar.

Bu futbol ortamı, Türkiye’nin indiği mertebenin mutlak yansımasıdır.

Kendimizi kandırmayalım, futbol, bizim ve bizden olmaktan çıkmıştır.

Ancak hala "bizim" dediğimiz ve bizimle olmaktan kıvanç duyduğumuz emekçi insanlarımız, spor emekçilerimiz var.

Metinlerimiz…

Dün 12 Eylül’dü. Bugün ise 13’ü. Metinlerimizden biri, Metin Oktay, şimdilerde adı değiştirilen o köprüde kaza yaptığından beri yeşil sahalar eksiklidir.

Ancak o, bedenen var olmayışına rağmen bu saldırılara karşı bir duruşun en önemli çimentolarından biridir, hala…

O, bir futbol yıldızı iken düzenin borusunu öttürenlere, düzen partilerine ağzının payını verebilir. Yakasını ilikleyip, saygı duruşuna geçecek kadar düşmüyor bazıları gibi, hiç alçalmaz.

“İkinizin de teklifine hayır diyorum beyler. Benim sahada yaptığım ayak oyunlarının ne değeri olur, ne sözü olur, mecliste sizlerin arasında?” derken emekçi karakterini saklamaz, unutmaz…

Türkiye İşçi Partisi’ne oy verdiğini, Denizlerin idamına karşı imza topladığını dillendirebilir, "futbol müsveddesi" dediğimiz kategoriye girenler gibi eğilip bükülmez…

Hikmet Çetin’in, “Metin Oktay sosyalistti. Oyunu Türkiye İşçi Partisi’ne verdiğini açıklayan ilk futbolcuydu. Bir tren seyahatinde Çetin Altan’a "Bizi sosyalist yaptın, ama sen aramızdan çekip gittin" diyen de odur, çekinmeden. 

Emekçilerin gözünde öyle büyür Metin, iki kale arasında diyebilecek kadar az taraftarı olduğu söylenen kulüp, o ve onun yaptıklarıyla büyür…

Metin Oktay’ı farklı  yapan tüm bu özellikler karakteri, düşüncesi ve davranışlarında somutlanır. Yoksa atılan goller, gol krallıkları ya da güzellemeler geçiyor, mazi oluyorken; Metin Oktay, o maziyi de makûs talihini de yırtıp atar.

Metin Oktay bir iz bırakır ülkenin çorak ve toprak futbol sahalarına…

Ağları delen golünü attığında “O gol, bugün bile hatırlanıyor ise bu Fenerbahçe’nin büyüklüğündendir” diyecek kadar naif, mütevazı ve sportmen olur.

Şimdilerdeki gibi adına ödül düzenlenmesine ihtiyaç duymaz. 

“Fenerbahçe’ye attığı çok ünlü bir gol vardır. "Uçan Manda" olarak anılan Özcan’ın beklediği kalenin ağlarını yırttı. Ayıp olmasın diye ve rakip takıma bir cemile olarak şemsiyesiyle örttü orayı. Şemsiyesinin hâlâ orada olduğu söylenir” der Cemal Süreya…

Milyon dolarların havada uçuştuğu günümüzde, paraları elinin tersi ile itmesi ve sadakatiyle hala bazılarını utandırır.

“Metin Oktay’ın bir özelliği de hiçbir zaman şımarmamış olması. O rolü yanında oynayan diğer futbolculara bıraktı.” (Cemal Süreya, 2000’e Doğru, 5-11 Haziran 1988).

İşte o yüzden taçsızdır, taca ihtiyaca falan yoktur.

Makine işçisi babası ile ev hanımı annesinin 9. çocuğudur. Sekiz kardeşinin beşi yaşamını yitirmiş, üç kız kardeşi ile büyümüştür.

Yoksulluk çekmiş, yoksullukla büyümüştür. 

Yaptıkları ve gösterdiği tutumlarıyla ise hiç alçalmamış, hiç ödün vermemiştir. 

Çünkü biliyoruz, bizde Metinler birbirine benzer…

O yüzden Taçsız Kral’ız biz, siz ise saray soytarısı…